Irak haftalardır yokluk, yolsuzluk ve dışardan müdahalelere karşı isyana tanıklık ediyor. ABD gösterilerin İran’a “Irak’tan ellerini çek” diyen boyutundan Orta Doğu’da İran’ı kuşatma ve geriletme stratejisine pay çıkartıyor. Tahran oyunu bozmak için Adil Abdülmehdi hükümetinin ayakta durmasını önemsiyor. Bunlara paralel Kürtlerle merkezi hükümet bütçe pazarlığına oturuyor.
Curcunanın tam orta yerinde ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence ‘pokerci’ suratıyla çat kapı geliveriyor. Hayır, çalmadan geliyor. Ne ziyaret ama! Amerikalıların en rahat anlaşacağı Cumhurbaşkanı Berhem Salih’in bile haberi yok. Başkent Bağdat’a gitmiyor. Doğrudan Ayn el Esad’a iniyor. IŞİD ile mücadele gerekçesiyle bölgede konuşlanmış 5 bin 200 Amerikan askerinin kaldığı hava üssü. Bağdat’ın batısında El Anbar Vilayeti’nde.
Pence üste askerlere Şükran Günü vesilesiyle hindi servisi yapıyor. Ve Iraklı liderlere görüşmek için üssü adres gösteriyor, yani ayağına çağırıyor! Abdülmehdi dahil hiçbir Iraklı yetkili görüşmeye gitmiyor. Telefonda Abdülmehdi’ye göstericilere kulak vermesini ve İran’dan uzaklaşmasını öğütlüyor.
Buradan Erbil’e uçarak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani ve Başbakan Mesrur Barzani ile görüşüyor. “Erbil’i ziyaret etti” demek de isabetsiz, zira kente gitmiyor, görüşme havaalanında gerçekleşiyor. Havaalanının bir kısmı zaten Amerikan güçlerinin kullanımında. Bu ziyaretle Kürtleri yüzüstü bırakmadıkları mesajı veriyor. Trump’ın ‘müşfik’ selamlarıyla!
***
Bu ziyarette maksat İran aleyhine dengeleri değiştirmek ya da Kürtlere, “Yalnız değilsiniz” demekse her iki hedef de atış menzilinin dışında. Ziyaret, Amerikan kamuoyunda Kürt ortakların yüzüstü bırakıldığına dair eleştirileri geriletmeye yarayabilir. Ancak sahaya yansımasına bakılırsa izlenen yol ve tarzıyla bu ziyaret, Irak’ı ABD’nin oyun kurduğu bir saha olmaktan çıkartacak gerekçelere bir yenisini ekliyor.
İktidar yanlısıyla karşıtıyla Iraklı aktörler bu ziyareti ülkenin egemenliğine açık bir hürmetsizlik olarak görüyor. Geçen yıl Noel’in ertesinde Başkan Donald Trump’ın Ayn el Esad ile sınırlı ziyareti nasıl öfkeyle karşılandıysa Pence’e de “Hoş geldin” diyen çıkmıyor.
Aslında nezaketle karşılasalar da bu ziyaretin Kürtler nezdinde de derde deva olacak bir tarafı gözükmüyor. Erbil’den Irak Temsilciler Meclisi’nin eski üyesi Dr. Muhammed Kayani’nin ifadesiyle, “Eğer bu ziyaret Kürtlere destek için ise Pence yanlış yere indi, Rojava’ya gitmeliydi.” Kaldı ki Türk-Amerikan ilişkilerindeki kabaran hassasiyete binaen ABD’den bu düzeyde bir teması bekleyen yok.
Güneyin Kürtleri zor dönemde sorunlara kestirmeden yanıtlar arıyor. 2017’de bağımsızlık referandumunu geçersiz kılmak için Kürdistan’ı yaptığına pişman eden ve Kerkük dahil tartışmalı bölgelerin tekrar merkezin kontrolüne geçmesini sağlayan Türkiye destekli ve İran ayarlı müdahaleden sonra Kürtler işlerini Bağdat’la çözme eğilimini koruyor. Nitekim Pence’in ziyaretini takip eden günlerde Kürt temsilciler Irak hükümetiyle bütçe anlaşmazlığını gidermeye dönük bir mutabakata imza attı. 2017 sonrası Bağdat’ta hükümet oluşumunda ‘itibarlı ortak’ pozisyonuna gelen Kürtler halihazırda cumhurbaşkanlığı makamının yanı sıra maliye bakanlığı koltuğuna da sahip. Bu sayede Erbil-Bağdat trafiği gayet yoğun; taraflar arasında netice almaya dönük bir yüzleşme de var. Varılan mutabakata göre Ocak 2020’den itibaren Kürdistan yönetimi günlük çıkardığı petrolün 250 bin varilini devlete ait Somo şirketine teslim edecek. Bu petrol Ceyhan üzerinden Akdeniz’e taşınacak. Bunun karşılığında Kürdistan’a 2020 bütçesinden yüzde 13 pay verilecek. Bu pay daha önce yüzde 17’den yüzde 13’e düşürülmüştü. Ayrıca bekleyen maaşlarla ilgili de bir ödenek çıkarılacak.
Bütçe krizinin temelinde Kürdistan’ın 50 yıllık anlaşmayla petrolü doğrudan Türkiye’ye satma planı yatıyordu. Sonuç itibariyle Kürtler, İran’ın dağılmasını önlemek için ağırlığını koyduğu bir hükümetle anlaşıyor. Yani koalisyonun üçüncü sacayağı konumundaki Kürtler ortaklığı garanti ediyor. Hatta Mesrur Barzani dün İngiliz Dışişleri’nden bir diplomatı kabulünde reformları uygulaması için Irak hükümetine fırsat tanınması gerektiğini söyledi. Elbette desteğin sürmesi hepten İran etkisine bağlanamaz. Kürdistan’ın kasası alarm veriyor ve böyle bir mutabakata şiddetle ihtiyaç duyuyor.
Irak’ta sokakların tozunu kaldıran yeni dalga, İran’ın Irak’ta işini zorlaştıracak bir tazyik biriktirse de perde gerisindeki oyunlarda İranlılar açık ara Amerikalıların önünde. Hatta Kayani’ye bakılırsa İran’ın bölgesel güvenlik ve siyaset operatörü Kasım Süleymani, Kürdistan siyasetine nüfuz etme kabiliyetini koruyor. Kürt liderler Bağdat’ta işlerini garantilemek için İranlılarla yakın çalışmayı tercih ediyor, bunun için özel kanallar arıyor.
***
Amerikan yönetiminin Irak’a yaklaşım tarzı, Tahran’la bağlantılı gruplar bir kenara İran nüfuzuna karşı çıkan ‘Irakî’ unsurların da öfkesini kabartıyor. Irak medyasında bu öfkeyi yansıtan çok yoruma rastlamak mümkün.
Trump yönetiminin Irak’ı İran’la hesaplaşmanın bir ön cephesi olarak görmesi ve genel olarak Amerikalıların yıkılmasından sorumlu oldukları bu ülkenin gerçek sorunlarına bigane kalmaları çok konuşulan bir konu. Amerikalıların 2018 seçiminde koltuğunu koruması için Kürdistan’ı da feda ettiği eski Başbakan Haydar el İbadi bile, “Irak’ın başkenti Bağdat, Erbil değil” diye çıkıştı.
El Ahbar’a konuşan Iraklı bir yetkiliye göre Bağdat-Washington arasındaki mesafe giderek büyüyor. Pence’in neden Bağdat’a gitmediği sorusuna yanıt veren bir Amerikalı yetkili, “Göstericileri öldürürken hükümetle kucaklaşamayız” demiş. Bu açıklama Haşd el Şaabi’yi dağıtma sözünü yerine getiremeyen Abdülmehdi’yi de gözden çıkardıklarını gösteriyor.
İran’ın kollarını kesme stratejisine paralel olarak Washington’ın iki Haşd el Şaabi grubunu yaptırım listesine alması ve İsrail’in Irak içindeki korsan saldırıları karşısında Amerikan çıkarları ve Ayn el Esad’ı hedef alan bir gerilim tırmanıyor. Bu ortamda Amerikan güçlerinin Ayn el Esad’da kalmalarının yasal olmadığını savunanlar, ABD’nin bir an önce çekip gitmesi için hükümet ve meclis üzerinde baskı kuruyor.
Bu çağrıları Tahran’ın yönlendirmesi olarak geçiştirmeye çalışsalar da Irak’ta alttan alta güçlenen hissiyat tüm dış güçlere kapıyı gösteriyor. (İran’la iş tutanlarla iktidarı Körfez-Amerikan kampına yaslamaya çalışanların oluşturduğu karşıtlık ayrı.) 2003’te işgal emrini veren Başkan George W. Bush’un yüzüne, tam da “Size demokrasi getirdik” derken fırlatılan pabuç sadece bir gazetecinin ayağından fırlamış değildi, tüm bir Irak’ın öfkesini temsil ediyordu. Trump yönetimi şimdi aynı pabucu İranlıların yüzünde görmek için pusuya yatıyor ama gelişmeler hiç de Amerikalıların umduğu kapıya çıkmayabilir. Iraklıların ABD’yi tecavüzkâr gören tepkileri bir yana İranlıların da elinde Amerikalıların ayağına dolanacak ip çok.