Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve heyetiyle çıktığımız Arjantin, Paraguay, Venezuela programının son günündeyiz ve bugün Venezuela´dayız. Başkan Erdoğan´la medya temsilcileri olarak bir araya geldik, sorularımızı sorduk ve bugün detaylarını gazetemizde okuyacağınız şekilde açıklamaları not ettik.
Şimdi ben; ?Erdoğan G20´nin aranan ismi ve ilgi odağıydı? deyince birileri derhal zıplayıp ?Yok canım, niyeymiş, olur mu öyle şey? diyecekler. Bunu diyenler elin İspanyolu, Amerikalısı falan değil bizim ülkenin bazı vatandaşları olacak! Haydi ben demeyeyim de somut veriler konuşsun.
Başkan Erdoğan G20 Zirvesi´nde Hollanda, Çin, İngiltere, Şili, Japonya, ABD, Rusya ve Arjantin devlet başkanları ile ?heyetler arası ve baş başa? görüşmeler gerçekleştirdi; yani neredeyse zirveye katılanların yarısıyla özel görüşmeler oldu.
Kaşıkçı´yı katledenlerin hesabının sorulmaya çalışıldığı bir ortamda bu konunun baş yetkilisi olan ?Bin Salman? ile Putin ?kanka gibi? tokalaştı. Trump ile platonik sevgi gülücükleri attılar. Macron´la görüşüp ?Haydi şu işi hallet artık adamım? modunda konuştular. En net tavrı koyan lider Erdoğan oldu ve muhatabın yüzüne bile bakmadı, çünkü ortada çözülmemiş bir cinayet var!
Dikkat edin!
Yıllarca hümanizm, insan hakları, eşitlik, evrensel değerler, laiklik, özgür yaşam gibi kavramları hâşâ ?tanrılaştıran? ve Türkiye´yi ?bu değerlerden uzak olmakla? suçlayan Avrupa ve Amerika´nın bir büyükelçilikte ?boğularak? öldürülen kişinin daha cesedi bile bulunamamışken konuyu kapatma gayreti içerisine girmesi artık gözümüzü açması gereken son damla olmalıdır.
Aslında bizler Avrupa ve ABD´yi yanlış anlıyoruz. Bu ?yanlış anlama? durumu yine onların bize dayattığı ve empoze ettiği bir zorlama olsa da netice değişmiyor. Örneklerle gidelim..
?Laiklik? diyerek din ve devlet işleri ayrılmalı yaygarası koparanların kilisede nikâh kıymaktan vazgeçmediği ve Devlet Başkanları´nın ?İncil´e el basarak yemin etmelerinin? gayet ?laikliğe uygun? olduğu ortadayken biz nasıl da kandık ve ?imam nikâhı? deyip Allah´ın emrini küçümsedik. Bu sadece bir basit örnek, 28 Şubat´ta laiklik adına neler yapıldığını çoğumuz yaşayarak gördük.
Aynı şey ?hümanizm? ve diğer kavramlar için de geçerli! Onlara göre ?hümanizm? kendi vatandaşlarının daha rahat yaşaması için birkaç insanın hayatının harcanmasına göz yumulmasıydı. Diğerleri daha az su içebilir hatta açlıktan ölebilirler; ama kendi vatandaşları tıka basa doymalıdır. Müslümanların veya zencilerin yaşadığı devletler ?kaos? halinde olabilir, çünkü bu sayede ?eşitlik ve evrensel değerler? ayakta kalabilir.
Yani benim güzel ülkem; Batı´nın ayakta kalması için bize diz çöktürdüler, adına da ?hümanizm ve laiklik? dediler!
İşte Türkiye şimdi diz çöktüğü yerden tekrar ayağa kalkıyor. Bu sebeple Başkan Erdoğan´ın G20 gibi Uluslararası organizasyonlarda ?ilgi odağı? olması hepimiz için önemli! ?Önce hak, sonra halk ne der?? diyen bir liderle yürüyen Türkiye´nin dünyayı dönüştürme gücü daima vardır. Dünyayı değiştirecek bir düğme varsa ona basan kişi Recep Tayyip Erdoğan olmuştur ve tarih bunu muhakkak yazacaktır.
?IMF BAŞKANI TÜRKÇE BİLSEYDİ
KONUŞACAKTIK?
IMF Başkanı Christine Lagarde Türk gazetecilerle aynı otelde kaldı. Ben de kendisiyle özel bir görüşme gerçekleştirip size sunacaktım. Otelin bahçesinde tek başına otururken yanına gittim, artık baş başaydık ve korumalar yanımıza gelene kadar vaktimiz vardı. Kendisine bir soru iletecek ve ?Madam Christine biliyorsunuz Türkiye size olan borcunu ödedi ve hatta size borç verecek duruma geldi. Demek ki sizin acı reçeteniz olmadan da bu işler çözülebiliyor. Arjantin´de sizin acı reçeteniz yerine Türkiye´nin sağlam reçetesi uygulansa kabul eder misiniz?? diyecektim. Ama tam yanına geldiğimde IMF Başkanı´nın Türkçe bilmediğini hatırladım ve soruyu soramadım. Onun yerine ?Turkish journalist? diyerek gazeteci olduğumu söyleyince oturduğu masadan ayağa kalktı ve selfie çekindik. Ancak bu fotoğrafı sosyal medya hesaplarımdan yayınlamadım ve yayınlamayı düşünmüyorum. Çünkü unsuru olduğum milletin bir evladı olarak ?mazlumun yanında olanlara? gönlümüzü ve sosyal medya sayfalarımızı açarız. Aksi takdirde cep telefonumuzda kuru bir selfie olarak kalırlar ve kalacaklardır da!
Ben garibanlara acı reçeteler yazan Christine´leri değil ümmete diriliş nesli yetiştiren Ayşe´leri, Fatma´ları çok daha değerli buluyorum.