Tarih: 04.09.2020 15:17

Kürd Sorununun Geleceği

Facebook Twitter Linked-in

Dünyadaki değişim sosyalistleri, Türkiye’deki değişim de dindarları etkiledi ve bu iki kesimin rejime karşı duruşlarında ve rejim ile ilişkilerinde önemli değişimler yaşandı.

Ulusal ve küresel ölçekte cereyan etmekte olan değişim Kürd ve Kürd sorununu nasıl etkiler?

Kürd sorununu, din ve sosyalizmden ayıran en önemli özellik, etnik temelli olmasıdır. Bu sebeple devlet bu sorunu bölücülük ve bölücü tehdit olarak tanımladı, buna uygun ceza yasaları hazırladı, cumhuriyet boyunca milyonları bulan insan yargılandı.

Kürd sorunu bir tehdit olarak algılansın veya algılanmasın, muhafazakârların ve sosyalistlerin yaşadığı değişimi Kürdler henüz yaşamadı. Çünkü Kürdler, mütedeyyin kesim gibi çevreden merkeze taşınmadı ve sosyalistler gibi meseleleri sadece sosyalizm olmadığı için Sovyetlerin çöküşüyle de çökmedi. Sovyetler’in çöküşü, Kürd hareketlerine öncülük eden sosyalistleri bir nebze olumsuz etkiledi ama sosyalizm Kürd sorununun ana omurgasını oluşturmadığı için sosyalizmin çökmesi Kürd sorununu bitirmedi. Çünkü sorunu ayakta tutan ideolojiden ziyade etnik meselelerdi.

Türkiye’de kimlik sorunu anayasal temelde çözülmeden ve devletin etnik temelli resmi retoriği değişmeden Kürd sorunu bitmez. Bitmez ama değişime uğrar. Diğer iki sorunun bitmesi ve küresel değişimler, Kürd sorununda da ciddi değişimlere yol açar.

Dünyada ve Türkiye’deki teknolojik gelişmeler, özellikle askeri alandaki ilerlemeler, kırk yıllık silahlı mücadeleyi imkânsız hale getirecek ve sonlandıracaktır. Nitekim ülke içindeki militan sayısı beş binlerden beşyüzlerin altına düştü. Bu gidişle uzak olmayan bir sürçte sıfırlanması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü teknolojinin sağladığı imkânlar, Dadaloğlu’nun, ‘Hakkımızda devlet etmiş fermanı/Ferman padişahın dağlar bizimdir’ diye meydan okuduğu gerçeği değiştirdi. Artık ferman da dağlar da padişahındır. Hatta dağları kontrol etmek, şehirleri kontrol etmekten daha kolay hale gelmeye başladı. Dadaloğlu, ‘Yüce dağdan aşan yollar bizimdir’ diyordu. Şimdi teknoloji sayesinde o yollar da gerilla savaşı verenlere kapandı.

Bu değişim, sadece Türkiye ile ilgili olmayıp küreseldir. Artık dünyanın hiç bir yerinde kırsal alanlarda gerilla savaşı vermek olanaklı olmayacak. Yakın veya orta vadede dünyanın dört bir yanında kırsala dayalı silahlı mücadeleler sona erecektir.

Türkiye’de Kürd sorunuyla alakalı silahlar devreden çıktığında soruna çözüm arayışları siyasi zeminde temerküz etmeye başlayacak, siyaset öne çıkacak, siyasi partiler ve sivil teşekküller sorunun çözümüne öncülük edecek ve bu sivil öncüler, silahlı yapılarla iltisak suçlamasından azade bir pozisyonda siyasi manevra ve siyasi temsiliyet kabiliyetini kazanacak.

Kürd sorunu bağlamında silahların devrede olması, Kürd sorunuyla alakalı siyasette iki problem oluşturuyor: Siyasette tekelcilik ve tıkanıklık. Kürd siyasetinde silahlı yapının desteklediği parti, tekel oluşturuyor ama öte yandan silahlı bir yapının desteğinde olduğu için siyasette çözüm üretemiyor, inisiyatif alamıyor ve tıkanıklık oluşturuyor.

Silahların devreden çıkması, siyasi arenada tekelciliğe ve tıkanıklığa son verecek. Kürd sorununu önceleyen ama adı geçen iki sorundan ötürü varlık gösteremeyen partiler, siyaset sahnesinde güç kazanacak, yeni partiler de sahneye çıkacak ve eşit koşullarda siyaset yapma imkânı bulacaklardır.

Bu koşullar oluştuğunda, Kürd meselesini önceleyen sağ veya dindar olarak nitelendirilebilecek partiler de sahneye çıkabilir. Sol partiler kadar güçlü olmasalar da onlar da siyaset alanında kendilerine bir yer bulabilir. Kürd sağ partilerinin sol partiler kadar güçlü olamayacağını, sağ seçmenin önemli bir kesiminin etnik meselelere sıcak bakmaması nedeniyle söylüyorum.

Kürd sorunu bağlamında silahın devreden çıkması, Kürd sorununda da normalleşme sürecinin başlaması anlamına gelir. Böylece üçüncü sorunda da normalleşme gerçekleşmiş olur. Kürd partiler inisiyatif alır, çözümün muhatabı olur, soruna parlamentoda çözüm arar veya iktidar olmasa da iktidar ortağı olup muhafazakar kesimde olduğu gibi çevreden merkeze taşınarak soruna çözüm arar.

Ülke normalleştiği zaman, farklılıklar arasındaki farklar azalacağından Kürd partilerin, muhafazakâr partilerin ve Kemalist partilerin koalisyon kurması, böylece tüm tarafların iktidarı paylaşması, tüm tarafların çevreden merkeze taşınması sağlanabilir, artık birilerinin merkezde, ötekilerinin çevrede olma süreçleri geride kalabilir. Bir süredir şekillenmeye başlayan ittifaklar, yakın gelecekte bu türden bir normalleşmenin olabileceğine dair kuvvetli işaretler olarak görülebilir.

Kürd sorunu da normalleşme sürecine girerse, Öcalan bile cezaevinden bırakılabilir, doğrudan veya dolaylı siyaset yapmasına imkân verilebilir.

Son yirmi yılda yaşananların, gelecek on yılda ve sonrasında yaşanabileceklerin habercisi olduğu inancındayım. Bundan yırmi yıl önce birisi, önümüzdeki süreçte askerin tamamen siyasetin dışına çıkacağını, CHP’de türbanlı bayanların parti yönetiminde yer alacağını, İslamcı olarak görülen Saadet Partisi ile CHP, HDP ve İYİ Parti gibi uçların seçim ittifakı yapacağını söyleseydi, gerçeğe dönüşmeyecek hayaller olarak nitelendirilirdi. Ama hepsi gerçek oldu.

Nehir gibi akan hayatın aktıkça yön değiştirebileceğini ve hangi yöne evrileceğini öngörmeye çalışmak, insanın doğasındandır. Bu öngörülerde yaşanmışlakları ve yaşanmakta olanları doğru analiz etmemiz gerekiyor. Barış sürecinde Türklerin bir kısmı, silahlar susacaksa Öcalan’ın çıkmasına razıyız deme noktasına gelmişti. Normalleşme her kesimi kapsadığı zaman aynı noktanın ilerisine neden gidilmesin?

Cumhuriyetin birinci yüzyılının son çeyreğinde normalleşme yönünde başlayan değişimin ikinci yüzyılda güçlenerek devam edeceğini düşünüyorum. Bazıları geriye dönme ihtimalini güçlü görse de hayat ileriye doğru akıyor.

          Ufkumuz Haber          




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —