İndependent Türkçe'den Aldülhakim Günaydın'ın "konuya dair" haberi...
Daha önce AK Parti iktidarında başlayan çözüm süreci "Kürt Sorunu", "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi" ve "Demokratik Açılım" denilerek başladı.
3 Ocak 2013'te Ahmet Türk, Altan Tan ve Ayla Akat Ata'dan oluşan BDP Milletvekillerinin İmralı'ya gitmesiyle fiili olarak başlayan çözüm süreci, 2013 Nevroz'unda Diyarbakır'da okunan "mutabakat" metniyle resmiyet kazandı.
Ancak Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesinde 22 Temmuz 2015'te iki polisin evlerinde ölü bulunması süreci sekteye uğrattı.
Dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu "Kandil üzerinde uçan jetler Ceylanpınar'a cevap" ifadelerini kullandı. Böylece süreç bitirildi.
Çözüm sürecinin bitirilmesine gerekçe sunulan davada yargılanan 13 sanığın tamamı Mart 2018'de "cinayet" suçlamasından beraat etti, ancak cinayeti kimin ya da kimlerin işlediği hala bilinmiyor.
Sürecin bitirilmesine ilişkin taraflar karşılıklı suçlamalar yaparken, Türkiye yeni bir döneme girdi. Silahlı çatışmalar yeniden başlarken, Kürt siyasetçiler hakkında davalar açıldı.
Başta Diyarbakır, Mardin ve Van olmak üzere HDP'nin kazandığı 10'larca belediye başkanı görevden alındı yerlerine kayyumlar atandı.
Geçen cuma günü Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Tekirdağ İl Kongresi'nde "Ülkemizde ekonomide ve hukukta yeni bir reform dönemi başlatıyoruz" açıklaması, akla rafa kaldırılan çözüm sürecini getirdi.
"Önce sistemde bir değişikliğin olması gerekiyor"
Çözüm sürecinde aktif rol üstlenen "Akil İnsanlar Heyeti" üyeleri ve konunun uzmanları, Erdoğan'ın "reform" açıklamasının ne anlama geldiğini Independent Türkçe'ye değerlendirdi.
Heyet üyelerinden gazeteci yazar Oral Çalışlar, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin dengeleri ve denetimi olmayan bir yapıya dönüştüğü söyledi.
"Çözüm sürecinin başlamasını temenni ediyorum, ancak önce hukuksal alanda köklü değişikliklerin yapılması gerekir" diyen Çalışlar, "Daha doğrusu önce sistemde bir değişikliği olması gerekiyor. Çünkü sistem denetlenemez bir hal aldı. Temennim bunların düzeltilmesi. Düzeltilirse hedefe doğru ilerleyebilir" değerlendirmesinde bulundu.
"Samimilerse önce somut sorunlara el atsınlar"
Bir diğer heyet üyesi ve Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Emin Ekmen, "reform" çağrısını samimiyetten uzak bir çağrı olarak değerlendirdi.
Açıklamanın daha çok ekonomik krizin baskısı ile piyasanın ihtiyaçlarına cevap vermek üzere üretilmiş bir söylem olduğunu belirten Ekmen, "Halen işkenceye karşı cezasızlık politikası, başta gazeteciler olmak üzere düşünce ve ifade özgürlüğünden cezaevinde tutuklu insanlar bulunuyor. Sadece sosyal medyada paylaşım yaptığı için tutuklanan insanlar var" ifadelerine yer verdi.
Geçen yıl yayınlanmış yargı reformu eylem stratejisinin olduğu gibi yerinde durduğunu anımsatan Ekmen, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Samimi iseler önce somut sorunlara bir el atsınlar. Sonra daha önce yayınlanmış belgeleri tazeleyip gereğini yapsınlar. Yeni bir reform belgesi yayınlamaya ihtiyacımız yoktur. Önce kanunlara, sonra anayasaya ve daha sonra da uluslararası belgelere uyulması yeterlidir."
"Çözüm süreci anlamına gelmez ama sorunların çözümüne kapı aralar"
Eski AK Parti Diyarbakır Milletvekili Mehmet Galip Ensarioğlu, AK Parti iktidarından itibaren demokratikleşme alanında büyük mesafelerin kat edildiğini söyledi.
Ancak son 4-5 yılda demokrasi ve hukuk alanında bir duraksama ve geriye gidişe dair birtakım eleştirilerin olduğunu ifade eden Ensarioğlu, "İster adına çözüm süreci ister Kürt sorunu deyi, neticede sorun çözümü demokratikleşmedir. Yani Kürdün de Alevi'nin de sıradan vatandaşın da problemi aynıdır ve demokrasi ile çözülmelidir" dedi.
AK Parti'nin beklentiler doğrultusunda sürekli olarak kendini yenileyen bir parti olarak öne çıktığını kaydeden Ensarioğlu, şunları kaydetti:
"Türkiye'de reform gibi bir takım yeni gelişmeler tabanda bir beklenti oluşturmuş. Hem ekonomi hem de hukukta bir beklenti ve eleştiriler söz konusu. Ülkede mevcut eleştiri ve beklentiler de hesap edilerek yeni bir süreç başlatılıyor. Bu yeni bir çözüm süreci anlamına gelmez ama Türkiye'de var olan sorunların çözümüne kapı aralar.
"Açıklamalarla AK Parti'den uzaklaşan Kürt seçmenlerin önü alınmak isteniyor"
Eski Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar, "reform" açıklamasını yeni bir çözüm süreci olarak okumadığını belirterek, "Yeni bir çözüm süreci yok, olmayacak" dedi.
Devletin bir çözüm sürecini öngörmediğini belirten Aktar, "Açıklamalarla amaç insanları susturmak. Eğer bir süreç öngörülürse, kayyum tayin edilmiş iki belediye başkanının görevden uzaklaştırma kararını uzatmasınız ve göreve iade ederseniz anlaşılabilir. Toplum da ‘bir işaret var' der. Böyle bir şey yok ve olmayacak. Kesinlikle inanmıyorum" ifadelerini kullandı.
AK Partiye oy veren Kürt seçmenlerin DEVA ve Gelecek Partilerine geçtiği değerlendirmesinde bulunan Aktar, "reform" açıklamasını şu sözlerle açıkladı:
"Kürt seçmenler AK Partiden uzaklaşıyor. Sadece 'neden çözüm süreci yeniden başlatılmıyor' sebeplerinden uzaklaşmıyor. Bunun birçok nedeni var. Mesela MHP ile yakınlaşması ve birlikte hareket etmesi bu önemli nedenlerden biridir. AKP'den kopan Kürtler DEVA ve Gelecek Partilerine geçiyor. Muhtemelen bu yeni kurulan partilere geçiş hızını önlemek için benzeri ‘reform' açıklamaları yapılıyor."
Yapılan anketlerde hukuk ve demokrasinin yanı sıra yeni kurulan partilere geçişlerin yoğun olduğunu gören iktidarın bunu gidermek için harekete geçtiğini kaydeden Aktar, sözlerini şöyle tamamladı:
"Adalet Bakanı'nın açıklamasını da bu şekilde okumak lazım. Öbür taraftan olmadık sebepler insanlar gözaltına alınıyor, tutuklanıyor ve ceza alıyor. Bu hukuksuzluklar sürüyor ve açıklamaların buna hiçbir etkisi yok. Bir atmosfer yaratılıyor ve herkes bu havadan etkileniyor."
"Çözüm süreci bir facia sürecidir"
İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı seçimleri öncesi PKK lideri Abdullah Öcalan'ın mektubunu kamuoyuna duyurması ile gündeme gelen Tunceli Munzur Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Kemal Özcan, çözüm sürecine son şeklini vermek üzere son bir ayda İmralı'da 3 toplantının gerçekleştiği iddiasına yanıt verdi.
Özcan, "Öyle bir bilgim olmadığı gibi haberim de yok" değerlendirmesinde bulundu.
Çözüm sürecine benzer bir sürecin olacağını düşünmediğini vurgulayan Özcan, çözüm sürecini "facia süreci" olarak niteleyerek şunları söyledi:
"Türk ve Kürt milliyetçiliklerini karşılıklı olarak canlı tutmak için planlanan söylemlerdir. Ve herhangi bir hal çaresi çeşidinin önüne geçme amaçlıdır. İstanbul seçimleri vesilesiyle aralanmış olan 'Türk-Kürt ilişkilerinin güncellenerek yeniden düzenlenmesi dönemi' kapısını geri kapatma maksatlıdır. Bunlar söylentiden ibarettir. Bilinçli bir şekilde çıkarılıyor. Çünkü çözüm süreci bir facia sürecidir. Buna benzer bir ‘süreç' hiçbir zaman olmayacaktır."