CHP´de liderlik krizi derinleşiyor. Muharrem İnce daha önceden CHP kurultaylarında iki kez başkanlık yarışına girdiği Kemal Kılıçdaroğlu ile tekrar bir liderlik mücadelesini başlatmış durumda.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri için adaylığı açıklandığında, parti rozetini çıkardığını açıklasa da, İnce´nin adaylığının seçim sonrasında CHP içi liderlik yarışına döneceği açıktı.
Çünkü seçim sisteminin ve Türkiye´deki siyasal konumlanmaların gereği, İnce´nin kendi partisi CHP´den daha fazla oy alacağı biliniyordu. Eğer İnce CHP başkanı, Kılıçdaroğlu da CHP´nin cumhurbaşkanı adayı olsa, belki bu günkü rakamlar aynı olmazdı, ama Kılıçdaroğlu´nun alacağı oylar partisinin üstünde olurdu. Çünkü yeni sistemin doğasında bu var.
Yasama ve yürütme seçimlerinde partilerin ve Cumhurbaşkanı adaylarının aldığı oyların farklılaşması kaçınılmaz.
Bu yazının esas konusu, CHP´deki liderlik yarışı değil. CHP´de yaşanan bu kriz üzerinden Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi´nde ?yeni siyasi alan?ın kodlarının iyi analiz edilmesinin gerekliliği.
Cumhurbaşkanlığı sisteminde yasama ve yürütme için iki seçim yapılıyor. Siyasi partiler aldıkları oy açısından, bu iki seçimin sonuçlarının farklı olacağını artık görmüş olmaları gerekiyor. Bundan sonraki seçimlerde de benzer sonuçlar ortaya çıkacak.
Bu gerçekliğe uygun olarak, herhangi bir parti kendi mevcut başkanının dışında parti içinden bir cumhurbaşkanı adayı gösterirse ve şu andaki CHP´dekine benzer bir seçim sonucu ortaya çıkarsa, liderlik tartışmalarının söz konusu partide de yaşanması kaçınılmaz.
Yeni sistemde parti başkanı ile partinin kendi adayının yine parti içinden olması durumunda meselenin iki farkı yönü bulunmaktadır.
Birincisi parti içi problemlerle ilgilidir.
CHP´de Kılıçdaroğlu-İnce ilişkisinde görüldüğü gibi, tartışma sadece partinin başına seçimlerin ardından kimin geçeceği ile ilgili değildir.
Adaylığının hemen ardından İnce´nin ekibinin milletvekili adayı olarak gösterilmemesiyle CHP içinde kriz başlamıştı.
Diğer taraftan kriz, mevcut parti yönetiminin İnce´nin seçim kampanyasına yeterli desteği vermediği argümanı üzerinden devam etmiş; seçim gecesinde seçim sonuçları ile ilgili ilk değerlendirmeyi kimin yapacağına kadar farklı konularda tartışma sürdürülmüştü.
Seçimlerin ardından da mevcut yönetimin seçimlerde aldığı oy oranı üzerinden başarı ya da başarısızlığın değerlendirilmesi de bir parti içi disiplin meselesi olarak gündeme gelmişti.
Dolayısıyla, seçim sonuçları eğer Kılıçdaroğlu ve İnce arasında bir liderlik yarışına dönmemiş olsaydı bile parti içinde hizipleşmelerin derinleşmesi kaçınılmazdı. Bu tartışmaların partinin iç işleyişini zorlaştıracağı da işin doğası gereğiydi.
Başka partilerde de benzer bir durumda, aynı sıkıntılar gelecekte yaşanacaktır.
İkincisi ise, seçilmesi durumunda parti başkanı ile yürütme için seçilen kişinin arasında ortaya çıkacak dinamiklerle ilgilidir.
Bu bağlamda partili cumhurbaşkanlığı ve cumhurbaşkanı olan kişinin aynı zamanda partisinin başkanı olması önem arz etmektedir.
Yasamada kendi partisinin güçlü desteği açısından önemlidir.
Cumhurbaşkanının başarısız olması durumunda seçmenin hesabı kime keseceğinin belli olması açısından önemlidir. Ve mevcut cumhurbaşkanının ikinci dönemde tekrar aday olmak istemesi durumunda kendi partisinin başkanı ile yaşayacağı krizler açısından önemlidir.
Dolayısıyla partiler bundan sonra kendi adaylarını belirlerken çok yönlü bir hesap yapmak zorundadırlar.
?Parti rozetini çıkardım. Aday oluyorum? demekle iş bitmiyor...