Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Kürtleri anlamak ya da acıları paylaşmak…

Oral Çalışlar yazdı;

Kürtleri anlamak ya da acıları paylaşmak…

Devlet Bahçeli’nin, Kürtlere “Gelin çorbamızı birlikte kaynatalım, kahvemizi beraber içelim” çağrısı toplumun çoğunluğunda olumlu karşılandı. Bir kesim de “Hesap versinler” diyerek beyaz bir sayfa açılmasına karşı çıktı. 1984’te başlayan, bir dönem yükselişe geçen, şimdi etkisi iyice azalan silahlı PKK eylemlerinin en çok tahribat yarattığı bölge, Kürtlerin doğup büyüdüğü Güneydoğu Anadolu’dur. Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından yayınlanan resmi kayıtlara göre; 1984-2010 yılları arasında 50 bin PKK militanı, 7 bin güvenlik gücü, 5 bin sivil yaşamını yitirmiş. TBMM’de kurulan komisyona göre; 1984-2012 yılları arasında 8 bin kamu görevlisi, 22 bin PKK’lı hayatını kaybetmiş. Sivil kaybı ise 5 bin 500. Doğu ve Güneydoğu’da bulunan 14 ilde yapılan çalışmalara göre 386 bin kişi köylerinden göç etmek zorunda kalmış.

İnsan hakları örgütlerine göre, toplamda 4 bin köy yok olmuş. Çatışmalardan etkilenen 50 bin-70 bin Süryani, Avrupa’ya göçmüş. En ağır kaybı, PKK vermiş. Neredeyse bölgede hemen hemen her aileden bir genç dağlarda yaşamını yitirmiş olabilir. Bu felaketin yalnızca silah ve terörle açıklanması gerçeğin tümünü anlamamıza yetmiyor. Meselenin toplumsal, kültürel, manevi ve duygusal boyutlarının var olduğunu, bölgede küçük bir gezintiyle bile anlayabilirsiniz. Şimdi silahların bırakılmasının gerçekten gündemde olduğu günlerdeyiz. Geçmişin acılarını unutmayalım. Ama bu acıların başka acılara davetiye çıkarmasına izin vermeyelim. Yakın tarihimiz, sayısız gerilimler, çatışmalar, darbeler, darbe arayışları içinde geçti.

Demokrasinin gerçekten evrensel standartlara uygun şekilde gelişip olgunlaşmasına yönelik çabalara, günümüzde daha da çok ihtiyaç var. Türkiye, silahların tamamen sustuğu bir ülke haline gelirse, bundan ülkedeki herkes kazançlı çıkar. Kürtleri de elbette yaşadıkları nedeniyle anlamaya çalışmalıyız. Kürtler tabii ki yalnızca DEM Parti ve seçmenlerinden ibaret değil. Ama onlar da Kürt siyasi topluluğunun etkili bileşenlerinden. Savaşçı bir dil her zaman belli kesimlere sıcak gelebilir.

Yeni bir dünya kuruluyor. Bu dünyanın orta yerinde, enkazların çevrelediği bir bölgede yaşıyoruz. Savaş çağrıları yapanların herhangi bir gerçeğe dayanmadığını anlamak için İran’ın, Suriye’nin ve Lübnan’ın haline bakmak fazlasıyla yeterli. Türkiye, bölgede barışın teminatı rolünü üstlenebilir. Suriye’nin normalleşmesine yardımcı olabilir. Ancak başka bir ülkenin toprağında yapılabilecek girişimlerin bir sınırının olduğunu unutmayalım. Çözüm gelişirken, karşı tarafı incitici üslup kullanmamaya özen göstermeliyiz. Kendi acımızı unutmadan, karşı tarafın acısını anlamaya çalışmalıyız.

“Anıtlar sadece savaşları anmak için dikildiği sürece, barışa alışmak zor olur.” Alman yazar Stephan Sarek



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER