Eylül Devrimi hakkındaki sosyal medya paylaşımının (14 Eylül) ardından üniversite yönetiminden ‘uyarı’ cezası alan araştırma görevlisi Hizfullah Kutum, bu cezanın ardından Rûdaw’a konuşmuş ve “Bijî Kurdistan (Yaşasın Kürdistan)” demenin suç olmadığını belirtmişti:
“Yüz kızartacak adi bir suçtan ya da kriminal bir suçtan dolayı soruşturmadan geçirilip ihraç edileceğime, gurur duyduğum, şeref duyduğum bir meseleden dolayı ihraç edilmek bana ayrı bir şeref ve onur katacaktır. Bu gurur ve onur da kesinlikle benim şahsımın değildir, Kürtlerin ve Kürdistan’ın onuru ve gururudur.
“Benim itirazım soruşturmaya. İlk başta soruşturmaya ve verilen cezaya itiraz ettim. Bana en düşük cezanın verilmesi bana yapılan bir iyilik değil. Bunun soruşturma konusu yapılması, bana yapılan bir kötülük.
“Geri adım atmayı düşünmüyorum, çünkü haksız değilim. Kimliğimin farkında olmak, bunu belirtmek suç olamaz. Bijî Kurdistan (Yaşasın Kürdistan) demek suç değildir. Kürdistan tarihi, insani ve kültürel bir gerçekliktir.”
Bu röportajının ardından sosyal medyadan ölüm tehditleri aldığını açıklayan Kutum, 5 Kasım’da polisler tarafından gözaltına alınmış, 6 Kasım’da da tutuklanmıştı.
Bugün ise (10 Kasım), Hifzullah Kutum’un tahliyesine karar verildi.
Gelişmeyi sosyal medya hesabından duyuran Hifzullah Kutum’un avukatı ve Diyarbakır Barosu eski başkanı Mehmet Emin Aktar, “6 Kasım tarihinde tutuklanan müvekkilim Hifzullah Kutum itirazımız üzerine davanın açıldığı Elazığ 2. Ağır Ceza Mahkemesince tahliyesine karar verilmiştir” ifadelerini kullandı.
Aktar: “Ortada bir suç yok, yargı mensupları militan gibi davranıyor”
Konuya dair videonun linki: https://youtu.be/W-t0f5aPIdg
Tahliye kararının ardından süreci Serbest TV’de yorumlayan Aktar, şunları söyledi:
“Ortada bir suç yok. Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde kutlanan bir bayramı burada kutlamak nasıl bir suç olabilir? Buna rağmen üniversite yönetimi bir soruşturma açtı ve müvekkilime bir uyarı cezası verdi.
“Müvekkilim bunun üzerine bir basın kuruluşuna (Rûdaw) demeç vererek kendisine yapılanın haksız olduğunu söyledi. Bu demecin üzerine üniversite yönetimi 5 Kasım’da görevden uzaklaştırılmasına karar verdi ve aynı gün de gözaltına alındı.
“Gözaltına alındıktan bir gün sonra, 6 Kasım’da çıkartıldığı mahkeme tarafından ‘örgüt propagandası yapmak’ suçlaması ile tutuklandı. Oysa bu tür suçlarda istenen ceza 1 yıldan 5 yıla kadar. Basın yoluyla işlendiğinde ise istenen ceza 1 buçuk yıldan 7 buçuk yıla kadar oluyor. Genel olarak da mahkemeler suçluluğa karar verse bile 1,5 yıl hapis cezası veriyor. Buna rağmen bir tutuklama kararına gidildi. Çok keyfi bir karardı bu.
“Hem savcılıkta hem de hakimlikte gördüğümüz şey, artık tarafsızlığın tamamen ortadan kalktığı, bu aktörlerin birer taraf gibi olaya baktığıydı. Ne yazık ki son dönemde yargı mensuplarının genel bir bakışı bu. Kendileri militanca bir tavır alıyorlar. Taraf olarak hareket ediyorlar. Böyle olunca da aslında sahip olmaları gereken o yargısal vasıflarını yitiriyorlar.
“Biz pazartesi günü itirazımızı göndermiştik ama hemen dava da açılmış. Duruşma için Şubat ayı belirlendi ve müvekkilimin tahliyesine karar verildi.
“Eylül Devrimi’ni kutlaması ne tür bir suç oluşturuyor? Üniversite yönetimi neden bu kadar rahatsız oluyor bu durumdan? Öyle anlaşılıyor ki kendi Kürt kimliği ile Kürtlerin mutlu bir gününü kutladığı için cezalandırılmaya çalışılıyor.
“Sonuçta bu insan bir akademisyen. Sosyal medya hesabından bir paylaşım sebebiyle nasıl uzaklaştırılır? Üniversitedeki görevini aksatmamış, çalışmalarını sürdürmüş.”