Kürdistan’ın güneyinde son günlerde iki temel gelişme var. Bu iki gelişme, kendi içinde büyük tehlikeleri taşımakta. Kürdistan Bölgesi’nin egemenlik hakkı ve hukukuyla doğrudan ilintili iki gelişmedir.
Bu her iki gelişme de Bütün Kürdistan parçalarındaki ve dünyadaki Kürtlerin gündemindedir. Kürtler bir bütün olarak bu iki gelişmeyi, Kürdistan Bölgesi için (tabi ki doğal olarak tüm Kürtler için) tehlikeli bir gelişme olarak değerlendiriyorlar. Gelişmeleri endişeyle izliyorlar. Bu iki gelişmeyi ciddiyetle yorumluyorlar ve yapılması gerekenler hakkında önermelerde bulunuyorlar.
Bu iki gelişmeyi önemli kılan, Kürdistan Bölgesi’nin durduğu yer ve stratejik önemli konumudur. Bu iki olayın tehlikesinin ve ciddiyetinin anlaşılması için, Kürdistan Bölgesi’nin konumunun bütün Kürtlerin bilincine çıkarılması gerekir.
Kürdistan Bölgesi, Kürtlerin kendi ülkelerinde egemen ve iktidar oldukları tek alandır. Kürdistan’daki bu egemenlik ve iktidar, uluslararası hukuk ve Federal Irak Devleti hukukuyla bir meşruluğa ve konuma kavuşmuştur. BM ve BM üyesi devletlerin tanıdığı bir egemenlik ve iktidardır. Uluslararası hukuk ve federal hukuk-anayasa tarafından güvence altına alınmıştır.
Kürdistan Bölgesi, 2017 yılında yapılan Kürdistan Bağımsızlık Referandumu’nun sonucunun çok net ortaya koyduğu gibi, bağımsız devlet olmaya aday bir Kürdistan Bölgesi’dir. Dünyanın gözetlediği ve izlediği bir meşru yapıdır. Onun için hukuka uygun davranması, özgürlükleri koruması her zamankinden daha önemlidir. Bugüne kadar Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani, Başbakan Mesrur Barzani ve hükümeti oldukça hassa davrandıkları gibi, hukuksal davranışları, çoğulcu demokrasi uygulamalarıyla, dini ve mezhebi azınlıklı grupların, etnik ulusal toplulukların haklarını güvenceye alma bağlamından dünyadan takdir toplamaktadırlar.
Kürdistan, Federal Irak Devleti’nde, federe bir siyasi statüye sahip olmasına rağmen, dünyada Federal Irak Devleti’nden daha fazla itibarlı bir bölgedir. Daha çok güvenilen ve güvenlikli kabul edilen bir yerdir. Bundan dolayı da dünya devletlerinin çoğununun Irak temsilcilikleri, elçilikleri, konsoloslukları, Kürdistan’ın başkenti Hewlêr’de yerleşmiş durumdalar.
Hiçbir zaman terör şiddete bulaşmamış bir bölgedir. Bütün Kürtlerin haklarının, Kürdistan’ın diğer parçalarının kurtuluşunun, Kürdistan’ın uzun vadede birliğinin gerçekleşmesinde bir güvencedir.
Kürtlerin milli hak ve özgürlüklerini kullandıkları ve geliştirdikleri tek alandır. Kürtlerin evidir. Yapılan her şey Kürtlerin kendi evine yapılan yatırımdır. Kürt’e dair, Kürt değerlerine dair gelişmelerin ve yapılanmanın olduğu tek Kürdistan bölgesidir.
Dünyanın Ortadoğu’da örnek gösterdiği bir demokrasiye sahiptir. Dünyanın bağımsız devlet gibi muamele ettiği tek federe bölgedir.
Kürdistan Bölgesi’ni kuran öncü kadro, tarihsel, organik, doğal hukuk formatlarına uygun olmasından dolayı insanlık değerleriyle çelişmeyen bir yerdir.
Bu bağlamlarda Kürdistan Bölgesi’ni canımız ve gözümüz gibi korumalıyız.
KÜRDİSTAN’DA EGEMENLİĞİ VE HUKUKU TEHDİT EDEN İKİ GELİŞME
Kürdistan’da gündem olan iki gelişmenin Kürdistan’da egemenliği ve hukuk tehdit ettiği bir gerçektir.
Birinci gelişme: Kürdistan’ın doğusundan gazeteci, yazar, milli siyasetçi Seqiz kazasında dünyaya gelen, Pêşmergelik yapan, eski KDP-İran’ın üyesi, 2003 yılında “Allaha hakaret ve Kürt partilerine üye olmaktan” tutuklanan ve cezalandırılan; cezaevinde 17 yıllık cezasını doldurduğu zaman hapishanede çıkan isyan üzerine 197 başka tutuklu ile firar eden, özgürleşen; heyecanla Kürdistan Bölgesi’ne geçen; bir Kürt köyünde oldukça iyi karşılanan; köy Pêncewîn’e bağlı olduğundan dolayı oranın asayişine başvuran ve ifade veren; coronovirüsten dolayı karantina altında tutulan; daha sonra alınıp İran barbar devletine teslim edilen; teslimden sonra hiç yargılanmadan idam edilen Mustafa Selimi isimli Kürt kardeşimizin olayıdır.
Bu olay atom bombası gibi tüm Kürtlerin yüreğine düştü. Halepçe Katliamı kadar Kürtleri derinden üzdü ve yaraladı. Yoğun tartışmaların ve protestoların konusu olmaya devam etmektedir.
Bu teslimin, Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) eliyle ve kararıyla gerçekleştiği açığa çıktı. Kürt kardeşimize ihanet edenlerin gerekçesi, İran’ın savaşından korkmak olarak açıklandı. Bu koca bir yalandı. Bu kişiler aynı zamanda Kerkük’ün işgalinde öncülük edenlerdi. İran’a olan uşaklıklarının diyetini ödemişlerdi.
İkinci gelişme: Zina Wertê’ye coronavirüs ve sınırdaki olumsuzlukları engellemek için Kürdistan Hükümeti tarafından Pêşmergelerin gönderilmesi üzerine ortaya çıkan oldukça tehlikeli davranışlar ve tartışmalardır.
PKK, hakkı ve yetkisi olmadığı halde Pêşmerge’nin Zina Wertê’ye gönderilmesini savaş sebebi ilan etti. Oysa PKK yabancı bir örgüttür. Kürdistan egemenliğine ve hukukuna saygı duymak zorundadır. Oysa Kürdistan’da işgalci, parçalayıcı, bir iş yapıyor. Yaptıkları bugünlerle sınırlı değil. On yılların sorunudur. Türk devletinin de Kürdistan’da 35 km. boyunca karakollar kurmasına ve operasyonlar yapmasını olanak ve yol açan tehlikeli bir durumdur. Bu durum, PKK tarafından Kürt köylerinin, Şengal ve diğer birçok Kürt bölgesinin İran’ın Haşdi Şabi ve Irak merkezi hükümetin desteğiyle işgal etmesine vardırılmıştır.
Zîna Wertê’de olanlar İran barbar devletinin teşviki ve desteği ile olduğu bilinmekte. Çünkü bu bölgeye yerleştirilen ABD füzelerine karşı, kendisini güvenceye almak için PKK’nın oraya yerleşmesini istemekte, kullanmakta. PKK da Türk devleti operasyonlarından dolayı Kandil’de kalacak durumda değil. Onun için Zîna Wertê’ye yerleşmek istiyor. Bunun için de İran desteğini kendisi için önemli görüyor. Aslında bunu yapmakla sadece Kürdistan’a değil kendisine de tehlikeli bir konum yaratıyor. ABD’nin hedefi haline geliyor. Bu oldukça tehlikeli bir gelişmedir.
EGEMENLİĞİ VE HUKUKU TEHDİT EDEN BU GELİŞMELERE KARŞI NE YAPILMALI?
Kürdistan Parlamentosu, Mustafa Selimi hakkında başlattığı soruşturmayı hızla sonuçlandırmalıdır. Uluslararası hukuku, federal ve Kürdistan’daki hukuku ayaklar altına alan, ülkesine iltica eden bir siyasiyi ve hem de bir Kürt siyasiyi İran devletine teslim etmekle, egemenlik hakkını ihlal eden kişi ve kurumlar açığa çıkarılmalı. Onlar hakkında yargılama yolu açılmalıdır. Mahkemelerin kanalıyla cezalandırılmaları sağlanmalıdır. Yoksa tersi durum Kürdistan Bölgesi’ni uluslararası hukuk karşısında sorumlu hale getirir. ABD’nin Mustafa Selimi hakkında KYB’yi uyarması konuyu on kat daha önemli hale getiriyor.
PKK’nın, Kürdistan’ın egemenliği ve hukuku, güvenliği, toplumsal barışı için büyük bir tehlike olduğu on yıllardır bilinen, açığa çıkan bir gerçektir. Parçalar arasındaki hukukun da ihlalidir. Bundan dolayı PKK’nın Kürdistan’da çıkarılması federal, yerel, uluslararası hukukun, egemenlik hakkının ve toplumsal barışın, iç güvenliğin korunması için gereklidir. Bu konuda milli bir kararın alınıp, adım adım hayata geçirilmesi gerekmektedir.
*kurdistan24.net/tr’de yayımlanan yazılar, yazarların görüşlerini yansıtmaktadır. Yazılar K24 Medya’nın kurumsal bakışıyla örtüşmeyebilir. Yazıların tüm hukuki sorumluluğu yazarlarına aittir.