Bilge Kral Aliya İzetbegoviç’in hapishane notlarının yer aldığı Ketebe yayınlarından çıkan ‘Özgürlüğe Kaçış’ isimli kitabında alkol yasağının arkasındaki gerçek neden olarak, sarhoşluk vericiliğinin dışında kişisel bir haysiyet koruma kaygısının olduğuna dikkat çekiliyor;
İzetbegoviç, Avrupa’nın tam ortasında Müslüman bir devlet kuracak kadar Kral, Doğu ve Batı dünyasını en ağır ve en acı tecrübelerle öğrenip hazmedecek ve ders çıkaracak kadar da Bilge.
Kitapta yer alan bölüm şöyle; Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Bosnalı yazar İvo Andric’e, “İnsanlara tek ve kısa bir mesaj verecek olsanız bu mesaj ne olurdu?” diye sorduklarında şöyle cevap vermiş; “İçmeyin.”
Andric, başka kötülüklerin de olduğuna, fakat büyük çoğunluğunun insanlar alkol içmeyi bıraktıkları vakit yok olabileceğine inanıyordu. Şunun altını da çizmiştir; “İnsanlar alkolün zararlarından bahsederken gayet ikna edici örnekler verirler. Bir hekim alkolün sağlığa zararlarından, bir sosyal hizmet görevlisi alkolik insanların ailelerinin yaşadığı olumsuzluklardan, boşanmalardan, mutsuz çocukların sayısından, yıkılan ailelerden, kamu görevlileri ekonomik zararlardan vs bahsedecektir. Belki de tüm bunlar arasındaki en önemli gerekçe sıkça gözardı edilir; o da haysiyettir.
İnsanlara şunu derdim; Kendiniz için içmeyin, kendinize olan saygıdan dolayı, kendi haysiyetiniz için içmeyin, kendinizi küçük düşürmeyin.”
Benim yorumum: Alkol yasağının bir dini yasağın konusu olabilmesinin asıl nedeni de sanırım budur.
Zira din bu yarar ve zarar hesapları karşısında kayıtsız kalabilse dahi, insan haysiyetinin zedelenmesine kayıtsız kalamaz.
Daha önce alkol, tütün, madde, kumar ve internet bağımlılığı alanlarında bilgilendirme, yönlendirme ve takip hizmeti veren Yeşilay’ın birimi YEDAM Danışma Hattı, 2020 yılındaki küresel covid19 salgınının yoğun kaygı, belirsizlik, hasta olma endişesi ve insanların alışkanlıklarının değişmesi gibi durumlar oluşturması üzerine ruhsal destek alanında daha etkili müdahale hizmeti vermeye başlamış.
COVID-19 salgını öncesinde 36 olan Yeşilay Danışmanlık Merkezi sayısı salgın döneminde 68 yeni merkezle 105’e ulaşmış. İstanbul’da 17 merkezi var. Danışma Hattı’na bugüne kadar 700 bini aşkın arama gelmiş.
Kurulduğundan bu yana YEDAM’a tütün için 11 bin 535, alkol ve uyuşturucu madde için 17 bin 17, kumar bağımlılığı için 5 bin 856, internet bağımlılığı için ise bin 90 başvuru yapılmış.
YEDAM’lar bağımlıya psikososyal destek veriyor, sosyal hayata hazırlıyor, mesleki eğitim veriyor ve iyileşene kadar bırakmıyor.
Bağımlılıkla en aktif mücadele eden kurumlardan biri de Yeşilay.
Yeşilay’ın Danışmanlık Merkezi YEDAM’ın neler yaptığını öğrenmek için Sepetçiler Kasrı’ndaki merkezinde YEDAM Müdürü Uzman Psikolog Melike Şimşek ile bir araya geldik.
Ailelerin çoğu kabul etmese de “Bağımlılık bir hastalık, profesyonel müdahale yapılmadan iyileşme çok zor” diyor Melike Hanım.
Bağımlılıkla mücadelenin aileden başlaması gerektiğine dikkat çekiyor. Yaptıkları araştırma sonuçlarına göre anne baba ilgisinin az ya da çok olması çocuğun bağımlılıktan kurtulmasında önemli bir etken.
Hatta sadece annenin ilgisi var babanın yoksa çocuğun iyileşmesi gecikirken, babanın olaya müdahil olarak çocukla ilgisinin olması iyileşmeyi hızlandırıyor.
Son dönemde yurtdışından gelen sentetik eroinin tehlikesinin arttığına dikkat çeken YEDAM Müdürü, bu uyuşturucunun ucuz olması yüzünden gençler arasında yaygınlaşmasından endişeli.
Uyuşturucu ve bağımlılıkla mücadelede ailenin tedavi sürecine aktif katılımı bizi Avrupa ülkelerinden ayıran en önemli pozitif durum.
Alkol bağımlılığından kurtulmak için YEDAM’ı arayanlar arasında kadınoranının artması da dikkat çekici yeni bir durum.
Son durum şu; Küresel olarak en büyük tehdit madde bağımlılığı ve kumar.
İnternet üzerinden oyun adıyla masumlaştırılan kumar türlerinin yaygınlığına dikkat çeken Melike Şimşek, Türkiye’de son dönemde madde bağımlığıyla kumarın neredeyse baş başa gittiğini söylüyor.
İnternet üzerinden masum oyunlar gibi gösterilen kumar siteleri ciddi bir tehdit haline gelmiş.
Sorunlar çoksa çözüm de çoktur.
Bağımlılıkla mücadele konusunda umutları yeşertenler gönüllü üniversite gençliği.
Yurt dışında çok izlendiğiyle övündüğümüz yerli dizi sektörünün temsilcileri de bu gönüllü gençleri dizilerinde rol model olarak gösterseler eminim bu mücadele çok daha kısa sürecek.
Var mıdır böyle ülkesini ve bu ülkenin gençlerini, cüzdanından daha çok seven ve dert edinen birileri?