24. 09. 2018 Pazartesi
Libya, Muammer Kaddafi´nin "demir yumruk" yönetiminden kurtulduktan 7 yıl sonra başkentte savaş beylerinin mücadelesinde yeniden şiddet sarmalına girdi.
Afrika´nın en büyük petrol rezervlerine sahip Libya´da 42 yıllık Kaddafi dönemi, 17 Şubat 2011´de başlayan ayaklanmaların ardından NATO müdahalesiyle sona erdi. Ancak rakip siyasi otoritelerin neden olduğu istikrarsızlık, geçiş dönemindeki başarısızlıklar ve silahlı grupların yol açtığı şiddet nedeniyle ülke 7 yıldır bir türlü huzura kavuşamadı.
Libya´nın başkenti Trablus, son haftalarda silahlı milis grupların çatışmalarına sahne oluyor. Ülkenin batısında iktidar ve doğal kaynaklar için mücadele eden milis gruplar arasında ağustos sonunda başlayan çatışmalarda aralarında sivillerin de olduğu 115 kişi hayatını kaybetti.
Başkent çevresindeki silah sesleri, ülkedeki istikrarsızlığı sonlandırmayı amaçlayan siyasi çözüm girişimlerini de gölgede bıraktı.
Trablus´taki çatışmalar nasıl başladı?
Trablus´un güneyinde yer alan Terhune Yedinci Tugayı, 26 Ağustos´ta başkenti "yolsuzluğa bulaşmış milislerden" temizleme gerekçesiyle başkentteki gruplara karşı operasyon başlattığını açıkladı.
Uluslararası meşruiyete sahip Ulusal Mutabakat Hükümeti´nin (UMH) çatısı altında güvenliği sağlayan milis grupları da başkentin güneyinde Terhune Yedinci Tugayı ile çatışmalara girişti.
Taraflar yaklaşık 10 gün süren çatışmaların ardından 4 Eylül´de Birleşmiş Milletler´in (BM) ara buluculuğunda ateşkes konusunda anlaştı. Ancak 12 Eylül´de başkent çevresinde çatışmalar yeniden başladı. Çatışmalar sırasında başkentteki Mitiga Havalimanı´na rastgele roket düşmesi sonucu havalimanı kapatıldı ve uçuşlar Misrata Havalimanı´na yönlendirildi.
BM´nin yaptırım tehdidiyle başkentte yeniden sükûnet sağlansa da geçen hafta salı akşamından itibaren başkentte yeniden çatışma sesleri yükseldi ve ölü sayısı 115´e yükseldi.
Uluslararası gözlemciler, ister UMH himayesinde görev yapsın, ister hükümet otoritesi dışında silah bulundursun, irili ufaklı milis gruplarını çıkarları doğrultusunda hareket etmekle suçluyor.
Libya´da adeta bir "mafya karteli" gibi hareket eden grupların, "gasp, adam kaçırma, kamu ve özel teşebbüsleri haraca bağlama, silah zoruyla rant anlaşmaları" gibi yasa dışı faaliyetlerde bulunduğu belirtiliyor.
Başkent Trablus´ta kim, kiminle çatışıyor?
Trablus´ta bulunan uluslararası meşruiyete sahip UMH, kontrolündeki bölgelerin güvenliği için milis gruplarına güveniyor. Maaş ödemesi nedeniyle merkezi hükümetle çalışmak bu milis grupların da işine geliyor, ancak milisler hükümetten gelen emirlere her zaman uymuyor.
Çatışmaların odağındaki Terhune Yedinci Tugayı, "insanlar bankaların önünde birkaç dinar için beklerken nüfuzunu kullanarak bankalardan milyonlarca liralık kredi alan milis gruplarından temizlemeye çalıştığını" ileri sürüyor.
Terhune Yedinci Tugayı diğer adıyla Kenyat, Terhune kentinden üç kardeş tarafından yönetiliyor. Misrata ve Zintan kentinden savaşçıların katılımıyla bu gruplar başkentteki başlıca dört ayrı milis grubunu hedef alıyor.
Çatışmanın diğer tarafındaki silahlı gruplar söz konusu tugayın, konuşlanma noktaları başta olmak üzere Trablus´ta nüfuz ve ekonomik güç sağlamayı hedeflediğini iddia ediyor.
Başkentte UMH´nin çatısı altında faaliyet gösteren milis grupları arasında Trablus Devrimci Tugayı, Nevasi Tugayı, Özel Caydırıcı Kuvvet ve merkezi güvenlik birimine bağlı Ebu Selim birlikleri önde geliyor.
Çatışmalar neden kaynaklanıyor?
Uzmanlar, başkente hakim milis grupların nüfuz ve mali çıkarlarını artırması ve başkent dışındaki milislerin bu imkanları ele geçirme çabasını çatışmaların nedeni olarak gösteriyor.
BM uzmanlarının bir raporunda, "Merkez Bankası, Libya Ulusal Petrol Şirketi veya Libya Yatırım Otoritesinin tüm faaliyetlerinin silahlı gruplar tarafından tehdit edildiği" belirtildi.
Libya´daki silahlı çatışmaları gözlemleyen Cenevre merkezli Küçük Silahlar Gözlemevi´nin raporunda ise Terhune Yedinci Tugayı´nın 2017´nin ortalarından itibaren genişlemeye başladığı uyarısı yapılırken, batıdaki Misrata, Zintan, Tecüra gibi kentlerden başka savaşçıların da Yedinci Tugay´a katıldığına ve uzun zamandır başkente yürümeye hazırlandığına işaret edildi.
Benzer şekilde, Alman Uluslararası Güvenlik İşleri Enstitüsü´nden Wolfram Lacher imzasıyla nisan ayında yayımlanan raporda, Libya´daki silahlı gruplar arasında bir çeşit "kartel" oluştuğuna dikkat çekildi.
Başkentteki UMH ile çalışan dört milis grubun, hükümet üzerinde nüfuz elde ettiğine işaret eden raporda, "Libya´daki siyasetin 2011 yılından bugüne ayırt edici özelliği devlet malını yağmalamak. Artık bu gelir çok daha küçük bir grubun eline geçti. Bu denklemin dışında kalan aktörler bu dengeyi güç kullanarak değiştirmek için hazırlanıyor." değerlendirmesine yer verildi.
Libya´da kim, neyi kontrol ediyor?
Libya´da 2014 yılında gerçekleşen tartışmalı seçimlerin ardından başkent Trablus ile doğuda Tobruk kentinde rakip siyasi otoriteler ortaya çıktı.
BM aracılığıyla Fas´ın Suheyrat kentinde Aralık 2015´te imzalanan anlaşmanın sonucunda göreve gelen UMH, uluslararası meşruiyete sahip olarak başkentte bulunuyor. Ancak UMH, kendi güvenliği için iş birliği yaptığı milislerin üzerinde otorite sağlayamıyor.
Doğuda ise Libya Ulusal Ordusu isimli silahlı gruba liderlik eden Halife Hafter ve Tobruk Temsilciler Meclisi yer alıyor. Hafter, tüm ülkenin kontrolünü eline alacağı bir yönetim arzuladığını saklamıyor.
Trablus-Tobruk ayrımı ülkenin kurumları arasında çekişmeye yol açıyor. Halife Hafter, daha önceden Libya´daki Ulusal Petrol Şirketi´ni reddederek, ülkenin en önemli gelir kaynağını kendine bağlamaya çalışmış ancak uluslararası toplumun baskısıyla geri adım atmak zorunda kalmıştı.
İşler nasıl buraya geldi?
Libya´ya 2011´de Kaddafi rejiminin sonunu getiren süreçte çok fazla sayıda silah girdi. Yaklaşık 6 milyon nüfusa sahip Libya´da bazı tahminlere göre 50 milyon parça silah bulunduğu öne sürülüyor.
Demokratik geçiş süreci henüz başlangıç aşamasındayken 2014 yılında, Kaddafi´yi deviren gruplar bu sefer mali kaynaklar ve iktidar için silahlarını birbirine çevirdi.
Emekli General Halife Hafter, 14 Şubat 2014´te televizyon ekranlarından yaptığı açıklamada, askeri ve hayati öneme sahip noktaların ele geçirildiğini ve Trablus´taki hükümetin de çalışmalarının durdurulduğunu bildirdi. Hükümet ise Hafter´in girişimini "başarısız bir darbe" olarak niteledi.
Libya´da düşük katılımla gerçekleşen 2014 seçimlerinin ardından, Trablus merkezli parlamento Milli Genel Kongre seçimleri tanımadığını açıkladı. Bunun üzerine Milli Genel Kongre ve yeni seçilen Temsilciler Meclisi´ne bağlı gruplar arasında çatışmalar başladı.
Yeni Temsilciler Meclisi, Trablus´ta çalışamadığı için ülkenin batısındaki Tobruk kentine taşındı. Böylece Libya´da silahlı gruplar üzerinden iktidar savaşı veren iki meclis ortaya çıktı.
Halife Hafter, Libya Ulusal Ordusu ismini verdiği grupla, Bingazi kentindeki aşırı radikal grupları temizlemek gerekçesiyle 2014 yılında kente operasyona başlattı. Hafter´in operasyonu yaklaşık üç yıl sürdü ve çatışmalar Libya´nın ikinci en büyük şehrinin çoğunu enkaza çevirdi.
Sirte kentinde hakimiyet kuran terör örgütü DEAŞ, 2016 yılında UMH´ye gruplara bağlı güçler ve uluslararası hava operasyonlarıyla buradan temizlendi.
Çözüm arayışları ne durumda?
Uluslararası uzmanlar, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri´nin Libya´da Halife Hafter´e sağladığı koşulsuz askeri ve diplomatik desteğin, hırslı generalin barış görüşmelerine yanaşmasını zorlaştırdığını sıkça dile getiriyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, göreve gelmesinden kısa süre sonra Temmuz 2017´de, Libya´daki iki rakip otorite Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayiz es-Serrac ile Tobruk Temsilciler Meclisi tarafından desteklenen General Halife Hafter´i bir araya getirerek ateşkes konusunda anlaştıklarını duyurdu. Ancak ateşkes ilanı, sahada karşılık bulmadı.
BM Libya Özel Temsilcisi Gassan Selame, Eylül 2017´de üç aşamalı bir eylem planı önerisinde bulundu. BM anlaşmasını prensipte kabul eden uluslararası ve bölgesel aktörlerin, Libya içinde vekilleri üzerinden gözettikleri çıkarları yönünde hareket etmesi ve milislerin yol açtığı güvenlik durumu, Selame´nin planını çıkmaza sürükledi.
Fransa, geçen mayıs ayında Libya´daki iki rakip siyasi otoritenin lideri Hafter ve Serrac ile yaklaşık 20 ülkenin katılımıyla toplantı gerçekleştirdi. UMH´nin çalıştığı silahlı gruplar, Paris Zirvesi´ne katılmayarak protesto etti. Paris Zirvesi´nde, bu yıl sona ermeden aralık ayında Libya´da seçimlerin yapılması öngörülürken, çok geçmeden bunun imkansızlığı içeride ve dışarıda kesinlik kazandı.
Libya´nın eski sömürgecisi İtalya, Paris Zirvesi´nden çıkan seçim kararına karşı çıktığını çok önce belirtti. Roma, Libya´da çözüm için ayrı bir konferansa ev sahipliği yapacağını duyurdu. İtalyan Dışişleri Bakanı Enzo Moavero Milanesi de geçen haftalarda Bingazi kentinde Hafter´i ziyaret etti.
BM Libya Özel Temsilcisi Selame, son olarak geçen hafta yaptığı açıklamada, Libya´daki çekişme ve krizin son bulması için BM´nin barış planında değişikliğe gidileceğini duyurdu.
Trablus´taki silah seslerinin masadaki tüm çözüm planlarını gölgede bırakması üzerine, Libya için gözler bir kez daha dünya liderlerini bir araya getirecek BM Genel Kurulu´na çevrildi.