Libya’da ateşkesin kalıcı hale getirilmesi için Moskova’da yapılan masabaşı görüşmelerin, isyancı fitne örgütünün lideri Halife Hafter’in arkasında duran ve kendisine hem destek hem de talimat veren efendilerinin telkinleri doğrultusunda masayı terk edip Birleşik Arap Emirlikleri’ne kaçması sebebiyle sonuçsuz kalmasının ardından yarın da (19 Ocak) Almanya’nın başkenti Berlin’de Libya’yla ilgili bir uluslararası konferans düzenlenecek.
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, Berlin Konferansı öncesinde isyancı fitne örgütünün kontrolünde olan Bingazi şehrine ziyarette bulunarak örgütün lideri Hafter’le ve bazı ileri gelen elemanlarıyla görüşmeler yaptı. Almanya Dışişleri Bakanı, Hafter’in mevcut ateşkesi sürdürmeye hazır olduğunu söylediğini dile getirdi. Ancak ondan önce Hafter’in adamları ateşkesin sona erdiğini açıklamışlardı ve birçok yerde özellikle sivilleri hedef alan saldırılar gerçekleştirdiler. Maas aynı zamanda Hafter’in Berlin Konferansı’na katılacağını açıkladı.
Aslında onu gerek Moskova’daki ateşkes görüşmelerine katılmaya ve gerekse Berlin Konferansı’na katılmayı kabul etmeye zorlayan neden Türkiye’nin Trablus’taki Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin askeri destek talebini kabul etmesidir. Türkiye’nin olaylara müdahale etmesi ve UMH’ye destek vereceğini açıklaması öncesinde isyancı fitne örgütü liderinin bütün planları Trablus’u her yönden kıskaca almak suretiyle oradaki hükümeti bu şehri teslim etmeye zorlamak üzerine kuruluydu. Kendisine Arap dünyasındaki dikta rejimlerinin verdiği hava desteklerinden ve doğrudan uçaklarıyla saldırılara iştirak etmelerinden dolayı bunu başarabileceğini umuyordu. Ama şimdi bunun çok da kolay olmayacağını tahmin ediyor ve masabaşı görüşmelere katılmayı kabul etme zorunluluğu duyuyor.
Fakat arkasındaki dikta rejimlerinin telkinlerine kendini kaptırdığı ve onların askeri desteklerine fazla güvendiği için siyasi çözüm aşamasında kendisinin baskın ve galip güç olarak kabul edilmesini sağlamak istiyor.
Bundan önceki yazımızda da dile getirdiğimiz üzere eğer ki Hafter, siyasi bir çözüm formülü üretilmesine olumlu yaklaşsaydı bundan önce imzaladığı Suheyrat Anlaşması’na bağlı kalır ve silahlı saldırılara son vererek siyasi mekanizmada aktif olarak yer almak için bir şeyler yapmaya çalışırdı. Ama o arkasındaki dikta rejimlerinin desteklerine fazla güvendiği için iktidarı kimseyle paylaşmak istemedi ve Mısır’da darbeci lider Abdülfettah Sisi’nin kurduğuna benzer bir dikta rejimini Libya’da hakim kılmayı hedefledi.
Şimdi ‘Berlin Anlaşması acaba siyasi çözüm çabalarının önünü açacak mı?’ sorusu zihinleri meşgul ediyor. Bu konuda bazıları olumlu bir beklenti içindeler. Türkiye’nin UMH’ye destek vermesinden sonra Hafter’in, silahlı saldırıları sürdürmesinin kendisi için de ağır bir maliyetinin olacağı ve girdiği yolun önünü de göremediği muhtelif yorumlarda dile getiriliyor. Ama baskın çıkabilmek ve siyasi formülde kendisine galip güç konumunun verilmesi için arkasındaki desteğin artmasını sağlamak amacıyla ataklar gerçekleştirdiği düşünülüyor. Berlin Konferansı öncesinde Yunanistan’ı ziyaret etmesinin ve Yunan hükümetinin de gerek görürlerse Berlin Konferansı’nın gerçekleştirilmesini önleyebilecekleri tehdidinde bulunması buna işaret ediyor.
Bazılarına göre ise Hafter aslında bu görüşmelere katılmakla gerçekte bir oyalama taktiği uygulamakta ve kendisini meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Gerçekte siyasi bir çözümü kabul etmeye ise niyetli değildir. O biraz gidişatı zamanın akışına bırakmak ve yine kendisine sağlanan askeri ve mali desteği kullanarak Trablus’a yönelik saldırı ve tehditlerini sürdürmek istiyor. Bunun için de Trablus’taki hükümete destek konusunda Türkiye’yi geri adım atmaya zorlamak amacıyla uluslararası çapta bir cephe oluşturmak istiyor. Hafter’in bu konudaki taktiklerinin iyi görülmesi, sergilediği tavırlardan niyetinin iyi okunması ve UMH’ye desteğin güçlendirilerek sürdürülmesi gerekir.