Tarih: 18.01.2022 12:41

Kürtlerin kimliği Kürtçedir

Facebook Twitter Linked-in

Ali Fikri Işık yazdı;

Tarih tanıktır ki bütün dünya milletleri önce dil üzerinden var olmuş ve sonra yine dil üzerinden birleşme şansını yakalamıştır. Bu yanıyla dil ontolojik varlığın esası ve birleşmiş ulusun harca ihtiyaç duymayan çimentosudur. Eğer bu doğru ise dil, her millet ya da topluluğun birinci kimliğidir. Hatta öyle ki, dil özgürleşmeden alt kimlikler oluşmuyor. Buna göre özgürleşmemiş toplumların tek kimliği dildir. Tanınma, itibar ve siyasi ağırlık dilin varlığı ve özgürlüğüyle doğru orantılıdır. Dilsel düzeydeki gelişkinlik, diğer bütün düzeylerin gelişkinliğini belirliyor. Siyaset, edebiyat, sanat, kültür ve ekonomi dahil hayatın diğer dilimleri ancak dilin hakikiliği kadar hakikileşebiliyor. Dil temeldir ve ona yaslanmadan bir şey yapmak beyhude bir çabadır. Bir ulusun ya da topluluğun esas ambalajı ve vitrini dilidir.

Dilsel varoluş, esasen diğer bütün varoluşların kaderini tayin ediyor. Kürtlerin kaderini de belirleyecek ola, şey, olgu ya da süreç, Kürtçenin kaderi olacaktır. Bu bakımdan Kürt meselesinin siyasi çözümü Kürtçenin siyasi bir statüye sahip olmasıyla ancak çözülebilir. Kürt sorunu paradigma olarak kesinlikle Kürtçe sorunudur. Dolayısıyla Kürtçenin özgürleşmesi için izlenecek siyasi ve diğer yol ve yöntemler, doğal olarak ve kendiliğinden Kürt sorunun çözümünü koşullayıp kolaylaştıracaktır.

Sömürgeci siyasi sitemi tasfiye etmek için tarih içinde girişilen bütün denemelerin gerisinde bir kutup yıldızı gibi alınacak mesafelerin yolunu dilin ihtiyaçları aydınlatmadığı için, her girişim başarısızlığa adeta mahkûm olmuştur. Tarihsel pratik, meseleyi böyle işaretleyip tanımlıyorsa geriye dönüp çözüm için odak aldığımız yol ve yöntemleri yeni baştan düşünmenin tam zamanıdır. Soyut siyasi ihtiyaçlar yerine somut dilsel ihtiyaçları programlamadan, reel, makul ve geçerli bir siyasi atmosfer üretilemez. Bu bakımdan dil, siyasi ihtiyaçlar için bir araç değil bizatihi siyasetin amacı olmalıdır.

Dilsel özgürleşme beraberinde kaçınılmaz olanı sürükleyecektir. Dilin özgürlük mücadelesi ve alanı siyasetin özgürlük mücadelesi ve alanı olacaktır. Siyaset, kendini dil için ve dilin içinden ifade etmedikçe sahicileşemez. Esasında siyasi melezliğin nedeni dilin melez karakteridir. Dili melezleştirmeden siyaset melezleşmez.

Dili unutan bir siyaset, siyasi mücadele sahasında büyük faturalar ödemek zorunda kalır. Dilsel mücadelenin maliyeti her zaman siyasi mücadelenin maliyetinden daha ucuzudur çünkü dil siyasetten daha meşru bir dünyadır. Dilin meşruiyeti olmadan siyasetin meşruiyeti olmaz, olsa bile bu meşruiyet daima tartışmalıdır.

Dünyada hiçbir ulus ya da topluluk, dilsel olarak özgürleşmeden siyaseten en büyük organizasyon olan devletleşme imkânı bulamamıştır. Çünkü ancak dil aracılığıyla bir şeyleri önerebilir, bir şeyleri tartışabilir ve o bir şeylerin rızasını üretebiliriz. Bu prensip her ortak eylemin ya da talebin temelidir. Öner, ikna et ve rıza üret.

Kim ne derse desin, Kürt siyasetleri toptan ve bütüncül olarak tarihin her döneminde Kürtçeyi ihmal ettiler. Onlar Kürtçeyi ihmal ettikçe Kürtçe de onları ihmal etti. Kürtçe ihmal edildiği için ne özgürleşti ne de standart bir dil statüsü kazandı. Eh, elde özgür olmayan ve bir standartta kavuşmayan dil de birleştirmez. Esasen Kürt siyasetinin parçalı hali, tıpkı Kürt dilinin parçalı hali gibidir. Ne eksik ne de fazla. Ne demişler “Ne ekersen onu biçersin.”

Şimdi bugünler de Kürtçe, Kürtlerden bir kez daha duyarlılık bekliyor. Özgürleşme yolunda seçmeli dil tercihi, Kürtçe için çok küçük bir adım olmakla birlikte sırtımızı dönüp görmezlikten gelebileceğimiz bir adım değil. Daha doğrusu küçük büyük hiç fark etmiyor. Kürtçe için atılan her yasal ve anayasal adım, bizatihi bizi daha özgür kılıyor. Özgürlüğün yolu Kürtçenin içinden geçiyor.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —