Geçen hafta kültürel hakların muhtevasının ne olduğuna dair bir giriş yapmıştık ve esas çerçeveyi bu hafta Bölgesel veya Azınlık Dilleri için Avrupa Şartı ile Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme çerçevesinde ele alacağımızı söylemiştir.
Önce Bölgesel veya Azınlık Dilleri için Avrupa Şartı’yla başlamak gerekirse, bu sözleşme Avrupa Konseyi tarafından 1992 yılında kabul edilmiştir. Bu belge, Avrupa’daki bölgesel ve azınlık dillerinin korunmasını ve teşvik edilmesini amaçlayan ilk uluslararası sözleşmedir. Şartın arka planında, kültürel çeşitliliğin korunması, dilsel mirasın yaşatılması ve azınlık haklarının güçlendirilmesi yönündeki artan farkındalık yer almaktadır.
Yirminci yüzyılda artan küreselleşme ve ulus-devletlerin homojenleştirici politikaları nedeniyle pek çok bölgesel ve azınlık dili tehdit altına girmiştir. Avrupa Konseyi, bu dillerin yalnızca iletişim aracı değil, aynı zamanda kültürel kimliğin taşıyıcısı olduğunu kabul ederek bu şartı hazırlamıştır. Şart, bu dillerin eğitimde, medyada, kamu yaşamında ve kültürel faaliyetlerde kullanılmasını teşvik etmektedir.
Daha ayrıntılı olarak incelediğimizde bu belgeye göre azınlık dillerine sahip grupların hakları şu şekilde sıralanabilir:
- Eğitim Hakkı: Azınlık dillerinde okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise düzeyinde eğitim sağlanması. Azınlık dillerinin eğitim müfredatına dahil edilmesi. Üniversitelerde ve araştırma kurumlarında azınlık dillerinin öğretilmesi ve araştırılması. Yetişkin eğitiminde azınlık dillerinde kurslar sunulması.
- Yargı ve Hukuki Süreçlerde Dil Kullanım Hakkı: Mahkemelerde azınlık dillerinde ifade verme ve savunma hakkı. Hukuki belgelerin ve yargı süreçlerinin azınlık dillerinde yürütülebilmesi. Mahkemelerde ve idari süreçlerde çeviri hizmetlerinin sağlanması.
- Kamu Yönetimi ve Kamu Hizmetlerinde Dil Kullanımı: Kamu kurumlarının azınlık dillerinde hizmet vermesi. Kamu görevlilerinin azınlık dillerinde vatandaşlarla iletişim kurabilmesi için eğitim alması. Resmi belgelerin ve formların azınlık dillerinde de sunulması. Belediyelerin ve yerel yönetimlerin azınlık dillerinde hizmet sağlaması. Azınlık dillerinin coğrafi yer isimleri, sokak adları ve tabelalarda kullanılması.
- Medya ve İletişim Hakları: Azınlık dillerinde radyo ve televizyon yayınlarının sağlanması. Yazılı basında (gazeteler, dergiler) azınlık dillerinin kullanılmasının teşvik edilmesi. Azınlık dillerinde film, edebiyat ve sanatsal üretimlerin desteklenmesi. Azınlık dillerinde medya içeriklerinin oluşturulmasını desteklemek için fon sağlanması.
- Kültürel Haklar: Azınlık dillerinde sanatsal, kültürel ve edebi etkinliklerin teşvik edilmesi. Azınlık dillerinde tiyatro, sinema ve edebi eserlerin desteklenmesi. Müzeler, kütüphaneler ve arşivlerin azınlık dillerindeki materyallere erişim sağlaması. Kültürel etkinliklerin finansal olarak desteklenmesi.
- Ekonomik ve Sosyal Hayatta Dil Kullanımı: Azınlık dillerinde iş dünyasında belgelerin ve ticari sözleşmelerin geçerliliğinin sağlanması. Sağlık hizmetlerinde, hastanelerde ve bakım evlerinde azınlık dillerinin kullanılabilmesi. Tüketici haklarıyla ilgili bilgilerin azınlık dillerinde sunulması. İş yerlerinde çalışanların azınlık dillerini kullanmasına yönelik kısıtlamaların kaldırılması.
- Uluslararası İşbirliği ve Sınır Ötesi Haklar: Azınlık dillerinin konuşulduğu farklı ülkeler arasında kültürel ve eğitimsel işbirliğinin teşvik edilmesi. İki veya daha fazla ülkede konuşulan azınlık dilleri için sınır ötesi işbirliğinin geliştirilmesi. Ortak dil politikalarının ve projelerinin desteklenmesi.
Bu haklar listesinden anlaşılacağı üzere Şart, azınlık ve bölgesel dillere en geniş anlamda dil haklarının tanınması ve uygulanması için bir çerçeve sunmaktadır. Burada akla gelecek soru şudur: Bölgesel ve azınlık dilleriyle ne kastedilmektedir ve bunları nasıl belirleyeceğiz? Bu soru tartışmalı ve içinden çıkması pek olası görülmediği için Avrupa Konseyi bu soruya kesin bir cevap vermekten kaçınmıştır. Belgede de bu yönde pek açıklama yapılmamaktadır. Ancak hem aklı selim herkesin kabul edeceği gibi bölgesel ve azınlık dilleriyle ülkenin resmi dilinin dışında kalan dillerin kastedildiği açıktır. Bununla birlikte sözleşmeyi hazırlayanlar bu dillerin hangi diller olabileceği sorusuna her ülkenin kendisinin bir tanımlama getirmesinin daha doğru olacağını dile getirmişlerdir.
İkinci olarak ele alacağımız Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme (1995), Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından Avrupa’da yeniden alevlenen etnik çatışmalar, azınlıkların maruz kaldığı ayrımcılıklar ve insan hakları ihlalleri gibi gelişmeler üzerine imzaya açılmıştır. Özellikle 1990’larda Yugoslavya’nın dağılması ve etnik temelli savaşlar, Avrupa’da barış ve istikrarın ancak azınlıkların haklarının tanınması ve korunmasıyla sağlanabileceği anlayışını güçlendirmiştir. Bu sözleşme, azınlık haklarını bir insan hakkı meselesi olarak görmekte ve üye devletlere, azınlıkların kimliğini, kültürünü, dinini, dilini ve geleneklerini koruma yükümlülüğü getirir.
Bölgesel veya Azınlık Dilleri için Avrupa Şartı ile Ulusal Azınlıkların Korunmasına İlişkin Çerçeve Sözleşme arasında temel fark, odak noktalarıdır. İlki, yalnızca azınlık dillerinin korunmasına ve kamu yaşamında kullanılmasına odaklanırken; ikincisi, azınlık grupların kimlik, kültür, dil, din, eğitim ve toplumsal yaşama katılım gibi çok daha geniş hak alanlarını kapsar.
Dil Şartı daha çok kültürel ve teknik bir belge niteliğindedir; devletlere esneklik tanır, yani her ülke belirli maddeleri seçerek uygulamayı taahhüt edebilir. Buna karşılık Çerçeve Sözleşme, insan hakları temelli bir yaklaşımla daha bütüncül bir koruma sağlar ve izleme mekanizmalarına tabidir. Kısacası, Dil Şartı bir dil mirasını koruma belgesiyken, Çerçeve Sözleşme ulusal azınlıkların tüm haklarını güvence altına almayı hedefleyen hukuki bir çerçevedir.
İkinci belgeye göre ulusal azınlıkların kültürel hakları şu başlıklar altında sıralanmaktadır:
- Kültürel Kimliği Koruma Hakkı: Ulusal azınlıkların kültürlerini koruma ve geliştirme hakkı (Madde 5). Geleneklerini, dinlerini ve kültürel miraslarını sürdürme hakkı.
- Dil Hakları: Kendi azınlık dillerini özgürce kullanma hakkı (Madde 10). Toplumsal ve idari ilişkilerde azınlık dillerinin kullanımına yönelik düzenlemeler (Madde 10.2). Azınlık dillerinde yer isimleri, sokak adları ve diğer kamusal işaretlerin kullanımı (Madde 11.3).
- Eğitim ve Araştırma Hakları: Kendi dillerinde eğitim görme ve öğrenme hakkı (Madde 14). Azınlık kültürünün, tarihinin ve dilinin eğitim yoluyla desteklenmesi (Madde 12). Azınlık topluluklarının kendi özel eğitim kurumlarını kurma ve yönetme hakkı (Madde 13).
- Medyaya Erişim ve Kültürel İfade Özgürlüğü: Azınlık dillerinde basılı, görsel ve işitsel medya oluşturma hakkı (Madde 9). Medyada ayrımcılığa uğramadan temsil edilme hakkı. Bilgi ve fikirleri kendi dillerinde ifade edebilme özgürlüğü.
- Sanat ve Kültürel Faaliyetler: Ulusal azınlıkların kültürel etkinliklerde bulunma hakkı. Kültürel miraslarını yaşatma ve geliştirme özgürlüğü.
- Dini ve Manevi Özgürlükler: İnançlarını serbestçe ifade etme ve dini kurumlar kurma hakkı (Madde 8). Azınlık topluluklarının dini ve kültürel kurumlarının korunması.
- Toplumsal Katılım ve Temsil: Kültürel ve sosyal yaşamda aktif rol alma hakkı (Madde 15). Kamu yönetiminde ve karar alma süreçlerinde azınlıkların temsil edilmesi.
- Uluslararası İlişkiler ve Kültürel İşbirliği: Başka ülkelerde yaşayan aynı etnik veya kültürel gruplarla iletişim kurma hakkı (Madde 17). Kültürel işbirliğini desteklemek amacıyla uluslararası antlaşmalar yapma yetkisi (Madde 18).
Görüldüğü üzere bu haklar, en geniş anlamda ulusal azınlıkların kültürel kimliklerini korumalarını ve geliştirmelerini sağlamak için belirlenmiştir. Ancak burada da hemen sorulacak soru şudur: Kimdir bu ulusal azınlıklar? Ulusal azınlıklar bazen “yerli azınlıklar” olarak da ifade edilmektedir. Şöyle ki, bir bölgede tarihsel olarak yaşayan ve göç yoluyla sonradan oluşmamış topluluklara ulusal azınlıklar denilmektedir. Bununla birlikte sözleşmede ulusal azınlık tanımı doğrudan yapılmaz ve tıpkı ilk sözleşmede olduğu gibi burada da kimlerin ulusal azınlık olarak tanımlanacağı ilgili ülkelere bırakılmıştır.
Son bir nokta: Her iki belgeyi ülkeler imzalarken gerekçelerini göstererek bazı maddelerin uygulanmasını devre dışı tutma hakkına sahiptirler. Bununla birlikte vaat edilen hakların uygulanması ve takibi için bir konsey oluşturmak ve düzenli olarak raporların yazılması sözleşmelerin olmazsa olmazları arasındadır. Bu şekilde sözleşmelerin uygulanmasında kaydedilecek ilerlemeler ve sorunlar kayıtlara geçmektedir.
Kaynak: Farklı Bakış