Kudüs-Mekke-Medine ve ramazan

D. Mehmet Doğan'ın yazısı;

Kudüs-Mekke-Medine ve ramazan

 

 

Ramazan olur da bu mukaddes beldelerden söz açılmaz mı? Daha geçen yıl, Kudüs’ten, Mescid-i Aksa’dan ramazan yayını yapan televizyonlar vardı. 

Geçen sene, bir haftaya yakın Kudüs’te bütünüyle ruhumuza işleyen bir ramazan geçirdik. Mescid-i Aksa’da hem vakit namazları hem cuma, teravih kıldık. Konakladığımız yerle eski Kudüs şehrinin surları içindeki Mescid’e kısa sayılmayacak bir mesafeyi yürüyerek giderek, bu toprakların iklimini daha fazla hissetmek istedik. Mukaddes mekânlarda, tefekküre daldık, açık alanlarda kalabalıktaki yalnızlığımızı derinleştirdik. Kudüs’ten döndükten sonra da o hava devam etti. Mekâna sinmiş maneviyat bizi takip etti. 

Bu sene Kudüs’ün hayâlini bile kuramıyoruz!

Oysa işgal altında bir beldede idik. Her tarafta işgalci güçler, kontroller, yıldırıcı tavırlar, sınırlamalar…

Şunu söylemeden edemedik: Mekke’de, Medine’de işgal Kudüs’ten daha keskin hissediliyor. Bu mübarek beldelerde dokunulmamış hiçbir mekân ve tabiat unsuru yok. Mescid-i Haram’ın tepesinde Amerika’nın, İngiliz’in devasa putları Kâbe’yi gölgeliyor ve görünmez kılıyor. Mekke’nin fizikî coğrafyası talan edilmiş, dağlar, tepeler hunharca düzlenmiş. En çirkin hâliyle modernizm saltanat sürüyor. 

Son yüzyılın tarihi bu bölge için en rezil, en kahpe ihanetlerin tarihidir. 

Hüseyin, tarihî kırılmanın, İslâm beldelerinin emperyalizmin kontrolüne geçişinin en sefil figürüdür; zelil olarak ölmüştür. İngilizler Osmanlı’ya karşı Hüseyin’i kullanarak bu beldeleri kontrol altına aldılar. Müslüman bayrağı altındaki bir ülkede doğan Hüseyin, İngilizlerin çizdiği “Arap” bayrağı altında can verdi. Büyük Arap kırallığı ve hatta hilafet ummuştu. Bu vaadlerle kandırılmıştı. Ona bu vaadleri yapanlar, Hicaz’daki hâkimiyetini dahi uygun bulmamış ve başka bir “Arap” emirinin yolunu açmıştır. 

Arabistan coğrafyasında İngilizler 19. Yüzyılda Osmanlı’ya karşı müttefikler bulmakta zorlanmamıştır. Hüseyin’den önce Suudlar, yani vehhabiler vardı. Vahhabiler dinî bir iddia ile çıkmışlar, Osmanlıları küfürle suçlamışlar, her türlü modernliği redderek selefilik satmışlar ve Osmanlı’ya karşı uzun süren bir savaş başlatmışlardır. 

Selefilik pazarında onlar hâlâ aksataya devam ediyorlar! Osmanlı coğrafyasında ciddi paralar harcayarak Mekke’de, Medine’de ne yaptılarsa, oralarda da aynı şeyi yapmak için çalışıyorlar.

Balkanların Müslüman Osmanlı izlerini yok etmek için oluk oluk para akıtıyorlar. 

Suudiler emperyalist bir proje olarak piyasaya sürüldüler, efendilerine hizmetten geri kalmadılar. Şimdiki efendileri ABD. Hem eski efendilerine hem yeni efendilerine taabbüdde kusur etmiyorlar. İsterlerse etsinler! İpin ucunun kimin elinde olduğu belli!

ABD Başkanı bir gevşeme görünce veriyor sıkıyı. Son vak’a, Tramp’ın Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ı, petrol fiyatlarıyla ilgili olarak telefonda azarlaması. İddia o ki, Selman efendisinin azarları duyulmaya başlayınca, adamlarını odasından çıkarmış! Tramp Selman’a “Biz sizin sanayinizi korumaya devam ederken siz bizimkini yok etmeye çalışıyorsunuz” demiş.

Eğer sözlerine kulak verilmezse, ne olacak peki? Bu ülkede bulunan ABD askerleri ve patriot hava savunma sistemleri geri çekilecek! 

Burnunun ucundaki Suriye’de insanlık trajedisi yaşanırken bir tek mülteci kabul etmezken efendilerin talimatıyla PKK’ya yardım eden Suudlar, İslâm dünyasındaki açlık ve yokluk karşısında da duyarsız kalıyor. Buna karşı israftan, gösterişten, şatafattan asla vazgeçmiyorlar. 

Şu sıralar ülkenin asıl hâkimi gibi görünen Selman ünlü bir İngiliz futbol klübünü (Newcastle United) satın almak için milyarlar dökmeyi göze alıyor. İngiltere’de nâmın yürüyecek ki, efendilerin seni görecek!

Bu Müslümanların yüzkarası adamlar, İslâm dünyasını “en sıkı Müslümanlık, selefilik” satarak kandırmaya çalışırken, emperyalist efendilerini ikna etmenin mümkün olmadığını biliyorlar. 
Petrol fiyatları daha bir süre düşük seyredeceğe benziyor, çünkü insanlar evlerinden çıkmıyor ve araba kullanamıyor. Tüketim artmadan fiyatları artırsan neye yarayacak ki? Geriye hac gelirleri kalıyor. Dünya ölümcül salgınla baş edemezken, bazı ülkelerde söndürüldü sanılan kovid 19 yeniden baş gösterirken hac meselesi ne olacak? Meseleye iktisat açısından bakarak alınacak kararların nelere yol açacağı tahmin dahi edilemez. Mâli bakımdan sıkışmış Suudilerden bir çılgınlık beklenebilir. Türkiye şimdiden, hac konusunda kesin kararını vererek bir çılgınlığın önüne geçmelidir.