İTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü Öğrencisi Enes Erçin yazdı;
Her sene hava durumu programlarında artık duymaya alışkın olduğumuz “Bu yazın, son on yılın en sıcak yazı olması bekleniyor” anonsları, bizler için aslında küresel ısınmanın bir hatırlatıcısı niteliğinde oluyor. Eskiden arabanın camını açmak yeterli olurken artık kliması çalışmayan arabalarda uzun yollara çıkamaz, günün belli saatlerinde dışarıda dolaşamaz olduk. Yazları günlük hayatımızda küresel ısınmayı gündemimize alsak da aslında yılın her dönemini etkileyen bir durum bu. Çiçeklerin zamansız açması veya hiç açmaması, meyvelerin verimli bir şekilde olgunlaşmaması, kuşların göç zamanlarını şaşırması, besin zincirindeki dengesizlikler gibi birçok ekolojik olumsuzluğun kaynağı küresel ısınma olabilir.
1938’de antropolojik unsurların iklimi değiştirdiğini ve bunun ana kaynağının yakıt kullanımı olduğunu, Guy Stewart Callendar tarafından yayımlanan makale ortaya konmuştur. O zamandan beri ivmeli bir artış gösteren karbondioksit (CO2 ) salınımı günümüzde çok ciddi seviyelere ulaşmıştır. Öyle ki Massachusetts Teknoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Susan Solomon’ın 2009’da yayımlanan makalesine göre; küresel ısınmanın etkilerinin geçmesi, CO2 salınımının tamamen durdurulması ile sağlanabilir. Doğal halini yeniden kazanması ise durdurulmasının üzerinden ancak bir milenyum geçmesi ile mümkün.
Küresel ısınmaya yol açan sera gazı salınımlarının her yıl arttığı dönemlerde akıllara gelen popüler bir soru ise “Ben bu konuda ne yapabilirim, benim elimden ne gelebilir?”dir. Bir yandan onurlu ve vicdanlı bir soru iken bir yandan da maalesef absürt bir sorudur bu aslında. Problemi gidermek için emek sarf etme, gerekli adımları atabilme cesaretinin belirtisiyken aynı zamanda küresel bir problemin tek başına giderilemeyeceğini kabul edemeyecek kadar hayalperest bir yaklaşım olarak değerlendirilebilir.
Küresel ısınmayı tetikleyen sera gazı salınımlarının yüzde 70’i, bugün 100 büyük şirket tarafından atmosfere salınmaktadır. Durum böyleyken haber sitelerinde, kamu spotlarında, sosyal medyada konuyla ilgili en çok duyulan tavsiyeler şu şekilde: Enerji tasarruflu ampuller alın, bisikletle gidilebilecek yere arabayla gitmeyin, daha az tüketim yapın ve hatta fazla çocuk yapmayın şeklindedir. Bir bireyin hayatı boyunca üretebileceği sera gazının binlerce katını gün içinde üreten şirketler dokunulmazlığını korurken, küresel ısınmanın sorumlusu ve dolayısıyla çözümü olarak bireyin gösterilmesinde büyük bir çelişki vardır.
Bireysel çözümler bu konu hakkında bir farkındalığı göstermesi bakımından ne kadar takdir edilesi bir durum olsa da tek başına yeterli değildir. Küresel ısınmanın önlenmesi için, misal toplu taşımaya sözlü olarak teşvik etmek yeterli değildir. Aynı zamanda toplu taşımanın tercih edilmesini kolaylaştıracak gerekli politikalar izlenmelidir. Başka bir deyişle bireysel tercihlere kıyasla daha realist bir çözüm olarak özel şirketlerin, devletlerin, uluslararası kuruluşların birtakım politikalar uygulamasıdır. Ortaya muğlak ve net çizgileri olmayan, umut satan önerilerle çıkmamak için durumu biraz daha yakından incelemek gerekiyor.
Kendisini fosil yakıtlara bağımlı hayat standartları içinde bulan insanlardan radikal kararlar alarak ilkel koşullarda yaşamalarını bekleyemeyiz. Fosil yakıt tüketimini azaltmak için toplu taşımayı tercih etmenin daha iyi olduğu şüphe götürmez bir gerçektir fakat toplu taşıma imkanları yeterli değilse; örneğin seferler çok uzun aralıklarla yapılıyorsa, havalandırma sistemi güzel çalışmıyorsa, yakın bölgelerde durak yoksa, doğal olarak kişisel araçlarını kullanmak insanların ilk tercihi olacaktır. Bununla birlikte küresel ısınmayı önemseyen bir vatandaşın, kendi devletinin toplu taşımaya yaptığı yatırımı artırması gerektiğini iddia etmesi de çok makul sayılmaz. Küresel ısınmayı gerçekten önlemek için verileri inceleyip adil ve sürdürülebilir çözümler bulmak gerekiyor.
Our World in Data 2017 verilerine göre ortalama olarak bir Türk vatandaşının atmosfere saldığı CO2 miktarı yılda yaklaşık 4.61 ton iken, bir Amerikan vatandaşının atmosfere saldığı CO2 miktarı 15.51 tondur. Atmosfere salınan CO2 salınımını azaltmak için Türkiye’nin toplu taşımaya yaptığı yatırımları ne kadar artırırsa artırsın Amerika ve Çin gibi büyük CO2 üreticileri herhangi bir değişiklik yapmadığı takdirde küresel ısınmanın yavaşlamasında etkisi muhtemelen görülemeyecek kadar az olacaktır.
Toplu taşıma dışında küresel ısınmayı yavaşlatacak bir diğer etmen olan yenilenebilir enerjiyi ele alalım. Gelişmiş ülkeler çok daha ucuz maliyetlerle çok daha verimli güneş panelleri veya rüzgâr türbini üretebilecek ekonomik ve akademik potansiyele sahipken, gelişmekte olan ülkeler bu kaynaklara sahip değildirler. Bu yüzden her devlet için CO2 salınım miktarını azaltmak aynı derecede kolay olmayacaktır.
Geldiğimiz noktada küresel ısınmayı yavaşlatmak için hangi devletler ve şirketler, hangi çözüm politikalarını uygulayacaklar sorusu oldukça karışıktır. Bu sorunun cevabı da çözüm için yeterli olmayabilir. Gelişmiş ülkelerde fosil yakıt şirketlerinin lobileşmesi, gizli sübvansiyonlar, yeteri kadar destek ve imkân bulamayan yenilenebilir enerji şirketleri, yenilenebilir enerji teknolojisinin eksikliği ve daha birçok konu üzerine daha fazla çalışmak gerekiyor. Tükettiğimiz ürünlerde doğaya verilen zararı önemseyerek tercih yapmak elbette önemlidir fakat gerçek bir çözüm için daha farklı, kapsamlı bir yol izlenmesi gerektiğine inanıyorum. Bahsettiğim problemlerin çözülmesi bireysel tüketim tercihleri değil; hukuk, mühendislik, ekonomi, uluslararası ticaret, sosyoloji, politika gibi birçok farklı prensipte söz sahibi uzmanların bir arada çalışmasını gerektiriyor.
Kaynak: yenisafak.com