Dünyada ‘koydu mu oturtan liderler’ dönemi yaşanıyor. Hangi ülkeye baksak, oradan Donald Trump gibi Viktor Orban gibi olmayı benimsemiş yeni bir lider profiliyle karşılaşıyoruz. Lider profiline ek olarak, yine pek çok ülkede, daha önce siyasi sistemin ‘parya’ rolünü uygun gördüğü türden hamaset diline sahip partilerin yükselişine tanıklık ediliyor.
Fransa’ya, İtalya’ya, hatta Almanya’ya baktığımızda da bu yeni eğilimi fark edebiliyoruz.
Partilerin bugüne ve yarına dair uygulanabilir programlarla kamuoyu önüne çıkması yerine, geçmişi ululayan, potansiyel tehditleri gerçek olarak sunan ve kutuplaştırmaktan medet uman bir dile sahip olması ilgi görmeleri için yetiyor.
Liderler ise gürültücü. Hakikatle ilgisi olmayan, kendi yarattıkları gerçekler dünyasına uygun bir dile sahipler. Hepsinin bir veya birden fazla ‘düşman’ bellediği isim veya kurum bulunuyor. Sorunların çözümüyle ilgilendikleri yok, sorunların varlığını kendi varlık sorunları haline dönüştürmekle meşguller.
Bu yeni tip partiler ve liderler iktidarları zorluyor, pek çok ülkede ya tek başlarına ya da koalisyon halinde iktidara da tırmanıyor.
Herkesin, hepimizin zihnini de etkileyen günümüzün bu gerçekliği, dışarıdan bakıldığında önüne geçilemez bir akım olarak görülüyor.
Parti dediğin dünyadaki yeni eğilime uygun parti, lider dediğin de ABD’deki Trump ve Macaristan’daki Orban gibi olmalı.
Genel geçer düşünce tarzı bu.
O tür liderler ve partiler geçmişte de vardı
Aslına bakarsanız, bugünün bu gerçeğinin geçmişte de örnekleri var. İçine düştüğü olağanüstülük kokan durumlarda, zaman zaman, dünyamızın şimdikine benzer siyasi ortamlar ürettiği geçmişte de oldu. Bugün yaşadığımızın birinci (1914) ve ikinci (1938) dünya savaşları öncesinde Avrupa’nın içine düştüğü durumla benzerlikleri var.
Kaçınılmaz olarak savaş/lar doğuruyor öyle ortamlar, hem de ne savaşlar…
60 milyona yakın insanın hayatını kaybetmesine yol açan İkinci Dünya Savaşı sonrasında “Bir daha asla” kararlılığıyla oluşturulan ‘barış’ eksenli sistem ve barışı sağlayacağı inancıyla inşa edilmiş kurumlar artık eskidi. Daha sonraları bu durumu hissettirmemek için devreye sokulmuş ekonomik yapılar da beklenenleri vermekten uzak kaldı. Küreselleşme kolaylık ve zenginlik getirdi, ama ürettiği vahim sorunlar da ortada.
‘Barış’ ise, etrafımıza baktığımızda da gördüğümüz gibi, hala bir hayal.
Popülist liderleri ve partilerini günümüzde ön plana çıkaran işte bu tablo.
Onların dayattığı sorunlar ve tehlikeler ise -özellikle bizim de içinde yer aldığımız bölge için- daha büyük…
Kalıcı mı peki bu?
Etkili olduğu kesin bu tablonun, ancak kalıcı olacağı iddiası temelsiz. Her ülkenin kendisini diğer ülkelerden daha önemli, kendi halkını başka halklardan daha değerli olarak görmesine ve her taşın altında ‘düşman’ aranmasına yarayan siyasi söylem halkları etkisi altına alabilir, alıyor da; ama bir yere kadar… Bu gürültülü yeni tarz-ı siyasetin esas sorunları çözemediği gibi neden çözemeyeceği de bir gün mutlaka görülecektir.
Yeter ki, modalara uymak yerine sağduyu istikametinde tavır almayı, gürültülü ortama katılmak yerine gerçeklerle irtibatını kaybetmeden siyasi kozasını örmeyi ve hep doğruları söylemeyi temel ilke olarak benimseyen birileri olsun.
Öyle partiler ve liderler…
Nitekim, popülist liderlerin ön plana çıktığı ülkelerde, modaya uymaktan geri duran ve onların zorladığı yeni siyaset ortamının tehlikelerine işaret etmeyi sürdüren siyasiler, getirildikleri konumda gözledikleri yanlışlar vahim boyutlara ulaştığında alarm düdüğünü çalabilen bürokratlar ve başka meslektaşları güce boyun eğse de eğilip bükülmeyen medya mensupları bulunuyor.
ABD’de olduğu gibi.
Trump neden azledilmek isteniyor
Trump’la ilgili azil süreci böyle bir tepkinin sonucu. Onun politikalarının yanlışlığını yakından gören bürokratlar içerisinden bunu Kongre’ye duyuran çıktı; ayrıca Temsilciler Meclisi’ne tanık olarak çağrılan eski-yeni bürokratların çoğu gözlemledikleri vahameti siyasilerle paylaşmaktan geri durmadı. Trump-sevdalısı olanların örtbas etme girişimlerine rağmen, medya -ve özellikle internet medyası- gerçekleri paylaşmayı sürdürdü. Kongre’ye yansıyan bu çabaların Trump’ın kendi partisi içinden siyasileri ne kadar etkileyeceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Başkanın azil edilebilmesi için Trump’ın partisinin (Cumhuriyetçi Parti) daha fazla sandalyeyi işgal ettiği 100 üyeli Senato’da üçte ikilik bir çoğunluğun (66 oy) Trump aleyhine oy kullanması gerekiyor.
Halkın önüne yeniden aday olarak çıkabilirse, ‘popülist siyaset modası’nın günümüzdeki en önemli temsilcisi olan Donald Trump’ın, dört yıl için daha başkan seçilebilmesi hala mümkün.
Popülist liderler ve onlar sayesinde iktidar olmuş olan düşünce tarzının bir yerde durdurulması gerekiyor.
Ne zaman, nerede?
Cevabım şu: Dünyada gerçek anlamda ‘barış’, herkes için refah ve düşmanlık üretmeyen bir ortam isteyenler, kendilerini bu özellikleriyle kitlelerle tanıştırdıkları zaman ve bunu gerçekleştirebildikleri popülizmin etkili olduğu ilk ülkede…