Fehmi Kou yazdı;
İsrail’den gelen çatışma haberleri üzerine Türkiye’den yükselen resmi ve gayrı resmi protestolar yerinde, hatta az bile. Siyasi partilerin yapılanı kınamakta birleşmesi, TBMM’nin ortak bir deklarasyonla Filistinlilerin uğradıkları muameleyi protesto etmesi, sokakların dayanışma gösterileriyle hareketlenmesi Türkiye’nin konuya duyarlı yaklaşımını sergilemesi bakımından önemli.
Yine de serinkanlılığı korumak gerekiyor.
Necip Fazıl’ın ‘Sakarya Türküsü’ şiirinden alınma “Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya” mısrası Filistinlileri tam tamına tanımlıyor. Asırlardır kendilerine ait topraklarda artık parya konumundalar.
Bunu onlara sıkça hatırlatma ihtiyacı duyan bir yönetim var İsrail’de…
1948’den başlayarak 1973’e kadar yapılan bütün Arap-İsrail savaşlarında, İsrail, başta kendisi için çizdiği hâkimiyet alanını her savaşta biraz daha artırarak bugünkü sınırlarına sahip hale geldi. Filistin halkının aleyhine genişleyerek…
Şimdilerde de zorla sahip olduğu sınırları içindeki Arap topraklarını çeşitli hukuki ve hukuk dışı yollarla Filistinlilerden alma girişimlerini sürdürüyor İsrail yönetimi.
Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa çevresini kana bulayan son olay tam da bu yüzden çıktı.
Şeyh Jerrah Mahallesi’ndeki dört binada oturan Arap ailelerin evlerini terk etmeye zorlanması yüzünden…
Boşaltılacak evler mahallenin hemen yanı başına kadar ilerlemiş Yahudi yerleşim yerlerinden dört aileye verilecek…
Filistinli dört aileyle dayanışma amaçlı başlayan hareketlilik, güvenlik güçlerinin toplanan insanların üzerine saldırması sonrası gösterilere, gösterilerin yaygınlaşması ise Mescid-i Aksa’ya saldırıya dönüştü.
‘Orantısız güç kullanma’ tanımı için birkaç gündür Kudüs’te yaşananlar çarpıcı bir örnek.
“Araplara ölüm” sloganları
Gazze’de ve Batı Şeria’da yaşayan Filistinliler Kudüs’te yaşananlara hiçbir zaman duyarsız kalmazlar; bu defa da öyle oldu.
Gazze’den ev yapımı füzeler, balonla uçurulan patlayıcılar İsraillilerin üzerine gönderildi.
Batı Şeria halkı da artırılan İsrailli asker ve güvenlik güçleri sayısına rağmen, ölümü de göze alarak, gösterilerini sürdürüyor.
Daha önce pek görülmemiş bir gelişme daha yaşanıyor: Önceki Filistin gösterilerinden uzak durmuş İsrail’in vatandaşlık verdiği ve sistem içine çektiğini düşündüğü Araplar da bu defa gösterilere katıldılar.
Vatandaşlık verdiği Arapların gösterilere katılması İsrail’i ürküttü.
Buna karşılık, daha önce bazı İsraillilerin zihninden geçen, ancak pek az telaffuz edilmiş olan bir düşünce, Filistin-karşıtı göstericiler ve eli silahlı kuvvetler ağzında slogana dönüştü: “Araplara ölüm” sloganına…
Ramazan ayı her yıl orada çatışmalara sahne olur; ancak yıllardır ilk kez günlerce sürüyor şimdiki çatışmalar…
Bu yazıdaki fotoğraflar dünkü New York Times'tan..(Fehmi Koru)
Neden şimdi, tarafların amaçları ne?
Önemli bir sebep, Donald Trump’ın ABD’ye başkan seçilir seçilmez gündemine alıp kısa sürede hayata geçirdiği Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması ve ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıtması…
Bugüne kadar ‘Filistin sorunu’ çözümü için yapılan bütün uluslararası toplantılarda ‘iki devletli formül’ üzerinde bir birikim meydana gelmiş ve kurulacak Filistin devletinin başkentinin Doğu Kudüs olacağı benimsenmiş iken, Trump’ın Kudüs’ü bütünüyle İsrail’e bırakmayı amaçlayan girişimi dengeyi bozdu.
İki devletli çözüm gündemden düştü, Kudüs’ün Araplar’dan temizlenmesi için formüller aranmaya başlandı.
Hukuk kullanılarak Kudüs’te yaşayan Filistinlileri evlerinden uzaklaştırmak bulunan formüllerden biri.
Filistin’in Arap kimliği için sokaklarda göstericiler…
Karşı-göstericiler de, Trump’ın kendilerine bağışladığı statü üstünlüğünün ‘İbrahim İttifakı’ çerçevesinde barışılan çevredeki Arap ülkeleri sayesinde pekişmesinden cesaret almaktalar.
Bir de günlük siyasete dönük yüzü var konunun: İsrail ve Filistin, aynı topraklarda yaşayan bu iki ulus, siyaseten tam ortalarından bölünmüş durumda. Filistin’de 2006 yılından beri doğru dürüst seçim yapılamadığı için demokrasi çalışmıyor; seçim yeniden ertelendi. İsrail’de ise son iki yıl içerisinde tam dört seçim yapıldı, ancak işleyen bir hükümet bir türlü oluşturulamadı.
Filistin cephesi demokratik temsiliyet yönünden zayıf, İsrail cephesi ise seçimlerle değiştirilemeyen yönetimin çatışmalardan yararlanma açgözlülüğünün kurbanı…
Netanyahu yeni hükümeti kuramadı; görev muhalefete verildi. Bölük pörçük muhalefetin parçaları bir hükümet kurma amacıyla bütünleştirme çabasını, Netanyahu, orantısız güç kullanarak ve kitleleri radikalleştirerek boşa çıkarmanın peşinde.
İsrail ‘kazan-kazan’ peşinde
Dünyadan gelebilecek tepkiler hiç önemli değil İsrail için…
ABD’deki yeni yönetimden kınama mesajı çıktı, ama İsrail hedeflerine karşı direnen Filistinliler kınandı Washington tarafından…
İşte zaten bu yüzden Türkiye’den çıkan kınama mesajları önemli.
Yine de oyuna gelmemek, niyetleri doğru okuyup İsrail’deki yönetimin amaçladığı neyse onun gerçekleşmemesini sağlayacak dengeyi tutturmak gerek.
Öfkeyle değil, akılla yürümek… Yol budur.
ΩΩΩΩ
Karikatür: Emced Resmi, Şarkul Avsat gazetesinden..