Bu çok önemli bir şey, burada kalıyor adam. Kalma git artık yani, senden başkası yok mu? Mecbur musun? 20 sene genel başkanlık falan olmaz bir memlekette. Olmaz. Yerine gençler gelir, burası genç ülkesi. Yetiştirmiyorlar ve almıyorlar. Filtrasyon var, kitle partisinde filtre ediyorlar.
Bu sözler Türk tarihçi, akademisyen ve yazar Prof. Dr. İlber Oltaylı'ya ait.
Bu sözleri Halk TV'de İsmail Küçükkaya'nın sunduğu "Yeni Bir Sabah" programında söyledi Ortaylı.
Oltaylı'nın "20 sene genel başkanlık olmaz" sözleri tartışma başlattı.
Aslında bu yeni değil, uzun yıllardır ara ara süregelen bir tartışma.
Çünkü Türkiye'de kimi liderler, 10 yıl, 20 yıl hatta daha fazla genel başkanlık koltuğunda kalabiliyor.
Türkiye'nin son 60 yıllık siyasal tarihine bakıldığında bunun birçok örneğine rastlamak mümkün.
Farklı hükümetlerde 7 defa başbakanlık
Örneğin Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit, Deniz Baykal, Devlet Bahçeli, Recep Tayyip Erdoğan ve Kemal Kılıçdaroğlu bunlardan birkaçı.
Demirel, 1965-1993 yılları arasında yedi farklı hükümette toplam 10 yıl 5 ay süreyle başbakanlık, 1964-1980'e kadar Adalet Partisi, 1987-1993 yılları arasında ise Doğru Yol Partisi Genel Başkanı olarak görev yaptı.
30 yıldan fazla genel başkanlık koltuğunda kaldı
Erbakan, başbakan ve başbakan yardımcılığının yanı sıra Milli Nizam Partisi (1970-71), Milli Selamet Partisi (1973-1981), Refah Partisi (1987-1998), Fazilet Partisi (1998-2001) ve Saadet Partisi'nde (2001-11) toplamda 30 yıldan fazla genel başkanlık koltuğunda bulundu.
30 yıldan fazla genel başkanlık koltuğunda görev yapan var / Kolaj: Independent Türkçe
Çeyrek asır genel başkanlık yaptı
Ecevit, başbakan, başbakan yardımcılığı ve bakanlık gibi birçok görevlerde bulundu. 1972-1980'e kadar Cumhuriyet Halk Partisi, 1987–2004 yılları arasında ise Demokratik Sol Parti dahil toplamda 25 yıl genel başkanlık koltuğunda kaldı.
Baykal, bakanlık ve başbakan yardımcılığı yaptı. Deniz Baykal, kısa aralıklar dışında 1992-2010 yılları arasında yaklaşık 18 sene genel başkanlık görevini yürüttü.
Bahçeli, başbakan yardımcılığı görevinde bulundu. 1997'de Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanlığı'na seçilen Bahçeli, kısa bir dönem hariç 25 yıldır görevine devam ediyor.
20 yıldır başbakan ve cumhurbaşkanı görevinde
Erdoğan, 2003-2014 yılları arasında 11 yıl kesintisiz başbakanlık yaptı. İki dönemdir Cumhurbaşkanlığı görevini yürüten Erdoğan, bir dönem hariç 2003'ten beri genel başkanlık görevini sürdürüyor.
Koltuğa oturan bir daha kalkmıyor
Kılıçdaroğlu, 2010 tarihinde Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığı'na seçildi ve 12 yıldır kesintisiz bu görevi yürütüyor.
Örnekler daha da çoğaltılabilir. Doğrusu bu sadece siyasette olan bir durum değil dernek, spor kulüpleri, sendika, ticaret ve esnaf odalarında da benzer durum var.
"Koltuktan kalkmakta sıkıntı yaşıyorsa kesinlikle altını kirletmiştir"
Tabiri caizse oturulan koltuk o kadar tatlı geliyor ki kimse kalkmak istemiyor.
Oturdukları koltuklardan kalmamalarının birçok sebebi mevcut.
Eski Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Bülent Arınç, daha önce bu konuya atıf yapan bir Hint atasözünü hatırlatmıştı:
"Bir Hint atasözünde denir ki ‘eğer birileri oturduğu koltuktan kalkmakta sıkıntı yaşıyorsa kesinlikle altını kirletmiştir."
Peki, liderler neden koltuğu terk etmiyor, gençlere niçin yer açmıyorlar?
Siyaset bilimciler, konuyu Independent Türkçe'ye değerlendirdi.
"Bunun en canlı örneği ABD'dir"
Siyaset bilimci Prof. Dr. İlter Turan, kendi isteğiyle koltuğundan gitmek isteyen liderin olmadığını söyledi.
İktidarın hoş bir şey olduğunu kaydeden Prof. Dr. Turan, "Demokratik toplumlarda normal olan liderlerin seçim yoluyla yenilenmesidir" dedi.
Bazı sistemlerde lider ve örgütlerin yenilenmesi için bir süre tahdidi konulduğunu dile getiren Turan, "Bunun en canlı örneği ABD'dir. Bir kişi iki dönemden fazla başkanlık yapamaz. Bu bir gelenektir. Franklin D. Roosevelt bu geleneği ihlal edip dört dönem seçilince bunun tekrarlanmaması için anayasaya bir madde eklendi" ifadelerini kullandı.
İlter Turan / Fotoğraf: AA
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping'in iki dönem parti genel sekreteri kuralını bozarak görev süresini tekrar uzattığını hatırlatan Turan, "Birçok yönetim anayasaya görev süreleriyle ilgili sınırlar koyuyor ama daha sonra bunu değiştiriyorlar. Şu veya bu şekilde lider yenilenmesi bir siyasi partinin ya da memleketin değişen koşullara uyum sağlaması için çok önemli bir araçtır. Bilhassa demokrasiyle yönetilen ülkelerde mutlaka uygulama alanı bulması gerekir" yorumunda bulundu.
"Parti içi demokrasinin oturduğu yerde bu olmaz"
Siyaset bilimci Prof. Dr. Ali Çarkoğlu da Turan ile benzer görüşte.
Çarkoğlu'na göre bunun başlıca sebebi yakın çevrenin lideri değiştirmek istememesinden kaynaklanıyor. Fikir birliği olsa liderler gayet kolay değişebilir.
Birleşik Krallık'ta Muhafazakar Parti'nin başarısız olan liderlerini hemen değiştirdiği örneğini anımsatan Çarkoğlu, "Ancak Türkiye'de partilerin yapısı böyle bir değişime olanak vermeyecek şekilde ortaya çıkmış. Bunun da başlıca sorumlusu genel başkanların kendi ekiplerini partiyi kontrol edecek şekilde konumlandırmalarıdır" diye konuştu.
Ali Çarkoğlu / Fotoğraf: Twitter
Parti içi demokrasinin oturmuş olduğu ülkelerde uzun süreli işbaşında kalma durumunun yaşanmadığını aktaran Çarkoğlu, şunları kaydetti:
"Gerek seçim sistemi gerek seçim ve siyasetin finansmanı ve gerekse de parti içi yapılanma mümkün oldukça rekabete açık olması gerekir. Gerekirden kastım eğer liyakat ve seçim karşısında başarı kriterine uymaksızın işbaşında kalan parti liderleri istemiyorsa tabii ki. Yoksa pek çok farklı ülkede benzer durum ortaya çıkıyor. Yani rekabeti sağlayacak düzenlemelerin yapılmış olması lazım ama Türkiye'de maalesef bilhassa parti içi organizasyon bu rekabetçi düzenlemeyi anlamsız kılıyor, böyle bir şey yok denilebilir."
"Kişileri kolayca kültleştiren geleneklere sahibiz"
Siyaset bilimci Doç. Dr. Can Kakışım da Prof. Dr. İlber Oltaylı'nın saptamasının bir realiteyi işaret ettiği görüşünde.
Kakışım'a göre bu durumun en temel sebebi Türkiye'deki parti içi demokrasi sorunu. Çünkü siyasi partiler kanunu liderlere partiyi istedikleri kadar elinde tutma imkanı veriyor.
Can Kakışım / Fotoğraf: Twitter
Meselenin bir diğer boyutunun da ülke kültürüyle alakalı olduğunu ifade eden Kakışım, sözlerini şöyle tamamladı:
"Doğu toplumları olarak kurumsal işleyişten çok kişileri öne çıkaran ve kişileri kolayca kültleştiren geleneklere sahibiz. O yüzden sadece partilerde değil, dernek, spor kulüpleri, sendika gibi yerlerde aynı durum geçerli. Değişimin riskini almak yerine eksiklerine rağmen mevcut olanı, alışık olduğumuzu tercih edebiliyoruz. Bunun değişmesi için köklü bir zihniyet devrimi gerekir."