İSTANBUL - Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu
Son dönemde uluslararası siyasette Suriye iç savaşı, Trump´ın öngörülmez politikaları ve yaptırım terimlerinin yanı sıra en çok zikredilen kelimelerin başında şüphesiz Rusların S-400 füzeleri gelmekte. Hatta S-400´ler belki de ?perestroyka ve glasnost?tan sonra Rusların uluslararası terminolojiye kazandırdıkları en önemli terimlerden biridir.
Bilindiği gibi Rusya Federasyonu, aynen mirasçısı olduğu SSCB gibi en çok askerî teknoloji üreten ve ihraç eden ülkelerin başında gelmekte. Örneğin 2017´de Rusya, 15 milyar dolar değerinde askerî teknoloji satmış, 45 milyar dolar değerinde de teslimatını önümüzdeki yıllarda yapacağı siparişler almıştır. Bu rakam, dünya silah pazarının yaklaşık yüzde 17´sine denk gelmektedir. Silah ihracatında Rusya, ABD´den sonra ikinci sırada yer almaktadır. Yine Moskova, askerî teknolojilerin geliştirilmesi için en fazla para harcayan ülkeler arasında üçüncü sırada bulunmaktadır. Rusya 2016´da savunma sanayisine 69.2 milyar dolar harcarken, ABD 611 milyar dolar, Çin 215 milyar dolar ayırmıştır. Rakamları Rusya açısından değerlendirecek olursak, askerî teknolojiler, enerji kaynaklarından sonra Rusya´nın ikinci önemli gelir kaynağını teşkil etse de oran açısından bakıldığında bu rakam çok büyük değildir. Diğer taraftan askerî teknolojilerin geliştirilmesi için Rusya bütçesinden aktarılan pay (yüzde 55) ise çok büyüktür.
Rusya´nın en büyük silah şirketi olan Rosoboroneksport (Rusya Savunma Sanayi İhracatı), Hindistan (yüzde 39), Çin (yüzde 11), Cezayir (yüzde 8) gibi onlarca ülkeye silah ihraç etmektedir. 2012´de Rusya´dan askerî teknoloji satın alan ülke sayısı 66 iken, özellikle Arap Devrimi ve benzeri devrimler neticesinde bu sayı azalmaktadır. Rusya´nın ihraç ettiği askerî teknolojilerin yüzde 50´si hava kuvvetleri, yüzde 25´i kara kuvvetleri, yüzde 11´i deniz kuvvetlerinde kullanılırken yüzde 10´u hava savunma sistemleridir.
Rusya´nın silah ihracatındağı ağırlığı gittikçe artan teknolojilerin başında S-400´ler gelmektedir. 600 kilometre uzaklıktan tehdidi belirleyebilen S-400´ler, 60 kilometre uzaklıktaki balistik hedefleri, 400 kilometre uzaklıktaki aerodinamik hedefleri ve 5 metre kadar alçak yükseklikteki hedefleri vurabilmektedir (Amerika´nın Patriot füzeleri ancak minimum 100 metre yükseklikteki hedefi vurabilmektedir). 4.8 kilometre saniyede uçan hedefleri vurma kapasitesine sahip bu teknoloji, günümüzde Rusya Silahlı Kuvvetleri´nin bütün askerî bölgelerindeki 40 taburunda ve Rusya´nın Suriye´deki Hmeymim Hava Üssü´nde konuşlandırılmış bulunmaktadır.
Diğer taraftan Rusya, S-400 benzeri sistemlerini geliştirmeye devam etmektedir. Nitekim S-400´lerin bir ileri teknolojisi kabul edilen S-500´lerin seri üretimine en yakın zamanda geçileceği bilinmektedir. Rusya S-400´lerden daha ileri teknoloji üretimine başladığından dolayı S-300´lerden sonra S-400´leri de ihraç etmeye başlamış bulunmaktadır. S-300´ler Bulgaristan, Yunanistan, Hırvatistan, Slovenya gibi NATO üyesi ülkeler de dâhil olmak üzere yaklaşık 20 ülkeye satılırken S-400´lerin ilk müşterileri ise Belarus (2016) ile Çin (2018) oldu. Her iki ülkenin de ortak özelliği, en azından şimdilik Rusya´nın en önemli müttefiki ve doğal olarak ABD´nin kara listesinin en ön sırasında yer alan ülkeler olmasıdır. Rusya´nın S-400´leri satmak istediği ve bir kısmıyla mutabakata vardığı diğer ülkeler ise Türkiye, Hindistan ve Suudi Arabistan´dır.
Hindistan, dünyada satılan silahların yüzde 14´ünü, S. Arabistan ise yüzde 7´sini almaktadır. Dolayısıyla bu ikisi, önemli bir pazar olup, bu pazara S-400´lerin sokulması, Rusya açısından büyük önem arz etmektedir. Aynı şeyi Türkiye için de söyleyebiliriz. Ayrıca Moskova şüphesiz, NATO içerisindeki ?müşterilerini? de arttırmak istemektedir. Bütün bu süreçleri yavaşlatan, hatta engelleyen faktör ise ABD´nin konuyla ilgili tutumudur. ABD, Türkiye ile S. Arabistan gibi önemli silah pazarını kaybetmek ve bunları Rusya´ya kaptırmak istememektedir. Ayrıca özellikle Türkiye´nin S-400´leri alımı, NATO içerisinde bir çatlağa yol açması, hatta ?bulaşıcı kötü bir örnek? teşkil etmesi açısından olumsuz bir gelişmedir. Bundan dolayı ABD, adı geçen ülkelere, Rusya´dan S-400 almamaları konusunda baskı uygulamaya çalışmaktadır. Çin ile Belarus, zaten ABD´nin yaptırımı ile karşı karşıya kaldıklarından dolayı bu ülkelerin Rusya füzelerini almalarını engellemek mümkün değildir. Diğer ülkelere uygulanan ABD baskısı ve yaptırım tehdidi ise ciddi bir sorun teşkil etmektedir. Hindistan, söz konusu ?tehdidi? ve uygulanacak yaptırımlardan göreceği zararı ileri sürerek, Rusya´dan indirim koparmaya çalışmakta ve görüşmeler bir türlü sonlandırılamamaktadır. Ancak yine de önümüzdeki aylarda Vladimir Putin´in gerçekleştireceği Hindistan ziyareti sırasında imzaların atılacağına kesin gözüyle bakılmaktadır. 5 milyar dolarlık kontratın imzalanmasından iki yıl sonra da (2020) füzelerin teslim edilmesi planlanmaktadır.
2018´de Suudi Arabistan da Rusya ile S-400´lerin alımı konusunda görüşmelere başlamış, hatta taraflar mutabakata varmıştı. Ancak ABD´nin S. Arabistan´a baskısı, Trump´ın ziyareti sırasında Riyad´ın ABD ile 100 milyar dolar değerindeki kontratı imzalamasını sağladı. Kaşıkçı cinayetinden sonra S. Arabistan yönetiminin iyice köşeye sıkışması ve ABD Başkanı Trump´ın ABD ile Arabistan arasında yapılan 100 milyar dolarlık silah anlaşması sayesinde adeta bu cinayeti görmezlikten geleceğini açıkça belirtmesi, S. Arabistan´ın Rus füzelerini alma planlarından tamamen vazgeçmesine neden olmaktadır. S. Arabistan´ın S-400´lere ilgisi ise kısmen de komşusu Katar´ın da bu teknolojilere olan ilgisine bağlıdır. Ancak S. Arabistan, günümüzde kendisinin alamadığı S-400´lerden vazgeçtiği gibi Katar´ın bu teknolojileri almasına da karşı çıkmakta, bu gerçekleştiği takdirde bunun aralarında savaş sebebi olacağını ileri sürmektedir. İlk bakışta hiçbir şekilde Rusya ile ilgisi olmadığı görülen Kaşıkçı cinayetinin, Rusya´nın iki S-400 müşterisini (S. Arabistan ve Katar) kaybetmesinde önemli rol oynaması da ilginçtir.
Türkiye ise ABD´nin rahatsızlığına rağmen Çin ile Belarus´tan sonra Rusya´dan S-400´ler ithal eden üçüncü ülke olma yolunda hızla ilerlemektedir. Nitekim Türk yetkililerine göre S-400´lerin avansı ödenmiştir. Rosoboroneksport şirketi ise Türkiye´ye teslim edilecek füzelerin üretimine başlandığını ve 2019 yılının ortasında teslimatın gerçekleşeceğini ileri sürmektedir. Belirlenen tarih yaklaştıkça da anlaşmanın hayata geçme ihtimali artmaktadır. Ancak yine de şüphesiz önümüzdeki dönemde Türkiye´nin Rusya ve ABD ile ilişkileri de bu sürecin tamamlanmasında etkili olacaktır.
Şimdiye kadar yaşanan bütün sıkıntılara ve Moskova-Washington hattındaki gerginliğe rağmen Ankara´nın her iki ülkeyi ?iyi idare ettiğini? de söylemek mümkündür. Türkiye´nin Suriye krizinde şu ana kadar istediği amaçlarına (Afrin, ardından da İdlib) adım adım ulaşması da bunun en büyük göstergesidir. Bu husus, bir taraftan Türkiye´nin Rusya açısından Suriye´de arz ettiği önemi göstermekte, Rusya´nın Suriye´deki güçlü konumuna rağmen ABD´nin burada askerî varlığını artırdığı takdirde tek başına ona karşı koyamayacağına ve Türkiye´ye ihtiyaç duyduğuna işaret etmektedir. Diğer taraftan ise bütün sorunlara ve Trump´ın dengesiz siyasetine rağmen Türkiye´nin ABD açısından arz ettiği önemi de ortaya koymaktadır.
Eskisine kıyasla varılan anlaşmanın hayata geçme şansını artıran hususlardan biri de dört adet S-400 sisteminden ikisinin Türkiye´de toplanacak (monte edilecek) olmasıdır. Bundan birkaç ay öncesinde Rusya´nın buna yanaşmadığı biliniyordu. Ancak bu husus, Rusya´nın teknolojilerin iç sistemlerine ulaşımını sağlayacak elektronik kodları Türkiye´ye vereceği anlamına gelmemektedir. Ayrıca bakım ve tamir işleri de Rus uzmanlar tarafından gerçekleştirilecektir. Rus uzmanların bir kısmı, Türkiye´nin NATO ülkesi olması dolaysıyla kodlamaların ABD´nin eline geçeceğinden tedirgin olsa da bunun bir sorun teşkil etmediğini söylemek gerekmektedir. Zira öyle görülmektedir ki önümüzdeki yıllarda S-400´lere sahip ülkelerin sayısı artacak ve aynen Çin´in S-300´ler örneğinde yaptığı gibi S-400´leri ?kopyalamak? isteyenler de zaten çıkacaktır (Çin´in S-300 taklidi, ilgi görmedi).
Netice itibarıyla S-400´ler günümüzde önemli askerî teknolojilerin başında gelmektedir. Özellikle Suriye´de iç savaş (çoktan iç savaş olmaktan çıkmıştır) başlamasından sonra birçok ülke, güvenliğini ve savunma gücünü arttırmak için S-400´ler ile ilgilenmeye başlamıştır. Öyle görülmektedir ki, önümüzdeki yıllarda S-400 sahibi ülke sayısı, S-300 sahibi ülke sayısına ulaşacaktır. Bu husus ise ABD ve NATO´yu rahatsız etmektedir. Zira bu teknolojilere sahip olan ülkeler, bir taraftan kendilerinden uzaklaşırken, diğer taraftan da bu ülkelere müdahalede bulunmak Suriye´de olduğu kadar kolay olmayacaktır. Yine kaybedilen silah pazarı faktörünü de unutmamak gerekmektedir. Tüm bunlar bölgede yoğun diplomatik trafiğe ve çeşitli ?Bizans oyunlarına? neden olmaktadır. Bundan dolayıdır ki, konuyla ilgili öngörülerde bulunmak da mümkün değildir. Kesin olarak bilinen şey ise, ülkelerin elindeki güçlü kartların tüm bu oyunları bozma gücüne sahip olmasıdır. S. Arabistan, böyle bir kartını kaybederken, Hindistan ile Türkiye oyun içerisinde kalmaya devam etmektedirler.
[Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim üyesidir]