16.10.2018 Salı
Suudî Kral Selman´ın R. T. Erdoğan´ı araması ve iş birliği için teşekkür etmesi beni işkillendirdi.
Her işe oğlu bakıyordu. Oğlu aramadı, Kral aradı... Oğlan arasaydı, Reis elbette telefonuna çıkmayacaktı, öfkesini dizginleyerek: "Sen git, baban gelsin!" diyecekti. Makamsa makam, mevki ise mevki... Eşitiz!
Kral Selman acaba suçluluk psikolojisiyle mi aradı?
Türk istihbaratı ve emniyeti Kaşıkçı´ya dair bütün bilgilere sahip ve katledildiğinden emin. Suudîler de bunun farkında.
Telefon konuşmasında, Kaşıkçı hâdisesinin aydınlatılması meselesi ele alınmış. Ortak çalışma grubu kurulmasının önemi vurgulanmış. Selman bir de şey diyesiymiş: "Türkiye ile güçlü ilişkileri kimsenin baltalamaya gücü yetmeyecektir!"
"Ortak çalışma grubu" mide bulandırıcı. Suudîlerin hâdiseyi kapatmak istedikleri açık.
Türkiye, Suudî ailesinin ümüğünü sıkacak bilgilere sahip. Bunu kullanacağı belli.
"Cinayet", her ne kadar onların toprakları sayılan konsoloslukta işlendiyse de, konsolosluk da bizim ülkemizde. Mesuliyet üzerimizde ve "cinayet"i aydınlatmak boynumuzun borcu. Suudîlerin bu işe karışmaması gerek. Onların tek hesabı var. Hâdisenin bir an önce kapanması.
"Cinayet" Türkiye için bir koz...
Son zamanlarda Suudîler bize bayağı sıkıntı verdiler. ABD ile (dolayısıyla İsrail´le) birlikte hareket ettiler.
Suudîler, Körfez emirlikleriyle el ele vererek Katar´ı boğmaya kalktılar. Türkiye, Katar´a sahip çıktı.
Suudîler, Mısır´da, Müslüman Kardeşler´i ABD´nin yol göstermesiyle deviren Sisî´ye para desteği sağladılar.
Türkiye Filistinlilerin her derdine koşarken, Suudî veliaht küçük Selman hiç oralı olmadığı gibi, Filistinlileri İsrail´e yamaya çalışıyor. Diğer taraftan ülkemize dil uzatarak, "Erdoğan´ın yönettiği Osmanlılar, Müslüman Kardeşler´i de kullanarak halifeliği yeniden getirmek istiyor." diyebiliyor. Daha öteye gidiyor, Türkiye´yi İran ve Katar´la birlikte "şeytan üçgeni" diye adlandırıyor!
Suudîler ABD´ye o kadar yamanmışlar ki, Suud ailesinin gözdesi imam Abdurrahman es-Sudeys, "Allah´a hamd olsun ki bugün Suudi Arabistan ve ABD, dünyanın iki kutbu. Suudi Arabistan lideri Kral Selman ve ABD Başkanı Donald Trump liderliğindeki bu iki güç, dünyayı güvene, barışa, kalkınma ve refaha taşıyorlar." sözlerini sarf ediyor.
Neresinden bakarsanız bakın Suudîlerle ayrı dünyalardayız.
Kutsal toprakların Suudîlerin elinde olmasının ve Suudîlerin Siyonist politika dairesine girmesinin hac farizasını sakatlayacağı meselesini biz dile getirdiğimiz gibi, "yandaşlar"dan bile yazanlar oldu.
Türkiye eline bir koz geçirmiştir. Ne yazık ki, bu koz bir "cinayet"tir. Suudîleri, "hiza"ya getirmek için muhakkak kullanacaktır.
Türkiye ne biliyorsa ABD de biliyor. Daha önce bahsettiğim gibi, Trump için de "cinayet" bir koz.
Şu tartışılmalı: "Cinayet" koz olarak mı kullanılmalı, yoksa Suudîlere, "Hadi oradan! Kırdığınız ceviz kırkı geçti. Ortak hareket yok, iş birliği yok. Cinayet aydınlatılacak ve mesuller cezalarını çekecek." demeli mi?
Bir "cinayet"ten çıkar hesabı yapmak ne derece doğru?
"Cinayet"i bile bile aydınlatmamak suça ortak olmaktır.