Çoğu kere yakın tarihimizin kıymetli bilgilerini, mahrem sayfalarını, hatıratlarını ve dahi kıymetli isimlerin hal tercümelerini yabancılar üzerinden öğreniyoruz. Geçtiğimiz Aralık ayında Timaş Yayınlarından çıkan Benjamin C. Fortna’nın hazırladığı “Kuşçubaşı Eşref’in Eşi Pervin’in Savaşı” (Çev. Hatice Aydın, Timaş Yayınları, 229 s.) kitabı bir kez daha bu ayıbımızı/eksikliğimizi/ezikliğimizi yüzümüze vurdu.
Benjamin C. Fortna, daha önce yine aynı yayınevinden çıkan ‘Kuşçubaşı Eşref Efsane Teşkilat-ı Mahsusa Subayının Hayatı’ kitabının da yazarı.
Peki kimdir bu adam?
Benjamin C. Fortna doktorasını Chicago Üniversitesi’nde yapmış. St Louis’deki Washington Üniversitesi’nde İslam tarihi dersleri vermiş. Halen Arizona Üniversitesi Ortadoğu ve Kuzey Afrika Araştırmaları Merkezi’nde Direktör ve Profesör olarak görev yapıyormuş. Son dönem Osmanlı ve erken Cumhuriyet dönemlerindeki eğitim politikalarını konu alan iki çalışması “Mekteb-i Hümayun” ve “Geç Osmanlı ve Erken Cumhuriyet Dönemlerinde Okumayı Öğrenmek” isimleriyle Türkçeye çevrilmiş kitapları da var.
Peki “Kuşçubaşı Eşref’in Eşi Pervin’in Savaşı” ismiyle yayınlanan bu hatıratta neler var ve neden önemli?
Kuşçubaşı Eşref’in eşi Pervin Sencer hanımın özellikle 1914-1920 dönemini kapsayan hatıratı karınca kararınca ama son derece önemli ipuçlarıyla dolu. Dönemin olaylarına ışık tutan önemli doneler var bu hatıratta. Hatıratı okuyunca anlıyoruz ki -bu hatırat kendi ifadesiyle-; ‘…meşhur tarihçi Cemal Kutay beyin kırılmaz arzusu ve Eşref’in muvafakati ile…’ yazılmış. Ve tabi özel kurslardan öğrendiği Osmanlıca Türkçesi ile…. Pervin Sencer, eşi Kuşçubaşı Eşref üzerinden kendi döneminin ‘Siyasi Zulümler ve Facialarını’ tarihe not düşmeyi amaçlıyor bu hatıratla. Çünkü başlığını da öyle koymuş hatıratın. Yazdığı Hatıratın vefatından sonra yayınlanmasını tembih ediyor.
Yine bu hatırattan öğrendiğimize göre; Kuşçubaşı Eşref de “Tarihe Benden Haberler” adıyla hatıralarını yazmış. Pervin Sencer’in yayınlanan günlüklerinden yine öğreniyoruz ki; Pervin Hanım bu hatıraları okumuş ve içeriğini biliyor. Çünkü zaman zaman Kuşçubaşı Eşref’in yazdığı ‘Tarihe Benden Haberler’ hatıralarına atıfta bulunuyor. Yazdıklarını okuduklarıyla doğruluyor. Böylece yanlış bir cümle kullanmamaya özen gösteriyor.
Maalesef bu hatıralar bugüne kadar yayınlanmamıştır. Ancak hayat hikayesi üzerinden şunu biliyoruz; Celal Bayar bir şekilde bu hatıraları ele geçirmiş ve ‘Ben de Yazdım’ adlı hatıra kitabını yazarken Kuşçubaşı Eşref’in ‘Tarihe Benden Haberler’ isimli bu hatıratını kaynak olarak kullanmış. Daha sonra da yine -nasıl oluyorsa- bu eser kayıplara karışıyor. Bazı tarihçilerin yorumu; ‘Bayar’ın hatıraları tahrif ettiği, işine geldiği şekilde yorumladığı ve bu tahrifin ortaya çıkmaması için aslını imha ettiği’ yönündedir. Belki de Benjamin C. Fortna günün birinde Kuşçubaşı Eşref’in ‘Tarihe Benden Haberler’ini de yayınlar(!) Olur mu, olur!…
Tekrar Benjamin C. Fortna’nın hazırladığı “Kuşçubaşı Eşref’in Eşi Pervin’in Savaşı” hatırat kitabına dönecek olursak; Fortna’nın önsözde uzun uzadıya bu Hatırat’la ilgili bilgi verdiğini görüyoruz. Teşekkür faslında ise Hatırat defterini Pervin hanımın torunlarından elde ettiğini söylüyor ve onlara teşekkür ediyor. Ve içeriğiyle ilgili şunları not düşüyor:
“Pervin’in hatıratı, 1914’ten 1920’ye kadar geçen süreçte büyük acı ve ıstırapların yaşandığı Osmanlı İmparatorluğu hakkında eşsiz bir perspektif sunmaktadır. Pervin’in kederi, doğal olarak anlatısında ön plana çıkmaktadır; ancak onun kişiliği ve mizah anlayışı da sık sık dikkatleri çekmekte ve I. Dünya Savaşı trajedisi ile sonrasında yaşanan karmaşa için adeta karşılama niteliğinde öneriler sunmaktadır.”
Tabii bizi asıl ilgilendiren Pervin hanımın Hatıratı… Kuşçubaşı Eşref’in eşi Pervin Sencer Osmanlıca Türkçesi ile yazdığı 94 sayfalık Hatıratın ilk sayfasına şöyle başlıyor:
‘İlk sözüm:
Eşref Kuşçubaşı’nın eşiyim. Sökeli merhum Hacı Ziya Beyin kızıyım. Mora’nın Patra Sancakbeyi Halil Beyin birinci batın torunuyum.
Ne müellif ne de muharririm. Meramımı ifade ve şu yazımı yazacak kadar mekteb ve hususi ders görmüş aciz bir kalemin naçiz sahibiyim.
Kalemimin aczinden, gördüğüm siyasi mezalimden mütevellid elem ve kederlerin mahsulü heyecan sayikasıyla vukuu melhuz ve belki mücrim bir kusurum görülürse peşin peşin af diler ve müsamahalarınızı benden esirgememinizi isterken şunu da arz edeyim ki: [kenarda: Ben bu kitabımı hayatımda değil öldükten sonra basılmasını ve ancak ahfada hürmet-i vataniye uğurunda çektiklerimizi ve layık olmayan siyasi hücumlara, gayrımeşru müsaderelere, baskılara uğratıldığımızı bildirmeği kararlaştırmış iken bu kere müellif, muharrir ve meşhur tarihçi Cemal Kutay Beyin kınlamaz arzusu ve Eşrefin muvafakati ile] neşrini muvafık bulabildiğimi hicab ile arz eylerim.’
Kitapta en çok dikkatimi celbeden ise merhum Mehmet Akif ile ilgili kısmı oldu, o da şöyle:
‘Mehmet Akif’i de Alarak Eşrefler Necd Çöllerindeler:
Haziran aylarında idiler. Eşref, Mümtaz Beyler vazife-i siyasiye işlerindeler. Tunuslu Şeyh Salih ve Mehmed Âkif Beyler gibi âlim zevat da bu heyetin başındalar. Haber alıyoruz 25 muhafız-ı müsellah, hecinli ve elli altmış deve eşya ve levazımat ve saka develeri ile Medine’den Necd’in derinliklerine karşı kafileleri yürütmedeler. Hareketlerinden evvel bir telgraf vererek henüz birkaç aylık oğlumuz Sencer’in vefatını bildirmek zorunda kalıyoruz.
Tesadüfe bakınız. Eşref bizim bu acı haberi aldığı esnada Mehmed Âkif Bey de bir oğlunun dünyaya geldiğini ve isminin Tahir konduğu telgrafını alıyor. Eşref; Âkif’i tebrik ederken hassas Âkif de (sevinmesi icab ederken) nemli gözleriyle Eşref’e taziyette bulunmakta imiş. İşte böyle bir acı ve tatlı haberler arasında Necid kafileleri harekete geçiyor. Âkif merhumun “Necid Yolunda” isimli Sahafat’taki:
“Nâr-ı beyzâ mı nedir öğle zamanında güneş?
Tepesinden döküyor beynine âfâkın ateş…”
diye başladığı şiiri işte bu seferin mahsulüdür.
Necd’in a’makına dalmış aylardan beri bir vaha arandığını hasretle yazdığı yazılarında olduğu gibi Eşreflerden aylardan beri haber yok. Çöl’ün a’maklarında yine Âkif’in tabiriyle ‘göğüslerini binlerce fırın ateşine vererek, bir avuç gölgeyi hakkıyla bulabildikleri kuytuları arayarak’ seyahatlerini ve siyasi vazifelerini İbn er-Reşid ve İbn es-Su’ud ülke ve çöllerinde yaparak; bilahare öğrenildiği ve Eşrefin hatırat notları arasında bilindiği üzere; Hail ile el-Muazzam arası birkaç günlük en-Nufud denilen çölü 15 günde ancak geçebiliyorlar. Çünkü çöl fırtınalarına tesadüfleri yüzünden düşüp bayılan arkadaşlarından dört beşini çuval sarar gibi bitkin ve halsiz kalan develere sararak yol alıyorlar, Galban isimli bir kuyuya vararak susuzluktan hayatlarını kurtarıp bu kuyu başında üç gün mecburi istirahat yapıyorlar. Sonra Tima’yı -ki Hazret-i Muhammed zamanından tanınmış bir karye- bularak canlarını kurtarıyorlar. Gerek Eşref, gerek kafile erkânı ve arkadaşlarının bu seferden memnun kaldıklarını ve Şerif’in isyanı gibi diğer bazı Arap emir ve şeyhlerinin aleyhimize kıyamları tehlikesini önlemiş ve ahden söz almış olduklarını ve tehlikeler önüne harbin sonuna kadar geçebildiklerini yine ve bilahire öğrenmiş oluyoruz.
Bu seferinde Eşref, güzel Arap atları ve yirmi kadar asil hecin develeri ve on kadar ceylanları çok kıymetli ve seri koşucu tazıları, Ukab denilen kuşlar padişahı kara kuşları, yaban kedileri, kartal ve geyikleri ile bir sirk halinde hayvanat hediyeleriyle Salihli’ye gelmiş oldular. Bu seyahat 4 ay sürdü. Halecan ü heyecana idmanda idik.”
Bir mukayese:
Eşreflerin Necd’den avdetlerinde biz iki buçuk senelik evli idik. Ben hatıra defterimde not tutuyordum. “Eşref geldi, üç gün kalıp İstanbul’a geçti. Eşref gelip on gün kalıp Suriye’ye geçti”leri topladığımda bu iki buçuk sene evliliğimizin yekûnu beş ayı doldurmuş olamıyordu. Evet, seferberlik icabları bütün milletçe aileler böyle bir iftirak hasreti içinde idiler. Bari bu ayrılık sırf seferberlik ve harb müddeti hududu içinde kalsaydı. İleride görüleceği veçhile bu iftirakımız asırlar ismiyle asrın üçte birini teşkil etmeseydi. Bir ömür boyunca sürmeseydi ve üstelik bir de siyasetin mezalimine hedef olmasaydık.’
(Benjamin C. Fortna, Kuşçubaşı Eşref’in Eşi Pervin’in Savaşı, Timaş Yayınları, Sayfa 70-75)
Kitapta Osmanlıca metninin aslının verilmiş olması metnin doğruluğu noktasında okurun tereddütlerini ortadan kaldırıyor.
Bu ve benzeri hatırat kitapları son derece önemli. Temennimiz okunması, anlaşılması, çoğalması…
Kuşçubaşı Eşref
Perin Hanım
Mehmed Âkif