Ülkede gerek iktidar ve gerekse belediyeler tarafından düzenlenen ve adına kültür festivalleri denilen etkinlikler, bir toplumun değerlerinin içini boşaltmaktan başka hiçbir işe yaramadığı çok açık bir şekilde görülmektedir.
Uğruna milyonlarca lira harcanan bu festivaller, sadece ne idüğü belirsiz birkaç şarkıcının ya da türkücünün cebini doldurmaktan öteye fazla bir yarar sağlamadıkları ve bir kültür katliamı mesabesinde oldukları kuşkusuzdur.
Anadolu Medeniyeti, tarihin en büyük ve hakiki medeniyeti olarak, kültüre, edebiyata ve onun dallarına gereken değeri fazlasıyla vermiştir. Bu yüzdendir ki dünya durdukça anılacak büyük şairler ve yazarlar yetiştirmiştir.
Bir milleti millet yapan faktörlerin başında kendine özgü bir kültür ve yaşam biçiminin ve edebiyatının bulunması gelir. Milletleri kendi varlıklarının bilincine erdiren en etkili alan da kültür ve edebiyat alanıdır.
Bir milletin, bir halkın ölü bir çerçeveden çıkarak, çağı kuran ve anlamlandıran eşit bir etki yüküyle dipdiri olarak ayağa kalkışında kültürü, edebiyatı ve daha geniş bir ele alışla sanatın payı, ruhun vücuttaki payı gibidir.
Grek medeniyetinin başlangıcında, Homeros’un tahtı, boşuna yükselmemiştir. Roma’da söz gücü, devlet adamı olmanın ayrılmaz bir parçasıydı. Devlet adamının görkeminde söz ihtişamı, hükmetmenin baş dayanağıydı.
İslam geldiği zaman “Yedi Askı” şairlerini gölgede bırakan, şiirlerini pörsütüp Kâbe duvarlarından indirten bir kültür, söz ve belâğat mucizesiyle geliyordu. Onları, ölçülemeyecek kadar aşmak, başarının ve başarı sürekliliğinin temeli olmuştu. Başlangıçtaki başarı, edebi ve kültürel bir başarıydı. Kur’an’ın getirdiği fizikötesi ürperti önünde eğilmeyen sert ve dik bir baş kalmıyordu.
Kültür ve edebiyatından kopmuş bir insan, karanlıklar ve güvensizlikler içinde kıvranmaya mahkûmdur. Ülkede gerek Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından düzenlenen Kültür Festivalleri ve gerekse mahalli olarak belediyelerin bu ad altında düzenlemiş oldukları etkinlikler, insana heyecan vermekten çok uzak ve sanki geçmişinden onu koparmakla bir boşluğa itiş ve fırıldayıştan başka şey değildir.
Yığınlara yön verecek en önemli kurum kuşkusuz Milli Eğitim ve Kültür bakanlıklarıdır. Fakat bu bakanlıklar, kültür festivalleri adı altında düzenledikleri etkinliklerle yığınlara adeta şarap gibi bir etkide bulunuyorlar ve insanı sarhoş ediyorlar. Kitlelere Türkücü ve şarkıcılarla hitap ortamını sağlayan bu bakanlıklar veya belediyeler, o anda belki onları heyecanlandırıyor ve alkış tutmalarına da neden oluyorlar. Ancak bunlar dağılıp evlerine gittiklerinde Kültür adına akıllarında en ufak bir iz kalmıyor.
Devlet adamlarının ya da belediye başkanlarının, zengin kültürlü, geniş ufuklu, tedbirli ve temkinli olmalarına hasret bir ülkede yaşıyoruz. “kaht-ı rical/ devlet adamı kıtlığı” döneminde tedbirli ve temkinli insanlara çok ihtiyaç vardır.
Kültüre ve düşünceye hizmet etmek, türkücülere ve şarkıcılara milyonlarca lira para harcayarak sağlanamaz. Türkiye’nin en büyük handikapı kültürsüzlüktür. Bu engeli aşmanın yolu, ona verimli bilgiler vermekten geçer.
Durgun, statik, sakin ve değişmeyen bir varlığı, evrende bulmak, pek mümkün değildir. Her şey, daimi bir akış, bir gelişme ve bir değişme içindedir. İnsan, hayat ırmağının hareketine pasif olarak tahammül edemiyor, o, ırmağı akıtmaya yardım ediyor.
Bu dinamizmi, insanımıza verecek olan da, başta iktidar olmak üzere belediyelerdir. Bunu gerçekleştirmek için bu fakir halkın ödemiş olduğu vergileri çarçur ederek ve anlık heyecanlarla kitleleri coşturan Türkücü ve şarkıcılara vermek değil, canlanan yeni insan vücuduna, bu kaynaşma, gelişme ve büyüme döneminde yeni bir ruh üflemekten geçer. Paralar, bu yönde harcanmalıdır.
Kaynak: Farklı Bakış