Küreselleşmenin sonu yanılgısı ve piyasalara devletin müdahalesi

Yeni Şafak Gazeetesi ekonomi yazarı Levent YILMAZ ANALİZ ETTİ...

Küreselleşmenin sonu yanılgısı ve piyasalara devletin müdahalesi

Koronavirüs sonrası yaşanan gelişmeler yerleşik küresel sistem, kurum ve anlayışların sorgulandığı bir dönemi de beraberinde getirdi. Ancak biraz hafızasını zorlayanlar bu durumun yeni bir şey olmadığını hatta her kriz döneminde gündeme gelen geçici bir tartışma olduğunu hatırlayacaktır.

KÜRESELLEŞMENİN SONU MU GELDİ?

Ülkeler, koronavirüsle mücadele edebilmek için sınır kapılarını kapatıyor, uluslararası uçuşları askıya alıyor, sokağa çıkma yasakları ilan ediyor ve daha birçok kısıtlayıcı tedbiri hayata geçiriyor. Kendi derdine düşen ülkeler, Avrupa Birliği örneğinde olduğu üzere üyesi oldukları örgütleerin değerlerinden bile uzaklaşma pahasına ilişkilerini durduruyor. Çok uluslu şirketlerin bir kısmı üretimi tamamen durdururken bir kısmı da mağazalarını geçici bir süre kapatma yoluna gidiyor. Hal böyle olunca da küreselleşmenin sonunun geldiğine dair görüşler ortaya atılıyor ve bu konu ciddi ciddi tartışılıyor. Bu iyi mi kötü mü net bir cevap vermek mümkün görünmüyor ancak sanılanın aksine durum hiç de bugünlerde konuşulduğu gibi değil. Bugün konuşulanlar her kriz döneminde konuşulan konular. Hatta size kötü bir haberim var. Küreselleşme her kriz döneminden sonra daha da güçlenerek çıktı.

Öte yandan reel durumun bu şekilde olması, ideal durumun bu olduğu anlamına gelmiyor. Zira gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere pek çok ülke küreselleşmenin yan etkilerinin pek çoğunu hissediyor. Küreselleşme ile beraber ortaya çıkan ucuz üretim imkanları gibi pek çok değişken ülkeleri tüketici haline getirip bir borç makinasına dönüştürüyor. Hatta ülkeler kendi üretmedikleri ürünleri satın alabilmek için kendilerinin olmayan paraları diğer ülkelerden veya küresel bankalardan borçlanıp bir girdabın içine giriyor. Elbette hemen hemen herkes bu tablonun farkında ancak günlük hayat kolay olan yolun seçilmesi ile çabuk ilerlediği için herkes görmemezlikten geliyor. Böylesi kriz dönemlerinde sorgulanıp yargılansa da maalesef küreselleşme eninde sonunda kazanıyor. Göreceksiniz, koronovirüsün oluşturduğu tüm bu toz bulutu ortadan kalkınca her şey yine eski haline dönecek. Olsa olsa küreselleşmenin sıklet merkezi Batı’dan Doğu’ya kayar. Tıpkı dünyanın ekonomik ağırlık merkezinin kaydığı gibi. İşler kötüyken bir süre ulus devletlerin ne kadar önemli olduğunu tartışıp, işler toparlanınca devletin ne kadar hantal ve verimsiz olduğunu konuşmaya başlarız.

HANİ DEVLET GEREKSİZDİ?

Liberaller ve neo-liberaller devlet kavramından pek hoşlanmazlar. Elbette farklı cümlelerle veya seçtikleri kelimelerle bunu oldukça yumuşak bir biçimde “devlet düzenleyici ve denetleyici olsun, sadece temel ihtiyaçları karşılasın değilse biz de devleti çok severiz.” gibi cümlelerle süslerler ama bu devletten hoşlanmadıkları gerçeğini değiştirmez. Öte yandan her ekonomik kriz döneminde devleti göreve davet edenler de ağırlıklı olarak neo-liberal anlayışın ürünü olan şirketler ve bankalardır. 2008 Küresel Finansal Krizi bunun en güzel örneğini oluşturur. ABD, trilyonlarca dolarlık parasal genişleme ile özel bankaları ve finans kuruluşlarını kurtarmış ve borçlarını üstlenmiştir. Oysa aynı ABD, kendisinin dışındaki ülkelere IMF ve Dünya Bankası üzerinden “batan batsın, devlet müdahale etmesin, piyasa kendi kendini temizler” anlayışını dayatır. 2008 Krizi demişken, 2008 Krizi ve onun etkileri ile mücadele görevini serbest piyasanın aktörlerinin değil devletlerin üstlendiğini bir kez daha hatırlatarak günümüze dönelim.

Bugün koronavirüsün küresel ekonomi üzerindeki etkilerini konuşuyoruz. ABD başta olmak üzere devletler yine trilyonlarca dolardan fazla tutacak faturaları önden ödemeye başladı bile. Almanya, stratejik sektörlerdeki şirketlerin kamulaştırılacağını ilan ederken, Fransa otellere el koyup hastaneye çevirdi. Virüsün en çok vurduğu ülkelerden olan İtalya işçilere doğrudan nakit desteğini de içeren 25 milyar Euro’luk acil destek paketini ilan etti. ABD Merkez Bankası FED, sınırsız varlık alımı yapacağını duyurdu. Örnekleri artırmak mümkün. Ancak işin özeti şu; iyi günlerde “devlet bize gölge etmesin dünyayı bambaşka bir yer yapalım” diyen şirketokrasi anlayışı virüsü görünce “devlet bizi kurtarsın” diyor. O zaman akla şu soru geliyor; Hani devlet gereksizdi?