Kutsalın meyveleri akıl ve erdem

Bayram Ali ÇETİNKAYA

Kutsalın meyveleri akıl ve erdem

Kutsalın meyveleri olan akıl ve erdem, insana önce okumayı sonra da kalemle yazmayı öğretti. Kalemin yazdıkları kelamla varlık kazandı; kağıt ve kitapla da hayat buldu.

Nihayetinde kalem, kelam ve kitap birbirlerini tamamlayan üçlü bir harmonidir. Birisinin yokluğu, diğerleri için bir eksikliktir. Levh-i mahfuzda yazılanlar, erdemin ve mutluluğun gerçekleşmesi için dünya âlemini bir imkânlar alanı görmektedir.

Mutluluk, kutsal ve aşkınlığın manevî zevkiyle kemale ulaşır. Ancak inanç ve metafizik alan, büyük ruhî lezzetler yaşatmakla birlikte, istismar ve ihtirasların vasıtası haline de gelebilir. Bunlara karşı yapılması gereken, fazilet zırhına bürünmektir.

Bu koruyucu kalkan, hazzın her türlüsünü bertaraf etmeye muktedirdir. İlahî uyarıların ibretlerle buluşması, erdemsizliğin ortadan kalkarak, huy haline gelmesini engellemektedir.

Erdemlerin; insan, toplum, şehir ve devlet üzerindeki etkileri, dostluk ve muhabbet ekseninde tezahür eder.

İnsanla ilgilenmek ve uğraşmak, meşakkatli ve yorucudur. Bu çaba, hizmet alan için de veren için de en büyük faziletlerden birisidir.

Tahammül etmek ise, başlı başına bir imtihandır. Bu imtihanlar iki cihanı da kapsayan, içinde acı ve ihanetin de olduğu kader çizgileridir. Dünyadaki imtihanların başında riyaset, yani yöneticilik/başkanlık üzerinden iktidar mücadelesi gelmektedir.

Muktedir olmak, emanete sahip olmakla gerçekleşmektedir. Emanet ise, ehliyet ve liyakat üzerinden hayat bulur. Ancak bunların tacı, adalettir.

Adalet şemsiyesi altında insan ve toplum, saadetin zirvesini elde eder. Nitekim ideal devlet, âdil bir başkanla kurulur.

Başkan, faziletli bir toplum ve ümmeti inşa eden reistir. Erdemli toplumu dönüştüren başkan, halkı için iyilikleri kazandırmaya, kötülükleri ise kaldırmaya çalışan yöneticidir.

Yönetici için başta gelen vasıf bilgeliktir. Zeki ve akıllı olması gereken başkan, yüce ruhlu, korkaklığı yenmiş, cesaret sahibi güçlü kimsedir. Korkaklık ve çekingenlik, teslimiyet ve köleliğin/esaretin kabulü demektir.

Cesaret, insanı azgınlaştırıp başkaları üzerinde tahakküm kuran bir zorba haline dönüştürmemelidir. Zira zulüm, cesur olanların değil, vahşi ruhlu kişilerin özelliğidir. Bu kişiliğe bürünen kimseler suç deryasında bir zâlim haline gelir. Ancak önemli olan vahdet, yani birlikteliktir.

Birlik, aileyi kurar; aile cemiyeti inşa eder. İnsan, aile ve cemiyet ise, devletin vazgeçilmez kurucu unsurlarıdır. Ailenin hayatî önemdeki ferdi, kadın ve annedir. Küçük yuva aileyi anne kurarken; büyük yuva vatanı, iyi kadınların yetiştirdiği iyi erkekler kurar.

Erkekler, kadınlardan aldıkları destekle dünyayı inşa ederler. Güçlü ve erdemli erkekler, iyi kadınlarla yapılan iyi evlilikler, iyi aileler ve iyi toplumla ortaya çıkmaktadır.

Aileyi ayakta tutan tutkal ise, bir arada bulunmasıdır. Parçalanmış, ayrık ve kopuk aile, toplumu ve nihayetinde devleti çökertir.

Hâsılı, millet ve devlet, ailenin sağlamlığı ile birlikte ilim, hikmet, irfan ve özgüven ayakları üzerinde durmaktadır.