Endüstri devrimi neticesinde bünyesinde oluşan sorunları çözmek için yeni bir bilim dalı olan sosyolojiyi icad eden Batı, aynı zamanda kitlelerinde önemini kavramıştı.
Kitleler düşünmüyor, homurdanıyordu. Tıpkı altın buzağının konuşmayıp böğürmesi gibi. Bu nedenle kitle psikolojisi ile ilgili çalışmalar yapıldı. Amaç zararını def ederken yönlendirmek suretiyle yıkıcılığını ötekiler üzerine boca etmekti. Görüldü ki kitleleri harekete geçiren anlamsız da olsa kelimeler idi. Mesela: “Trum, trum, trak tiki tak, makinalaşmak istiyorum” mısrasında olduğu gibi.
Peki, bu kelimeler nasıl keşfedilecekti? Merhum Baykan Sezer şöyle bir tespitte bulunur: Batı, Batı-dışı ülkelere önce sorunlarını ihraç etti, sonrada çözümlerini.
Al sana hazır reçeteler. Tepe tepe kullan: Laiklik, demokrasi, özgürlük, ilerleme vs.vs... Trum, trum, trak tiki tak.
Nietzsche çekiç ile felsefe yaptığını söyler. Batının modern hurafe ve doğmaları o kadar katıdır ki felsefe gibi zarif bir işlem dahi ancak çekiç ile yapılabilmektedir. Aynı şekilde ihraç ettiği kelimeleri kullanırken Batı balyoz gibi kafamıza indirir. Düşünmeyi değil beynimizde hasar vermeyi amaçlar.
Günümüzde artık bu işler çok daha kolay. Sosyal medya vasıtasıyla doldurulan zihinler; birkaç kelimelik cümle ile manipüle edilebilen twitter beyinliler.
Geçen gün bir dostumla konuşuyorum. Bana son derece isabetli bir tespitini aktardı. “Avrupa göçmenleri kapısında bekletiyor, onları ölmeye terk ediyor. İsviçre’de ezan, Fransa’da kadınların burka giymesi yasaklandı. Batı kendisini güvende hissetmeyince hemen güvenlikçi uygulamalara geçiveriyor.”
Ne kadar isabetli. Ama iş bize gelince güvenlik müvenlik hak getire! Aynı Batı Suriye sınırında tırlar vasıtasıyla ülkemize düşmanlık taşısın, bizim oğlanlar eliyle Kemalizm yahut din kılıklı darbelere kalksın bizlerde kuzular gibi melül melül bakalım, öyle mi?
Gezi kalkışması, 15 temmuz deneyimi yaşayan bu ülke kelimelerin peşinde kendisini helak etsin, öyle mi?
Diktatör miktatör söylemleriyle... Üstelik başörtülü, başı açık twitter/saman dolu kafalarla... Be kardeşim! Diktatörlüğün âlâsını gördü bu memleket! Topraklarımız şehitlerden fazla kitaplara mezarlık oldu harf inkılabına uymuyor diye... Bugün bir rektörü özgürlük adına protesto edenler daha dün üniversitelerin kapısında başörtüsü avcılığı yapanları, hep birlikte tempo ile laiklik adına slogan atan hocaları unutmamızı istiyorlar.
Lafa bak... Üniversiteler bizimdir... Sen kimsin! Bırakalım ciddi bir fikir kitabını klasik bir roman dahi okumamış, 300-400 kelime ile konuşan, balık hafızalı, twitter kafalı, uzaktan kumandalı varlık. O üniversiteler hepimizindir, sen ne hakla milletin mülkiyetini gasp etmeye yelteniyorsun.
Üstelik Kabe’nin yerine şahmeran koyarak. Güya Anadolu kadınının başkaldırısı sanatsal bir yolla dile getirilmek istenmiş!?
Tamam da birileri de Anıtkabir’in yerine başka bir şey yerleştirerek sanatsal bir faaliyet yapmaya kalkarsa! O zaman yine bazı kesimlerin sanatseverliği(!) devam edecek mi dersiniz.
Gaye belli kitleleri harekete geçirmek... Rusya’da olduğu gibi... Sonra gelsin Batının işine yarayacak, çıkarlarına engel olmayacak, ekmeğine bal sürecek, ağzından “ilerleme”, “çağdaşlık”, “laiklik” nakaratlarını düşürmeyecek işbirlikçi iktidarlar.
Al sana özgürlük, demokrasi; dilediğin üzere kullan...
Biraz başa dönelim hani yukarıda Batı kendisini güvenlikte hissetmeyince pencerelerini kapatıyor dedik ya, buradan bir soru ile güvenlikte hissettiği dönemlerin yapısını sorgulayalım. Batı özgüvenini nasıl sağladı? Daha açık bir ifade ile kendisini emniyette hissettiği ortamı neye borçlu? Cevabı için Zygmunt Bauman’ın sesine kulak verelim: “Holokaust modernitenin doğasında var.”
İşte böyle twitter beyinliler... Batı güvenliğini, uyguladığı soykırımlara, farklılıkları ortadan kaldırmaya, toplumsal tabakalaşmayı sadece ekonomik sınıflar şekline indirip farklı kültürleri yok etmesine borçlu.
Demokrasi ise ekonomik sınıflar arasındaki mücadelenin alanını sokaktan parlamentoya çekmek, sadece o kadar.
Yine aynı dostum bana şunu dedi: “Müslümanlar çağın problemlerine hangi çözümleri öneriyorlar? Oysa Osmanlı’nın millet sistemi incelense ve günümüze uyarlansa insanlar çok daha huzurlu, özgür ve güven içinde yaşarlardı...”
Haklıydı... Sonra yine ekledi: “Bunun için de önce Müslüman zihnin inşa edilmesi elzem...”