Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te yapılan protestolar nedeniyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 108 kişi hakkında açılan davanın 3’uncu duruşması 10 oturumun ardından sona erdi.
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nin baktığı dava dosyasında sanık olarak yer alan 108 kişi, 29 ayrı suçlamayla 38’er kez ağırlaştırılmış müebbet ve 19 bin 680’er yıl hapis istemiyle yargılanıyor.
Mahkemenin Sincan Cezaevi Kampüsü’ndeki salonunda görülen davanın bugüne dek 3 duruşma, 15 oturumda yapıldı. 28 kişinin tutuklu yargılandığı davanın son duruşmasında Ayhan Bilgen, Can Memiş, Berfin Özgü Köse, Cihan Erdal, Zeki Çelik, İbrahim Binici, Emine Ayna ve Emine Beyza Üstün olmak üzere 8 isim tahliye edildi. Bir sonraki duruşma ise 20 Eylül’e ertelendi.
İki ay devam eden yargılamada şimdiye değin duruşmalarda neler yaşandığını Mezopotamya Ajansı derledi.
İlk duruşmanın görülüğü 26 Nisan’da Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, “Cinayetlerin failleri bugün hakim karşısına çıkıyor, katiller için hesap vakti” sözleriyle nasıl bir yargılama yapılacağının sinyalini vermiş oldu.
Talimat alan yargının karşısında ise HDP’nin yoğun hazırlıklarıyla birlikte davayı sahiplenme ve dayanışma yüksek oldu. Öyle ki bin 200 avukat savunmayı üstlenmek için yetki belgesi sunarken, 11 farklı ülkeden yabancı heyetler ve birçok baro başkanı davayı takip etmek için Ankara’ya geldi.
Duruşmanın görüldüğü salona kadar kurulan 3 ayrı kontrol noktasının yanı sıra binanın her iki tarafına keskin nişancılar yerleştirildi. Yaklaşık bin 500 kişilik kapasiteye sahip duruşma salonuna 300 jandarma ve çevik kuvvet polisleri görevlendirilirken, 100 avukat “yer olmadığı” gerekçesiyle salona alınmadı. Avukatları salona almayan mahkeme heyeti, temel hukuki talepleri dahi yok saydığı, savunma avukatlarını görmezden geldiği bir yargılama yürütmek istemesi tepkiye neden oldu. Avukatlar, duruşma boyunca mahkeme heyetini, alkışlarla, salonu terk ederek protesto etti. Avukatların, “Et ve Süt Kurumu’nun avukatı burada, HDP’nin avukatları alınmıyor” sözleri dikkati çekti.
Avukatları görmezden mahkeme heyeti, kimlik tespitiyle yargılamayı başlatmak istedi. Ancak bu sefer de yargılanan siyasetçilerin protestosuyla karşılaştı. Mahkeme heyetinin yargılamayı sürdürme çabası kimsenin duymadığı 3 bin 530 sayfalık iddianamenin özetinin okutturmasıyla devam etti.
'YASADIŞI YARGILAMA'
Siyasetçilerin “kumpas davası” dediği duruşmalarda avukatlar da “yasadışı yargılama” diyerek, dava için özel olarak görevlendirilen heyeti reddetti. Avukatların talebini geri çeviren mahkeme heyeti, bir üst mahkemeye 7 gün içinde itiraz edebileceklerini bildirdi. Ancak başından beri usule ilişkin yaptığı hukuksuzluğa devam eden heyet, bir sonraki duruşmayı 3 Mayıs’a, yani 7 günlük itiraz süresinin bitimine bir gün kalacak tarihe erteledi. Ancak duruşma pandemi gerekçesiyle 18 Mayıs’ta görüldü.
Salon içinde kendisini bu şekilde gösteren tutum dışarıda da farklı değildi. HDP Meclis Grubu’nun salon önünde açıklama yapması engellenirken, Emniyet Teşkilatı Vazife Malulü ve Şehit Aileleri Vakfı üyesi bir grubun ellerinde bayraklarla salon önüne kadar gelip, HDP karşıtı gösteride bulunulmasına engel olunmadı.
Davanın ikinci duruşması 18-20-21 Mayıs’ta 3 oturum şeklinde gerçekleşti. Duruşmayı takip etmeye gelen herkes davanın görüldüğü salona kadar 3 ayrı arama noktasından geçti. Yol boyunca görülen asker ve polis yoğunluğu duruşma salonunda arttı.
Avukatlar ve tutukluların arasına iki şerit olmak üzere cezaevi jandarma görevlisi ve polisler yerleştirildi. Çevik kuvvet polisinin de silahlarıyla girdiği duruşmada avukatların, “silahlar altına yargılama yapıyoruz” sözü durumu özetle nitelikteydi.
İlk duruşmada kabul edilen basın kartları ikinci duruşmanın ilk oturumunda “mahkeme başkanının talimatı var” denilerek kabul edilmedi. Devletin verdiği “turkuaz basın kartı” olmayan gazetecilerin elinden bilgisayar ve telefonları alınarak, izleyiciler için ayrılan başka bir salona alındı.
“Basın almasın” talimatını veren mahkeme başkanı ile avukatların yaptığı görüşme sonrasında basın da duruşmanın görüldüğü salona bilgisayarlarıyla birlikte girdi.
AB DELEGASYONU SALONDA
Duruşmanın üç oturumunu milletvekilleri, baro başkanları, parti üye ve yöneticileri, sivil toplum örgütü temsilcilerinin yanı sıra Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu’ndan ve AB üyesi ülkelerin diplomatik temsilciliklerinden isimler takip etti. Duruşmada müşteki koltuğunda ise İçişleri Bakanlığı, AKP, Et ve Süt Kurumu gibi kurumların avukatları yer aldı.
19 Mayıs: Gergin başlayan duruşmada mahkeme heyetinin reddine ilişkin avukatlar ve tutuklu siyasetçiler gerekçelerini sıraladı. Duruşmanın ilk oturumu ‘reddi hakim’ taleplerinin gerekçelerinin sıralanmasıyla geçti. Tutuklu siyasetçiler ve avukatlar, mahkeme heyetini, “İktidarın talimatını uyguluyorsunuz, dosyaya bakılmamış, deliller araştırılmamış, tasfiye operasyonu, kurgu, bu mahkeme IŞİD’i savunuyor, gerçekleri ortaya biz çıkaracağız” diyerek reddetti.
20 Mayıs: Duruşmanın ikinci oturumunda konuşan siyasetçiler, bir yandan davaya karşı tutumlarını belirtirken diğer yandan hangi amaçlarla hazırlandığını ortaya koyarak yargılama yaptı. İmralı Heyeti Üyesi Sırrı Süreyya Önder, “Et ve süt kurumunun temsilcisi de orada, soruyorum: Ben size ne yaptım? Etinizi mi çaldım, sütünüzü mü döktüm? Bana ve arkadaşlarıma 38 müebbet istenen bir davada müşteki olacak kadar ne geldi başınıza” diye sordu.
Diyarbakır eski Belediye Eş Başkanı Gültan Kışanak da, “Önümüze getirilen şey bir iddianame değil. Bir senaryo, bir kurgu. Siz bu senaryoda aktör olmak istiyor olabilirsiniz ama biz olmayacağız. Biz barışı, demokrasiyi, kadın haklarını savunmaya devam ederek bu iddianameyi size iade edeceğiz” dedi.
21 Mayıs: Duruşmanın 3’üncü oturumu avukatların konuşmasıyla geçti. Başka ülkelerin faşizm dönemine ait “kolektif yargılama” ile yargılamanın yapıldığı vurgulandı. Mahkeme heyetine görevini hatırlatan avukatlar, “Bağımsız olduğunuza bizi ikna etmek zorundasınız. Sizin bağlı olduğunuz HSK, siyasi iktidarın belirlediği üyelerden oluşuyor. Kanun yargıya müdahalenin önünü açmış. Türkiye Cumhuriyeti artık genelgeler devleti olmuştur” sözleriyle yargının geldiği durumu özetledi.
ÜÇÜNCÜ DURUŞMA: DAVA DENİZ’LE ANILACAK
Davanın üçüncü duruşması 14-25 Haziran tarihleri arasında 10 oturum şeklinde gerçekleşti. HDP İzmir İl Binası’na yapılan saldırıda Deniz Poyraz’ın katledilmesi ile duruşmanın rengi değişti. Mahkeme heyetinin “HDP binalarına neden hiç saldırı olmuyor?” sorusundan bir gün sonra yaşanan katliam herkesin sözünü mücadeleye doğru itti. Çözüm sürecinin, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın rolünün anlatıldığı duruşmada, mahkeme heyeti soru soramamaya siyasetçiler ise yargılamanın hükümsüzlüğünü ifşa ederek, “Hızır Paşanın sofrasında oturanlar Pir Sultanları nasıl yargılar? Yargılayabilir mi?” sorularını yöneltmesiyle geçti.
14 Haziran: Müştekilerin katılma talebini karara bağlamayan mahkeme heyeti savunma avukatlarının sözünü keserek hızlıca sorgu aşamasına geçti. Yerine kayyım atanan Kars Belediye Eşbaşkanı Ayhan Bilgen’in sorgusu yapıldı. Heyet, iddianamede yer alan deliller yerine sonradan dosyaya eklediği bir açıklamaya dair Bilgen’e sorular yöneltti. Mahkeme bununla da kalmadı, Bilgen’e “HDP’ye ne zaman üye oldun, örgüt dediğin nedir?” gibi sorular yöneltti.
15 Haziran: Duruşmanın ikinci oturumunda HDP Eski MYK üyeleri Can Memiş, Cihan Erdal, Berfin Özgü Köse’nin de savunması alındı ve tahliye edildi. Savunma avukatlarının karşı çıkması üzerine mahkeme heyeti, “sizi dinlemiyorum” yanıtını verdi. Savunma avukatlarının karşı çıktığı müşteki avukatlarının soruları ise tamamen düşünceyi öğrenmeye yönelik oldu. Örneğin, “YPG terör örgütü müdür?” gibi sorular geldi. Savunma avukatları ve siyasetçilerin karşı çıkması üzerine heyetin, “Yakında siz de beni yargılayacaksınız. Önce Fetöcüler, sonra siz” demesi dikkat çekti.
16 Haziran: Duruşmanın üçüncü oturumunda bir grup, salonun bulunduğu binada provokasyona kalkıştı. HDP milletvekillerini darp etmek isteyen gruba polis engel olmazken, milletvekilleri kayıt altına alarak karşı çıktı. Mahkeme heyeti herhangi bir tedbir almadı.
Bu oturumda savunma yapan Günay Kubilay, dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın 6-8 Ekim 2014’teki “kontrol edemediğimiz güçler var” sözlerini mahkemeye heyetine hatırlattı. Saldırıların yaşandığı sırada, mahkeme heyetinin tutuklu siyasetçilere, “HDP binalarına neden hiç saldırı olmadı” sorusu dikkat çekti.
17 Haziran: Mahkeme heyetinin, “HDP binalarına neden saldırı olmuyor?” sorusunun ertesi oturumu sırasında HDP İzmir İl Binası’na yapılan saldırıda Deniz Poyraz katledildi. Poyraz’ın katledildiği duyan izleyicilerin bir kısmı tepki göstererek salondan çıktı. İzmir’deki saldırının öğrenilmesinden sonra verilen öğle arasında polisin tutumu değişti. Polis avukatları ve izleyicileri içeri almak istemeyince tartışma çıktı. Sabah saatlerine duruşmanın görüldüğü salonda olan izleyicilere birinci derece akrabalık ve soy isim şartı getirilerek sadece 25 kişi alındı.
İzmir saldırısı Kobanê davasını da etkiledi. Tutuklu siyasetçilerin esasa ilişkin savunmasıyla başlayan oturum Poyraz’ın katledildiğinin duyurulmasıyla birlikte savunma avukatlarının istemi üzerine öğleden sonra sonlandırıldı.
18 Haziran: Duruşmanın 5’inci oturumda Deniz Poyraz’ın katledilmesi her söz alanın sözlerinin şeklini de belirledi. Söz alan siyasetçiler Deniz Poyraz’ı anarken, Gülten Kışanak ve Figen Yüksekdağ’ın öfkesi ve mücadele vurgusu salonda uzun süre etki bıraktı. Sitem ve öfkelerini dile getiren Yüksekdağ ve Kışanak’ın konuşmasının ardından salondakiler hep bir ağızdan, “Jin jiyan azadî” sloganları attı.
21 Haziran: Duruşmanın altıncı oturumunun tamamı eski milletvekili ve TJA Aktivisti Ayla Akat Ata’nın savunmasıyla geçti. PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın kadın mücadelesindeki öncülüğünü ortaya koyan Akat, Öcalan’ın kadın mücadelesinde öncülüğünü kendi yaşamı üzerinde yarattığı etki üzerinden anlattı. Öcalan’ın “Kadın özgürlüğü mü Kürdistan özgürlüğü mü?” sorusuna hiç düşünmeden, “kadın özgürlüğü” yanıtını verdiğini hatırlatan Akat, Öcalan’ın sunduğu kadın özgürlük perspektifini anlattı. Duruşma boyunca mahkeme heyeti, Öcalan’ın Akat ve Kürt halkı üzerinde yarattığı etkiyi dinledi.
22 Haziran: Duruşmanın yedinci oturumunda tutuklu siyasetçilerden savunmasıyla devam etti. Her siyasetçinin savunmasından sonra geçilen çapraz sorguda mahkeme heyeti, “MYK toplantısında var mıydınız” sorusu dışında başka bir soru sormazken, müşteki avukatları ve iddia makamı ise soru soramadı. Bu kadar ağır suçlamaların olduğu bir davada “yargılayanlar” yerine, “yargılananların” sorulasıyla mahkeme heyetini sıkıştırdığı bir yargılamaya döndü. Tutuklu siyasetçiler sık sık heyete “İddianameyi okudunuz mu? Deliller nerede? Deniz Poyraz’ın katilleri kim?” sorularını sordu.
23 Haziran: Duruşmanın 8’inci oturumunda avukatlar savunma yaptı. Sözlerine Deniz Poyraz’ı anarak başlayan avukatların “Kobanî Kumpas Davası belki de ileride Deniz Poyraz ile anılacak. Çünkü bu davayı bu aşamaya getiren fikriyatla Deniz’in katledilmesine neden olan fikriyat aynıdır” tespiti, günün en dikkat çeken vurgusu oldu.
TUNCEL: HIZIR PAŞANIN SOFRASINDA OTURANLAR PİR SULTANLARI NASIL YARGILAR?
24 Haziran: Duruşmanın 9’uncu oturumu avukat ve siyasetçilerin savunmasıyla devam etti. Oturumda söz alan kadın siyasetçiler, kadınların özgürlük mücadelesine vurguyu Deniz Poyraz üzerinden yaparken, erkek egemen zihniyeti yargıladı. Çözüm süreci ve PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecride dikkat çeken Sebahat Tuncel’in “Şeklen yerine getirdiğiniz ritüelin bir parçası olmayacağız. Hızır Paşa’nın sofrasında oturanlar Pir Sultanları nasıl yargılar? Yargılayabilir mi?” soruları demokratik siyasetin yargılandığı davalardan bir olan Kobanê Davası’nın tutanaklarıyla birlikte tarihteki yerini aldı.
25 Haziran: Duruşmanın onuncu oturumuna gelindiğinde mahkeme heyetinin “MYK toplantısında var mıydınız?” sorusuna artık cevap verilmedi. Avukatların “gayri meşru” diyerek tanımladığı iddianameden soru yöneltemeyen mahkeme, siyasetçilerin düşüncelerine yönelik soruları da sormayı bıraktı. Gerçeklerin açığa çıkarılmasına dair siyasetçilere tek bir sorunun dahi sorulmadığı oturumlar, mahkeme heyeti ve müştekiler yokmuş gibi geçti. Duruşmanın sonunda Emine Ayna, Beyza Üstün, Zeki Çelik ve İbrahim Binici adli kontrol şartıyla tahliye edildi.
Kaynak: Gazete Duvar