Korkutulmuş ve sindirilmiş bir kurum: TCMB

İktisatçı yazar Mehmet Ali Verçin Analiz Etti...

Korkutulmuş ve sindirilmiş bir kurum: TCMB

Ne olduysa oldu ve kaşla göz arasında kurlar 6,85’ten 7,40’a yükseldi. Bu beklendiği için sürpriz etkisi oluşturmadı.

Aynı anda faizler de aşırı yükseldi. Bu da sürpriz etkisi oluşturmadı. Çünkü ekonomi yönetimi, bankalara zorla ve razı olmadıklarla faiz oranlarıyla kredi verdirmişti; TCMB piyasaları ucuz paraya boğmuştu ve mevduatlar, enflasyonun dört puan altında faize mecbur edilmişti. 

Daha önceki yazılarda TCMB ve bankaların krediler yoluyla yaklaşık 900 milyar TL para basıp piyasaya sürdüklerini ve ne yapılırsa yapılsın, orta vadede bile bu paranın geri çekilemeyeceğini iddia etmiştim. 

Durumun sürdürülebilir olmadığı anlaşıldığında, faizler, zembereğinden boşalmış gibi hızla arttı. 

Aslında böyle bir fırtınayı erken sezmiş olan TCMB, dövizler için uyguladığı zorunlu karşılıkları artırarak piyasadan TL çekmeye başlamıştı. 

Kamu bankaları da “otomotiv üreticileri zam yaptılar” gerekçesiyle araç kredilerini desteklemekten vaz geçirilmişti. Yine de gelen fırtınanın önü kesilemedi. 

FAİZ FIRTINASI 

Bir ara %7,25’e kadar düşmüş olan gösterge hazine tahvil faizi %14,05’e kadar; keza %9,85’e düşmüş olan on yıllık tahvilin faizi de %15,35’e kadar yükseldi. 

Mevduat faizleri de %7’lerden hızla %12’lere sıçradı. 

TCMB’nin bankalar için açtığı ihalelerde ortalama faiz oranları %11,30’a yükseldi. 

En son araç kredisi faiz oranı %18’in, konut kredisi faiz oranı %16’nın ve tüketici/ KOBİ kredileri de %20’nin üzerine çıktı. (Bkz. Garanti Bankası internet şubesi) 

Geçen hafta bu köşede, ben de faiz fırtınasının gelmekte olduğunu ve eğer TCMB önlem alırsa şu anda %8,25 olan gösterge faizin %15’ten geri dönebileceğini; gerekli ve yeterli tedbir alınmazsa faizlerin %20’ye yakınsayacağını ifade etmiştim. 

Alınmasını önerdiğim temel tedbir faizlerin derhal %12’ye yükseltilmesi ve ek makro ihtiyati tedbirlerin alınmasıydı. (Bkz. Sindirilmiş ve korkutulmuş kadrolar kriz yönetemez - 11 Ağustos) 

Bloomberg HT’nin kurumlar arasında yapmış olduğu ankete göre, çoğunluk, açık arayla, TCMB’nin 20 Ağustos toplantısında faiz oranlarını artırmaya cesaret edemeyeceğini tahmin ediyor.

TCMB NE YAPIYOR? 

TCMB her şeyin farkında olarak artık %8,25 faizle borç vermiyor. 

Şu anda TCMB %9,75 ve %11,25 faiz oranıyla bankalara borç veriyor. Yani faizleri fiilen 3 puan artırarak geçici sıkılaştırma tedbirleri alıyor.
 
Soru: Ey piyasalar, TCMB’nin örtük olarak faizleri 3 (üç) puan artırması mı kur ve piyasa istikrarına yardımcı olur olur yoksa %8,25 olan gösterge faizini 1,75 puan artırarak faizleri %10’a çıkarması mı? 

Cevap: Kesinlikle gösterge faiz oranlarının %8,25’ten %10’a yükseltilmesi. Yani yan yollarda faiz oranlarını fazla artırmak, düz yolda düşük faiz artırmanın etkisini gösteremiyor. 

Yüksek enflasyon tehdidiyle oluşan bu faiz fırtınası geçici bir sorun olmamasına rağmen, TCMB yönetimi, bu faiz fırtınasına, geçiciymiş gibi muamele edip zaman kazanmaya çalışıyor. 

Zaman kazanıp ne yapacaklar? 

Cesaretlerini toplayıp Sayın Cumhurbaşkanımıza işin vahametini anlatmak için fırsat kollayacaklar. 

Bu fırsatı bulamazlarsa ne olacak? 

Bekleyecekler. Çünkü Sayın Cumhurbaşkanımız ikna edilmediği sürece TCMB gösterge faiz oranlarını artıramaz. (Bkz. Murat Çetinkaya) 

Daha düşük ve daha doğru faiz oranı yerine daha yüksek bir faiz oranında niçin ısrar ediliyor? 

Çünkü korkutulmuş ve sindirilmişler. 

AKLETMESİNİ UMDUĞUMUZ BÜROKRATLAR… 

Bürokratların bütün birikimleriyle siyasi iradeye katkı sunmalarını sağlamak yerine, sadece talimatları yerine getirmeye zorlanmaları; dönüp dolaşıp siyasi iradeye zarar verir, bu böyledir. 

Atanırken “söz dinlemeye amade” olduklarını ima ederek göreve talip olan bürokratlardan kahramanlık bekleyecek günlerde değiliz. 

Öyle görünüyor ki bu korku atmosferi sonuçta sadece yoksul ve sabit gelirli halka zarar verecek. 

Umulur ki ülke yararı her şeyin önüne geçer; korkutulanlar ve sindirilenler davet edilerek doğru işler yapmak konusunda cesaretlendirilir. 

Enflasyonun “kanunu olmayan bir suç ve kefareti olmayan bir günah” olduğuna dair kanaatimi tekrar teyit ediyorum.