Demokrasi´den bahsetmek, bir rejim türünden bahsetmektir. Kürdistan´ın genelinde Kürtler iktidar, egemenlik hakkına sahip değiller. Sadece Kürdistan´ın güney parçasında, Kürtlerin sınırlı da olsa iktidar ve egemenliği var.
Bu nedenle, ?Kürdistan´da demokrasi? dediğim zaman, Kürdistan´ın güneyindeki rejimden bahsetmekteyim.
Demokrasinin tanımı konusunda bir uzlaşma söz konusu değil. Bundan dolayı demokrasi konusunda farklı tanımlar var.
En genel anlamda demokrasi, halkın kendi kendisini yönettiği, parlamentoların temsili kurumlar olarak var olduğu, partilerin olduğu, yönetimin özgür seçimlerle oluştuğu ve değiştiği, azınlıkların haklarının mutlak anlamda korunduğu, bireysel ve kolektif hak ve özgürlüklerin anayasal ve toplumsal güvenceye bağlandığı rejimdir.
Üç tür demokrasiden bahsetmek olanaklıdır:
Birinci tür demokrasi, doğrudan demokrasidir. Bu demokraside, egemenlik, doğrudan halkın elindedir.
İkinci tür demokrasi, temsili demokrasidir. Egemenlik, halkın temsilcisindedir. Parlamento yoluyla bu temsil yapılır.
Üçüncü tür demokrasi, yarı doğrudan demokrasidir. Referandumla kararların alınmasıdır.
Bilindiği gibi Irak´ta tek parti, Baas Partisi; tek lider, Saddam; tek ideoloji olarak da Arap ırkçı milliyetçi Baas ideolojisi diktatörlüğü vardı. Otoriter ve totaliter bir sistem, özgürlüklerin olmadığı, tüm halkların haklarına ve sosyal yaşamına müdahale edildiği bir rejimdi. Tıpkı tek partili Kemalist diktatörlük dönemine benziyordu.
Bundan dolayı Kürtler, bir yandan ülkelerinde iktidar ve egemen olmak için milli kurtuluş için savaşırken, diğer yandan da demokratik bir Irak için savaştılar. Bundan dolayı stratejilerini, ?Irak için demokrasi ve Kürdistan için otonomi? olarak belirlediler.
Kürdistan´ın güneyinde her dönem bu stratejiye uygun bir tutarlılık içinde olundu.1961 yılında başlayan Eylül Devrimi, 11 Mart 1970 yılında yapılan anlaşmayla Irak´ta demokratik yapılanmaya ve Kürdistan´da otonom sistemin kurulmasını sağladı.
Kürdistan´ın güneyinde 1´inci Körfez Savaşı´ndan sonra defacto bir iktidar ve egemenlik sistemi oluştu. Kürdistan, Irak genelinden ayrı özgür ve bağımsız bir alan oldu. KDP ve YNK Kürdistan´da yönetim kurdu. 1992 yılında Irak´ın federal ve Kürdistan´ın federe bir devlet yapılanmasına kavuşmasına karar verdiler. Ama aynı zamanda, Kürdistan´da demokratik bir rejimi benimsediler. Demokrasi, Irak´taki otoriter ve totaliter rejim yanında, bağımsız bir sistem olarak gelişmeye ve geliştirilmeye başlandı.
O günden sonra Kürdistan´daki rejim analiz edildiği zaman, demokratik bir rejimin kriterlerine sahip olduğu görülecektir. Yabancı, bölgedeki tarafsız gözlemciler ve siyasi uzmanlar da Kürdistan´da demokratik bir rejimin olduğunda ortak bir görüşe sahipler. Ben de bu görüşü paylaşıyorum.
Kürdistan´da demokratik sistemin göstergeleri çok açık ve belirgindir. İkinci tür demokrasi olan temsili, federal, çoğulcu, çok partili bir demokrasi söz konusudur.Eylül 2017 yılındaki Bağımsızlık Referandumu´nda da Başkan Barzani´nin Federal Kürdistan´ı projelendirmesi, bu demokrasiden referans almaktaydı.
Kürdistan´da parlamenter sistem var. Kürdistanlılar seçimlerle temsilcilerini seçiyorlar, parlamentolarını teşkil ediyorlar. Özgür bir şekilde seçimler yapılıyor. Çok parti seçime katılıyor. Dolayısıyla çok partili hayatın olduğu bir sistemdir.
Parlamento da ülkeyi yönetecek hükümeti kurmaktadır.
Bütün ulusal ve etnik topluluklar, dini ve mezhebi, fikri topluluklar kendilerini özgürce ifade edebiliyorlar, örgütlenebiliyorlar, seçimlere katılıyorlar, parlamentoda ve hükümette kendilerini temsil edebiliyorlar.
Bütün toplulukların dilleri eğitim-öğretim dili, aynı zamanda Kürdistan´da resmi dildir. Her etnik topluluk, kendi kültürünü özgürce geliştirme, kendi radyosunu, televizyonunu kurma; gazetesini çıkarma hakkına sahip. Her ulus kendi milli kıyafetini giyme hakkına sahip.
Çok kapsamlı bir inanç özgürlüğü var. Hristiyanlar, Ezidiler, diğer dini ve mezhepsel gruplar kendi dinlerini ve mezheplerini özgürce yaşama hakkına sahipler. Dinler ve mezhepler korunuyor, onlara değer veriliyor.
Ama ne yazık ki bir dönem gerçekleşen darbe sonucu demokrasi kesintiye uğradı. İki bölge hükümeti oluştu. Seçimlerin zamanında yapılması engellendi.
Kürdistan´da yine demokrasi yapısı içinde en sıkıntılı sorun, parlamentonun işlerliğiyle, hükümet oluşumu sorunudur. Parlamento gerekli performansla çalışamıyor. Hükümetler zamanında oluşmuyor.
Kürdistan´da son genel seçimler Eylül 2018´de yapılmasına ve aradan 7 ay geçmesine rağmen, halen hükümet kurulmuş değildir. Bunun nedeni, en başından beri oluşturulan yanlış siyasi gelenektir. Bütün siyasi partilerin, önce KDP ve YNK´nin, daha sonra diğer partilerin birlikte bir koalisyon olarak hükümet kurma geleneğidir.
Oysa demokrasilerde, seçimi tek başına alan siyasi parti, tek başına hükümeti kurar. Diğer siyasi partiler de muhalefet eder. Ya da oyların çoğunluğunu alan siyasi parti, koalisyon hükümeti kurar, diğer siyasi partiler muhalefet eder.
Ne yazık ki Kürdistan´da dış saldırıların güncel olması ve siyasi partilerin Pêşmerge gücüne sahip olması, siyasi partileri parti olmanın ötesinde bir fonksiyonla hareket etmeye sürüklemektedir. Bundan dolayı da başından beri, bütün siyasi partilerin hükümette olması gibi bir yanlış yapılmaktadır. Bu da hükümetin kuruluşunu geciktirmektedir. Günümüzde de olan budur.
Kürdistan demokrasisinin, hızla bu zaaftan kurtulması gerekir. Çünkü uzun bir dönem hükümetin kurulamaması, Kürdistanlıların ihtiyaçlarını karşılamayı zorlaştırmaktadır. Ayrıca muhalefetsiz bir demokrasi yaratmaktadır. En önemlisi de hükümette olan siyasi partiler, iktidar mı, muhalefet mi ayırt etmek zor olmaktadır.