Tarih: 20.05.2021 15:41

Kudüs Müslümanlarındır! Karşı iddialara cevaplar 4

Facebook Twitter Linked-in

“Yahudiler, Allah tarafından seçilmiş bir millettir, onlara itaat etmek gerekir” şeklindeki iddia, Yahudilerin kadim zamanlardan beri kendilerini avuttukları en büyük yalandan türetilmiş, sapkın bir iddiadır.

Herhangi bir kavmi, aileyi ya da kişiyi seçmenin, seçkin kılmanın Rabbimiz’in takdirinde olduğunu öncelikle belirterek, konunun Yahudilerle ilgili yönünü şöyle ele alabiliriz:

Rabbimiz, Yahudileri Firavun’un zulmünden kurtarma, ilahi ibareyle onları tekrar hayata kavuşturma (diriltme), su ihsan etme, Beytülmakdis’e ulaştırma, iyi yiyeceklere emek harcatmaksızın eriştirme, aşırı sıcaktan ve soğuktan koruma, kitap ve şeriat verme... bakımından seçmiştir.

Buna karşılık, Yahudileri miskin, obur, nankör, sevgisiz, saygısız, merhametsiz, resullerin elçilerini ve nebilerini katletme, kendi peygamberlerini yalanlama ve sürekli aldatma nedeniyle cezalandırma bakımından da onları seçmiştir.

Nitekim Hz. Musa, Yahudilere hitaben şöyle demiştir: “Tanrı sizi sınamak için geldi; Tanrı korkusu üzerinizde olsun, günah işlemeyesiniz diye” (Mısırdan Çıkış, 20:17).

Seçilmiş olan sınanmayacağı gibi, Yahudilerin bir dizi sınanmanın akabinde, hep belaya maruz kalmış olmaları da, öncelikle kayıtlı / Tevradî bir hakikattir.

O halde, Yahudilerin iki seçilmişlik içinde, “Allah elçilerinin oğulları ve sevdikleri olma” iddiası kendiliğinden düşmüştür. Zira başlarına bela indirilenlerin (Bakara, 2:59); yoldan çıkmaları nedeniyle aşağılık maymunlar haline getirilenlerin (Bakara, 2:65), olumlu manada ve uzun vadede seçilmişliği söz konusu olamaz.

Ayrıca Allah, böylesi bir muameleyi dostlarına ve nebilerinin oğullarına da uygulamaz; birilerine seçme vaadinde bulunup, sonra bu vaadinden vaz geçmez; çünkü o aldanmaktan da aldatılmaktan da münezzehtir.

Oysaki Yahudiler Beytülmakdis’ten çıkarılmak, dünyanın dört bir yanına dağıtılarak başka toplumların emrine tabi kılınmakla, ebedî bir seçilmişliğe değil, bilakis kıyamete kadar sürecek zillet içinde yaşamaya muhatap olmuşlardır ki, bu manada bir Yahudi’nin, bir Pigme’den hiçbir farkı yoktur. Hatta Tevrat’ın İncil’in onlarla ilgili kökleşmiş olumsuz nitelemeleri itibariyle bir Pigme’nin çok çok gerisinde bulunmaktadır. Kur’an bakımındansa, üstünlüğün tek şartı zaten din üzere bir takvadır!

İddia: Antisemitizm suçtur; Yahudileri bundan korumak insanlık görevidir.

Cevap: Antisemitizm, Yahudilere karşı duyulan nefret, düşmanlık, ayrımcılık demektir. Bu iddianın kökeni ise, Yahudilerin 1099’da Haçlılarca Kudüs’ten, 1290’da İngiltere’den, 1492’de Katolik İspanya’dan, 1497’de Portekiz’den sürülmelerine ve II. Dünya Savaşı’nda Nazi Almanya’sının Holokost uygulamalarına dayanır.

Diğer bir söyleyişle, genelde Doğu toplumlarının özelde Müslümanların, Yahudilere -hayvani nitelikleri baskın olmakla birlikte- yine de salt insan olmaları cihetinden mezkûr planda bir düşmanlıkları söz konusu olmamıştır.

Antisemitizm aranacaksa, önce Tevrat’a ve İncil’e bakmak gerekir. Her ikisinde de Yahudilere has bir tek olumlu niteleme bulmak neredeyse imkânsızdır. Diğer bir söyleyişle Yahudi nefreti Tevrat’ta ve İncil’de yerleşiktir.

Örneğin Hz. İsa, Yahudilerin yönetici boyuna yaptığı vaazda, onlar için şu sıfatları kullanmıştır: İkiyüzlüler; dinlerine girenlere zulmedenler; kör kılavuzlar; ahitlerini bozanlar; asalaklar, yalan yere yemin edenler; şeriatlarını ve ruhaniyetlerini istismar edenler, merhametsiz ve sadakatsizler; körler; kendi resullerinin elçilerini ve nebilerini katledenler; yılanlar; engerek soylular; evleri ıssız bırakılacak olanlar... (Bkz. Matta 23).

Bu bahiste, bizzat tanığı olduğum şu durumu da paylaşmak isterim:

2000’li yılların başında, Seylan’daki uluslararası zincir otellerden birine gelen Yahudi bir kafileye hiç hoş davranılmadığını görerek, yöneticisine bunun sebebini sormuş ve ondan şu cevabı almıştım:

“Çok pis, edepsiz, müsrif ve oburlar. Bir Yahudi çiftin kaldığı odayı, onlar gittikten on gün sonra ancak eski haline getirebiliyoruz!”

Demek ki, Antisemitizm, Yahudilerin ve hamileri olan Batılıların kendilerinde ve onların dünya genelindeki olumsuz davranışlarında kök salmış bir olgudur.

Dolayısıyla, insan olmaları bakımından bizlerin Yahudilere bir nefretimizin olmayacağı, ama fiili bir durum olarak Kudüs’teki ve Gazze’deki son cinayetleri, vahşetleri üzerinden, onlara özel olarak yaptığımız katil, zalim, belhumadal, sahtekâr, kalleş gibi nitelemelerden çok çok daha fazlasına layık oldukları da tartışma kabul etmez bir gerçektir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —