MANHATTAN´ın ortalarında bulunan Birleşmiş Milletler´de Kudüs oylamasının olduğu gün, ben gün boyu adanın güneyinde Brooklyn Köprüsü´nün hemen altında bulunan mahkemede Hakan Atilla davasını takip ediyordum.
Kapıda bütün elektronik eşyalara el koyduklarından dünya ile ilişiğim kopuyor o süreçte.
Çıkar çıkmaz da her zaman olduğu gibi hemen gazeteyi arayıp son gelişmeyi anlattım.
Sonra da mesajlarımı kontrol ettiğimde Washington´da konuştuğum bütün kaynaklardan mesaj yağmış olduğunu gördüm.
Geri aradığım her kişi, hemen hemen aynı cümlelerle şunu söyledi:
?Bugün (21 Aralık 2017, Perşembe) Türk-Amerikan ilişkilerinde bir kopuşun resmen yaşandığı gün olarak anlatılacak ileride. Üstelik bu kopuş Washington´da bazı kapalı kapılar ardında değil tüm dünyanın gözü önünde oluyor.?
Ben ?Bir süredir ilişkiler zaten kopmuş gibiydi, şimdi ne fark edecek ki?? diye sorduğumda arkadaşlardan aldığım cevaplar şöyle bir sonuç ortaya çıkarıyordu:
KOPUŞ
- Washington´daki birimler Trump´ın Kudüs kararına Türkiye´nin sert tepki vermesini zaten bekliyordu. Ancak karar aleyhine Birleşmiş Milletler Genel Kurulu´na getirilen önergede Türkiye´nin liderlik üstlenmiş olması ve İslam ülkelerinin tepkisini yönlendirmeye başlaması bu birimlerde not edildi ve gereğinin yapılmasına karar verildi.
- Bir süredir zaten tüm bu birimlere Türkiye´ye yapılabilecekler konusunda hazırlık içinde olmaları çağrısı yapılmıştı.
TÜRKİYE HEDEFTE, ÇÜNKÜ...
- ABD yönetimi, Başkan Trump´ın yeni Ortadoğu stratejisi ve bölgeye getirmek istediği yeni düzene Türkiye´nin direneceğini ve Amerika´nın planına taş koyabileceğini düşünüyordu. Beyaz Saray ayrıca Trump´ın yeni ulusal güvenlik stratejisinin hayata geçirilmesinde Türkiye´nin de İran ile birlikte engel oluşturduğu görüşünde.
- Birimlere ?Türkiye sorununun çözülmesi yolunda çalışmaları talimatı? işte bu nedenle verilmişti.
Beyaz saray dışındaki Steve Bannon tarafından yönlendirilen Evanjelik ağırlıklı güçlü gruplarda da Türkiye düşmanlığı vardı. İsrail´in başkenti olarak destekledikleri Kudüs kararına Türkiye´den bu kadar güçlü ve sert tepki gelmesi, onlardaki Türkiye düşmanlığının pekişmesine yol açtı. Yani zaten Türkiye ile mücadeleye kararlı olan Beyaz Saray´a dışarıdan da güçlü destek gelmiş oldu.
ŞİMDİ NE OLUR?
Amerikan yönetimi, Türkiye´yi karşısına almaya çoktan karar vermişti. Gizlilik esasına göre çalışan birimlerde, Türkiye´ye neler yapılabileceği üzerine çalışmalar yönetimin bu kararı doğrultusunda zaten sürdürülüyordu. Türkiye´nin liderliğini üstlendiği Kudüs oylaması sonrasında, ?Bu hazırlanan planların uygulama tarihleri biraz daha erkene çekilecek? deniliyor.
1- Reza Zarrab´ın tanık olduğu Hakan Atilla davası vesile edilerek Türkiye´ye bazı ekonomik yaptırımlar getirilmesi çalışması zaten var hazine bakanlığında.
2- Bu davada sunulan ve sunulmayıp daha sonraya bırakılan bazı belgelere dayanılarak Türkiye´ye yeni davalar açılması çalışması zaten sürdürülüyordu. ?Son yaşananlardan sonra bu davaların açılması sürecinin hızlanması beklenilmeli? denilmişti bana.
3- ABD, ulusal güvenlik stratejisinde ?Zaten benim artık müttefikim yok, ben duruma göre müttefikime bakmaksızın kendi çıkarlarım için hareket ederim? diyor. Kuzey Suriye´de PYD´ye, bu ulusal güvenlik stratejisi doğrultusunda hareket ederek silah ve teçhizat yardımını sürdürecek. Bu strateji doğrultusunda kaynak çıkarmak zorunda olan kongre, zaten bu kaynağı yönetime çoktan vermiş durumda.
Yani anlayacağınız, Türk-ABD ilşkileri zaten çok hoş bir durumda değildi, daha da hoş olmayacağı bir yeni yıla giriyoruz demek zorundayım.