Kooperatif Yöntemiyle Kalkınma Mümkündür-2

Reşat Nuri EROL

Kooperatif Yöntemiyle Kalkınma Mümkündür-2

Ne diyorduk, daha doğrusu önceki yazımızın en başında ne demiştik? ?Önceki ?Ortaklık Uygarlığı, Ortaklık Sistemi, Semt Kooperatifleri? başlıklı yazımızın en sonunda dediğimiz neydi? / ?Bizim yazı başlığı olarak ?Semt Kooperatifleri Sistemi ülkemizi kurtarır?? dediğimiz gün, bir yazar (Hayrettin Karaman, 9 Kasım 2018, Yeni Şafak) ?Kooperatif yöntemiyle kalkınma mümkün müdür?? diye sormuş ya; oradan devam ederiz?´ / Öyle yapalım ve oradan devam edelim? Soru neydi? ?Kooperatif yöntemiyle kalkınma mümkün müdür?? El-cevap: Kooperatif yöntemiyle kalkınma mümkündür??

Söz konusu yazımızın en sonunda, ?Konya´daki ?Huğlu Av Tüfekleri Kooperatifi? örneğini anlatarak devam edeceğiz?? Evet, kaldığımız yerden devam edelim?

?Huğlu Av Tüfekleri Kooperatifi

Dünya Savaşı sırasında Mustafa isimli bir askerimiz, ordudaki görevi itibariyle silahlarla tanışmasıyla, av tüfeği sanatının doğmasına öncü olmuştur. Huğlu´nun coğrafi konumu sebebiyle zamanla bütün kasaba halkının tüfek imalatına olan ilgisi artmış ve bu artış kurumsal bir çatı altında toplanmayı kaçınılmaz hale getirmiştir. 1962 yılında 165 üyesi ile kurumsal bir kimliğe bürünmüş ve kooperatif dünyada bilinen ilk 10 üretici firma arasına girmiştir. / Bugün itibarıyla 17 bin metrekaresi kapalı toplam 25 bin metrekare alanda faaliyet gösteren firma, 548 üye ve 450 çalışanıyla ürettiği tüfeklerin yüzde 80´ini başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Fransa´dan Norveç´e, Lübnan´dan Botswana´ya, Şili´den Filipinlere kadar 50´nin üzerinde ülkeye ihraç etmenin haklı gururunu yaşamaktadır.

 

?Neler yapabiliriz?? ile devam edelim.?

Hayrettin Karaman, ?Kooperatif yöntemiyle kalkınma mümkün müdür?? başlıklı ilk yazısında, Yusuf Üstün´ün yazısından yukarıda anlatılanları aktardıktan sonra, bugün (11.11.2018, Pazar) de aynı başlıkla bir yazı daha yazmış. Oradan devam edelim?

?Yusuf Üstün´ü okumaya devam edelim:

Türkiye kendi dinamiklerinden hareketle yeni bir model oluşturmalı ve bu model dünyaya örnek olmalı. Kooperatif bankacılığını, finans kooperatifçiliğini, kooperatif sigortacılığını konuşmalıyız.

Ülkemiz sigortacılık sektörünün yıllık üretimi yaklaşık 40 milyar TL. Ortalama reasürans oranı yüzde 70 civarında. Yani 40 milyar TL´nin yüzde 70´i olan yaklaşık 28 milyar TL yurtdışına reasürans fonlarına gitmektedir. Sigorta şirketlerimizdeki yabancı sermaye oranı ise yaklaşık yüzde 75´tir. Bu durumda geriye kalan 12 milyar TL´nin yüzde 75´i olan yaklaşık 9 milyar TL de kâr transferi yoluyla yine yurtdışına gitmektedir. Kabaca 40 milyar TL´lik sigortacılık sektörümüz aslında 4-5 milyarlık bir bütçeyle dönmektedir.

 

Ülkemizde faaliyet gösteren sigorta şirketleri eğer mütüel (kooperatif) olsalardı, bunların yapısı gereği tam olarak milli şirket olacaklardı. Çünkü kooperatifler satın alınamazlar. Yani en azından yukarıdaki örnekteki 12 milyar TL´lik kâr transferi söz konusu olmayacak, bu para ülkemizde kalacaktı.

Oysa ülke ekonomimizin kendi kaynaklarımızla büyüyebilmesi açısından kooperatif modeli ülkemize büyük bir fırsat sunmaktadır.

Ülkemiz sigortacılık sektöründeki yabancı sermaye yoğunluğunun önüne geçebilmek, millî fonların yeterli büyüklüğe gelmesiyle ülkemizin finans merkezi olması iddiasına katkı vermek, kârdan ziyade tasarruf amacı güden kooperatifçiliğimizin geliştirilmesi, haklı dini kaygıları bulunan kişilerin uygulanan tekâfül tekniği ile bu kaygılarının giderilmesi gibi her biri birbirinden önemli kriterlerden hangisi açısından bakarsak bakalım, kooperatif sigortacılığına destek verilmesi ve tercih edilmesi millî, iktisadî, insanî ve dinî açıdan kaçınılmazdır.?

Bitmedi; ?İŞÇİ KOOPERATİFLERİ? bölümünde kaldık, oradan devam ederiz?

Bugünkü yazımızı, önceki yazımızın en sonunda dediğimizi bir kere daha hatırlatarak noktalayalım: ?Atalarımız demiş ki; akıl için yol birdir. / Allah cümlemizi akledenlerden eylesin??