Libya askeri diktatörlük tehdidi ile karşı karşıya. 2014’te darbe yaptığını açıklayan bir eski askerin dış yardımlarla semizleyerek Trablus’u ele geçirmeyi düşünecek kadar güçlendiği bir evreye girilmiş bulunuyor.
Bu noktaya gelmesinin neye bağlı olduğunu Trablus’u bombalarken 7 Aralıkta uçağı düşürülen ve sağ ele geçirilen Pilot Yusuf Muhammed el Cakm’ın anlattıkları açıkça ortaya koyuyor: “Rus Vagner Şirketine bağlı paralı askerler Tarhuna’da bulunuyor. Bu şirkettekiler keskin nişancı, havan topu ve howitzer uzmanı olarak grup grup ayrılıyor. Ruslar Tarhuna’da yeni kurulan hava savunma sistemini ve frekans bozucu sistemi de kontrol ediyor. Birleşik Arap Emirlikleri burada 2014’ten beri insansız hava aracı kullanıyor. Bu uçaklar Harruba üssünde bulunuyor. Bunlar Bingazi, Derne ve Güney Trablus’un bombalanmasında kullanıldı. Fransa’nın da küçük bir grubu lojistik ve gözetleme konusunda yardımcı oluyor. Mısrata ve Trablus’u bombalayan uçaklar ise Mısır’ın olup Hafter güçleriyle koordinasyon içinde Mısır’dan kalkıp bombalamayı yaptıktan sonra Mısır’a dönüyor.”
Ancak pilotun zikrettiği ülkeler şimdiye kadar hep perde arkasında kalarak bu desteği sürdürdü. Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır, Fransa, Suudi Arabistan ve İtalya askeri yardımları, ilişkileri darbecilerle el altından yürütüyor.
Darbeciye destek veren ülkelerin planları Türkiye’nin yaptığı son anlaşma ile sekteye uğramış görünüyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Libya’nın meşru hükümetine her türlü yardım yapılacağı açıklanınca adeta suçüstü yakalanmış gibi yaygara kopardılar ve dış müdahale istemediklerini dillendirmeye başladılar. Sisi’nin uçakları Mısır’dan kalkıp Trablus’ta sivilleri öldürüyor, Sisi Trump’la birlikte “Libya’ya gayri meşru yabancı müdahalesine karşıyız” açıklaması yapıyor. Paralı askerleri Hafter’in saflarında savaşıp Libyalıları öldüren Putin, İtalyan başbakanını arıyor ve “barışçıl olarak bu sorunu çözelim” diyor.
Konu ile ilgili açıklama yapmakla yetinmeyen İtalya bir adım daha ileri gitti ve darbecilerin döktüğü onca kan, işledikleri suçları yok sayarak Bingazi’ye dışişleri bakanını gönderdi. İtalya Hafter’i Roma’ya davet etti ve Ulusal Mutabakat hükümetinden de anlaşmayı dondurmasını talep etti. Güney Kıbrıs Rum Kesimi de Hafter destekçisi sözde Temsilciler Meclisi başkanı Akile Salih’i misafir ederek Türkiye’ye karşı Hafter’in yanında olduğunu açıkladı. Mısır ve Rusya da benzer açıklamalarla Türkiye’nin herhangi bir girişimine karşı olduklarını izhar ettiler.
Rusya’nın darbecilere verdiği destek basit bir askeri danışman desteğinin ötesine geçmiştir. Nitekim Ulusal Mutabakat Hükümeti ordusu, Rus yardımı geldiğinden beri darbeciler tarafından yapılan profesyonel saldırıların arttığını, Rus özel güvenlik şirketlerinin keskin nişancı başta olmak üzere iyi eğitim verdiklerinin cephede hemen fark edildiğini anlatıyor.
Mısır ise binlerce Müslümanın katili Sisi yönetimindeki ordunun elinde. Libya’nın hiçbir zaman serbest seçimlerin yapıldığı bir ülke olmasını istemeyen Mısır ordusu, Hafter’le işbirliği içinde Trablus’u bombalıyor. Ayrıca Mısır içinde eğitim kampları var ve Sellum sınır kapısı Hafter’in kontrolünde olup silah ve paralı asker temini bu sınırdan rahatlıkla yapılabiliyor..
Saldırıların Almanya’nın çok yakında Berlin’de Libya ile ilgili kapsamlı bir toplantı düzenleneceğini açıkladığı günlere denk gelmesi dikkat çekicidir. Berlin’de bir çözüm bulunması ihtimali karşısında Hafter’in saldırılarını arttırması şimdiye kadar yaptıklarıyla pek de uyumlu. Herhangi bir siyasi anlaşmada kendisine mutlak liderlik verilmeyeceğini bilerek konferansı engellemek niyetinde. Libyalılar ne zaman bütün kesimlerin bir araya geleceği bir toplantı düzenleseler Hafter’in havaalanı, yerleşim yeri bombaladığı, Trablus için geri sayımın başladığı yaygarasını kopardığı görülüyor.
Arkasındaki devasa askeri destek ve medyasının bütün abartılarına rağmen darbecilerin bu son saldırısının, Libyalıların dediği gibi “İkinci Vadi Dum” olması muhtemeldir. Vadi Dum, 1987’de Halife Hafter’in yüzlerce askeri öldürüldükten sonra kalanlarla birlikte Çad ordusuna esir düştüğü savaşın adı. Bu yüzden darbe karşıtları Hafter’in son saldırısını “İkinci Vadi Dum” olarak adlandırıyor.
Darbecilerin mutlak bir zaferi için yeterli işaret bulunmuyor. Ancak durdurulmazsa destek veren ülkelerin yardımıyla kan dökmeye devam edeceklerdir.