Araştırmacı yazar Hikmet Zeyveli yazdı;
Kur'ân'a Yönelmek
Kur'an;
- Âlemlerin Rabbinden geldiğini (56/80);
- İnsanları en sağlama ileten rehber olduğunu (17/9);
- Mesajının bütün insanları muhatap aldığını söylerken (25/1), günümüz müslümanlarının o'nunla doğrudan muhatap olmaktan korkmalarının meşrû bir mazereti var mıdır?
Akıl hastalığı olmayan ve Kur'an'ın Allah'tan geldiğini kabul eden her insanın, o'na yönelmemesi ve o'nu anlamaya çalışmaması akıl kârı mıdır?
Allah'tan geldiğinden mi şüphe edilmektedir? Rehberlik gücünden mi endişe duyulmaktadır? Yoksa günümüz müslümanları o'nunla mükellef olmadıklarını mı zannetmektedirler?
Kalbinde eğrilik bulundurmayan bir müslüman için, Kur'an'ı anlama imtihanında bazı müşkillerin olduğunu hem itiraf hem de ihtar etmek zorundayız.
Bu müşkiller:
a- Yeterli bir Arapça bilgisinden,
b- Yeterli bir Tarih bilgisinden mahrum olmaktan kaynaklanmaktadır.
Aslında ikinci şıkkı da birincinin kapsamı içinde düşünmek mümkündür. Ama bunun anlaşılabilmesi için "yeterli bir Arapça bilgisi"nden ne kastettiğimizi açıklamamız gerekir.
"Arapça Kur'an" sözü, Kur'an'da altı yerde (12/2; 20/113; 39/28; 41/3; 42/7; 43/3), "açık bir Arapça diliyle" ibaresi ise iki yerde geçmektedir 16/103; 26/195). Kur'an'ın, Arapça'yı anlayan bir topluma hitap ettiği, dolayısıyla Hz. Peygamber'in (s) ilk muhatapları tarafından anlaşılmış olduğu bir vakıadır.
Ancak, "Arapça Kur'an" sözü, Araplar'ın kullandıkları gramer kuralları ve aşina oldukları kelimelerin kullanılmış olmasından daha fazla şeyler ifade etmektedir. Bir toplumun bütün hayatını; düşünce tarzını, dünya görüşünü ve ahlâkî değerlerini içine alan düşünce sahası, kullanılan dilde saklıdır. (W. M. Watt, Modern Dünyada İslam Vahyi).
Kur'an, hedeflere götüren vasıtaları seçerken, Araplar'ın örfünü, adetlerini ve imkânlarını dikkate almıştır. Tarihsel örnekleri Araplar'ın bildiklerinden vermiştir. Tasvirler, bilinen tabiat ve coğrafya şartlarına uygundur.
Çünkü örnek ve vasıtalar bilinenlerden seçilmedikçe hedeflere doğru sevk etmek zorlaşır.
Bundan dolayı Kur'an'da, insanları Allah'ın kudreti üzerinde düşünmeye sevk etmek için buzdağları, hipopotamlar, balinalar gibi bilinmeyen varlıklardan çok; deve, at, çöl fırtınası gibi iyi bilinenler hatırlatılmıştır.
Yine Kur'an, aile bağlarını zedeleyen âdetlerden Araplar'ın "zıhar"ını yasaklamış; tüccar Mekke toplumuna, ticaretle ilgili kavram ve deyimler kullanarak hitap etmiştir.
Kur'an, bu anlamda Araplar'ın arkaplanını dikkate almıştır.
Ayrıca Kur'an, yirmi üç senelik indiriliş dönemi esnasında İslam toplumunun yaşadığı olayları yorumlayarak, bu olaylarla münasebetini sürdürmüştür. "Bedir"in, "Uhud"un, "ifk" (Hz. Aişe'ye atılan iftira) olayının Kur'ân'daki yorumunu kavramak, bu olayları bilmekle mümkündür.
İşte "Arapça" bilgisi, bu geniş tarifiyle, Hz. Peygamber'in (s) muhatabı Araplar'ın "arkaplanı"nı ve Kur'an'ın indirildiği dönemdeki olayların bilgisini de gerektirdiğinden, bu anlamda "yeterli bir tarih bilgisi"ni de içine almaktadır.
Kur'an'ı anlamaya yeterli bir Arapça bilgisine ulaşmak için gerekli olan hususları şöyle özetleyebiliriz:
1- Arapça grameri:
a- Kelime bilgisi: Kur'an'ın indirildiği dönemdeki anlamların tesbiti için, elde edilebilen en eski sözlüklere başvurulmalı, kelimelerin sonraki dönemlerde kazandığı anlamlara itibar edilmemelidir. İlk dönem şiiri de yardımcı bir kaynak olabilir.
b) Arap dilinin cümle yapısı iyi bilinmeli, kırâat (kelimelerin okunuş) farkları da gözönünde bulundurulmalıdır.
c) Edebî sanatlar bilgisi: Her dilde olduğu gibi, Arapça'da da mecazî ifadelerin bulunduğu; istiare, kinaye ve teşbih gibi sanatların yaygın bir şekilde kullanıldığı unutulmamalıdır.
2- Tarihsel bilgiler:
a- Muhatap toplumu tanıtıcı bilgiler: Siret, tarih ve hadis kitaplarında cahiliye ve vahiy dönemi Araplar'ını tasvir eden bilgilerden istifade edilerek bir arkaplan ortaya çıkarılmalıdır.
b) Kur'an'ın atıf yaptığı, yorumladığı olayların bilgisi; siret, hadis ve indiriliş sebeplerini bildiren kitaplardan elde edilebilir.
Yukarıdakilerin gerekliliğini savunmakla, Kur'an'ın "apaçık" oluşuyla çeliştiğimiz akla gelebilir. Buna karşı verebileceğimiz cevap şudur: Kur'an, dilinin bozulmadığı, olaylarının yaşandığı bir toplumda apaçıktır. Bin dört yüz senenin getirdiği cehalet ve taklidin sebep olduğu zaaflar, Kur'an'ın apaçık oluşuna bir zarar veremezler.
(Hikmet Zeyveli, Kriter Dergisi, Sayı: 43)
Kaynak: Her taraf