Geçen haftaki yazımızda Prof. Dr. Mustafa Öztürk´ün, Kuramer tarafından yayınlanan ?İslam kaynaklarında, geleneğinde ve günümüzde cihat? adlı kitabındaki anlayış problemlerini tenkit etmiştik; bu hafta da devam ediyoruz. Öztürk, sözkonusu kitapta, ?Kur´ân´a uzaktan bakınca hiçbir sorun yok gibi görünüyor ama satır aralarına daldığınızda işin içinden pek çıkılmıyor? dedikten sonra Kur´an ayetleri arasındaki tutarsızlık ve uçurumlardan bahisle, ?Kur´ân´ın Mekke döneminde Ehl-i kitap, özellikle de Yahudiler hakkında olumlu bir dil kullanmasına rağmen, Tevbe Suresi 29. ayette aynı zümrenin ?Allahsızlar´ diye nitelendirmesi arasındaki uçurum az çok anlaşılır hale gelir? demektedir. Öztürk, Kur´an´da var olduğuna inandığı çelişkiler hakkında, ?Kur´an´daki bu keskin üslûp ve tikel hüküm değişikliklerinin tek tek ve lâfzen Allah tarafından belirlendiği kanaatinde değilim? demekte ve bu çelişkilerin kaynağının Allah olması durumunda ?Allah´ın ahlakiliği?nin gündeme geleceğini iddia etmektedir. Allah-ü Teâlâ´nın, Kur´an´-ı Kerim´de asla çelişki ve tutarsızlık olmadığını belirten, ?Hâlâ Kur´an´ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah´tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulunurdu? (Nisa, 82) ayetine rağmen Oryantalist mantıkla Kur´an´ı inceleyen Öztürk, gördüğü bu çelişkileri bertaraf etmek için sorumluluğu Hz. Peygamber aleyhisselama atarak şöyle demektedir: ?Çünkü Allah´ın bu denli güncel ve politik bir sürecin içinde bizzat müdahil olduğuna kani değilim. Allah´ın bizzat savaşa katıldığı izlenimi veren ayetlerin Hz. Peygamberin zihnindeki genel ve küllî vahiyden istinbat edilmiş tikel referanslar olduğu kanaatindeyim.? Öztürk, vahyin dilinin bizzat Hz. Peygamber tarafından formüle edildiğini ve vahyin ışığında konjontürel gelişmeler bağlantılı olarak aktarıldığını iddia etmektedir.
Kur´an-ı Kerim´de Hz. Peygamber aleyhisselamın Allah´tan aldığı vahye sadık kaldığı şöyle anlatılmaktadır: ?Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı, mutlaka onu kudretimizle yakardık. Sonra da O´nun şah damarını mutlaka keserdir? (Hakka, 44-46).
Allah-ü Teâlâ, inkârcıların, ?Kur´an´ı Muhammed uydurdu? sözlerine ise şöyle cevap vermektedir: ?Yoksa onu (Muhammed kendisi) uydurdu mu diyorlar? De ki: Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi siz de onun benzeri bir sure getirin ve Allah´tan başka çağırabileceğiniz kim varsa onları da yardıma çağırın? (Yunus, 38).
Mustafa Öztürk´ün Kur´an´da çelişkiler olduğuna inanması ve bu çelişkileri bertaraf için Hz. Peygamberin Kur´an´ı konjonktürel kaygılarla formüle ettiği iddiası; Kur´an´ın daha vahiy aşamasında değiştirildiği ve değiştirmeye Allah´ın müdahale edemediği anlamına gelir ki bu en büyük bühtandır. ?Allah´ın ahlakiliği? meselesini gündeme getiren Öztürk´ün, ?daha vahiy aşamasında Kur´an´ın değiştirilmesinden habersiz ve müdahale edemeyen bir Allah anlayışıyla hareket etmesi? en büyük cehalettir; Allah´ın herşeyi bildiği Kur´an´da defaatle tekrar edilmesine ve Kur´an´ın değiştirilemeyeceğini anlatan, ?Şüphesiz zikri (Kur´an´ı) biz indirdik. Onu koruyacak olan da biziz? (Hicr, 9) ayetine rağmen.
Allah´ın kitabı Kur´an´da çelişkiler gören, bu çelişkilerin kaynağının Kur´an´ın sahibine ait olduğunu söylemenin ?Allah´ın ahlâkiliği?ni gündeme getireceği sâikiyle sorumluluğu Hz. Peygambere yükleyen bu adam, Kur´an´ı konjonktürel yorumlayabilen ve vahyi aldığı gibi aktarmayan bir Peygamber portresi çizerek ?Peyamberinahlâkiliği? meselesini gündeme getirdiğinin farkında mıdır? Üstelik Allah (c.c.) Kur´an-ı Kerim´de Peygamberin ahlakını, ?Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin? (Kalem, 4) diye övmüşken.
Not: Geçen haftaki yazımızdan sonra Diyanet İşleri Başkanlığı, Din İşleri Yüksek Kurulu´nun da mezkûr şahsın görüşlerini reddeden açıklaması takdire şayandır.