CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKP ve MHP’nin sunduğu ve kamuoyunda dezenformasyon yasası olarak bilinen yasa teklifine tepki gösterdi; "Anayasa'da der ki basın hürdür sansür edilemez. Ama getirilen düzenleme sansür uygulaması. Bu teklif bu şekliyle yasalaşırsa parlamentoda da mücadele edeceğiz, parlamento dışına çıktığında da alacağız Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğiz, iyi bir gerekçeyle bunun demokrasiye aykırı olduğunu, düşünceyi ifade özgürlüğüne aykırı olduğunu, yürütme organının denetlenmesine engel olduğunu, dolayısıyla yürütme organının yolsuzluklarının kamuoyu tarafından bilinmesi için basının özgür olması gerektiğini detaylarıyla ifade edeceğiz" diye konuştu.
Öte yandan CHP lideri, Muğla'da üniversite öğrencisi Pınar Gültekin'i öldüren Cemal Metin Avcı'nın ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının "haksız tahrik" gerekçesiyle 23 yıla indirilmesine tepki gösterdi; "Hangi vicdan, ahlak kabul eder bunu! Kadınlara yönelik yapılan bütün haksızlıkların karşısında beraber olmak zorundayız. Bu mücadeleyi yapacağız" ifadelerini kullandı.
CHP lideri, gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın Türkiye'deki Suudi Arabistan konsolosluğunda öldürülmesinin ardından yaşananları hatırlattı; Suudi Arabistan Prensi Selman'ın yarın Ankara'ya yapacağı ziyarete dikkati çekti. Kılıçdaroğlu, "TC devletinin başındaki kişi cinayet emrini veren katille kucaklaşacak. Onun için AK Parti'ye geçmişte oy vermiş ama bugün vicdanını sorgulayan bütün kardeşlerimde bütün ülkücü kardeşlerime sesleniyorum, bu ülkenin itibarını koruyan biziz; bu ülkede hakkı hukuku savunan biziz; bu ülkede bir cinayet işlendiyse mahkemenin yerinin Türkiye olduğunu bileniz; davaları birilerine dolar trilyonlarca dolar bile verseler birilerine devretmeyeceğini bileniz biz. O yüzden kardeşlerime sesleniyorum artık dur demenin zamanı" diyerek sandık çağrısı yaptı.
Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Gazeteciler özgürce yazsın istiyoruz, eleştirsinler istiyoruz, demokrasi olsun istiyoruz. İstanbul Sözleşmesi yürürlükte olsun istiyoruz. Her alın terinin değerli olduğunun kabul edilmesini istiyoruz. Herkes kazansın istiyoruz. Parlamento toplumun sorunlarına çözüm üretsin istiyoruz. Bir yerlerden talimat alan parlamento istemiyoruz. Bunları söylüyorum ama büyük sorunlarımız var, farkındayım. Yargıya bakıyorsunuz, adaleti, dağıtmaktan uzak. Yönetime bakıyorsunuz ne yaptığı belli değil. Saraya bakıyorsunuz ayrı havalarda. İniyorsunuz alana halka gidiyorsunuz dünya kadar şikâyet dinliyorsunuz. Yönetimle halk arasında büyük bir uçurum var. Saray ne yaptığını bilmiyor halk ise perişan vaziyette. Çıkış noktası, bütün kardeşlerime söylüyorum herkese açık ve net söylüyorum Türkiye'nin bu bataktan tek bir çıkış noktası ve adı belli, CHP. Söz veriyorum halkıma, her kuruşun hesabını veren bir yönetim gelecek.
"Şimdi kuvvetler ayrılı bitti kuvvetler birliği var!"
"Pınar Hanım konuştu, yasama-yürütme-yargı; kuvvetler ayrılığı. Şimdi kuvvetler ayrılı bitti, kuvvetler birliği var. Hakimi savcısı her şey ona bağlı. Bir sansür kanunu teklifi getirmişler. Sarayda hazırlanmış altına atıyorlar imzaları. Ne olduğunu da bilmiyorlar. Nasıl bir felaket olduğunun da farkında değiller. Kimse sarayı, AK Parti'yi eleştirmesin! Herkesin ağzına bant çekelim hiç kimse konuşmasın dünyaya günlük gülistanlık gösterelim millete! Bu millet bunu yutmaz. Her şey meydanda her şey görünüyor.
"Basın özgürlüğü ülkeyi sağlıklı yöneten bir yönetimin vazgeçilmez koşuludur"
"Silivri bu ülkenin tarihinde önemli bir isim olarak kalacaktır. Adaletsizliğin tarihini yazmak isteyenler önce Silivri'ye bakacaklar. Bir ara Nazilerin toplama kampı gibiydi. Ya ülkenin genelkurmay başkanını bile terörist diye içeriye aldılar. O zaman Silivri'ye gittiğimde burası toplama kampı demiştim, ben Ankara'ya gelmeden fezlekem gelmişti. Sanıyorlar ki biz bunları söylemeyeceğiz. Ya biz kuvayi milliyeciyiz. Siz bizi hâlâ keşfedemediniz mi? 'Neyin suç olduğunu bilmiyoruz' diyor Pınar Hanım, sizin bilmenize gerek yok ki, onlar biliyorlar, doğru yazdığınıza da suç var diyebilirler. Çünkü yargı vesayet altında! Adalet dağıtılamıyor. Basın özgürlüğü ülkeyi sağlıklı yöneten bir yönetimin vazgeçilmez koşuludur. Biz ülkeyi yönettiğimizde medya özgürlüğü olacak, herkes istediğini yazacak. Düşünce özgürlüğüne yasak getirmeye çalışıyorlar. Beyler rahatsız oluyorlar. İstediğiniz kadar rahatsız olun biz inandığımız yolda yürüyeceğiz.
"Meclis Başkanı vesayet altında"
Diyorlar ki 'bu teklif yasalaştığında basın özgürlüğü daha da güçlenecek.' Bunu söylüyorlarsa tam aksini yapıyorlardır demektir. Malum sistem değişiyor dediklerinde de parlamento daha güçlü olacak demişlerdi. Bakın, ne gücü var parlamentonun? Bakanlar bile gelmiyor parlamentoya. Bir soru önergesine bile cevap vermiyorlar. Burası sadece 600 kişinin aylık aldığı, saraydan gelen kanun teklifleri neyse el kaldırıp indiren, 19 Mayıs hareketlerin yapıldığı, muhalefetin de inadına muhalefet ettiği yanlış bir şekilde dile getirdiği bir kuruma dönüştü burası. Başkan var ama o da vesayet altında. Bana AK Parti grubundan bir milletvekilinin veya MHP'den çıkıp da kendi ilinde şu sorun var dediğini duydunuz mu? Duyamazsınız! Gazetecilerden korkmayın dedi pınar Hanım, İyi bir yönetim dürüst bir kişi gazeteciden korkmaz. kim korkan gazeteciden? Malı götüren.
"Dezenformasyon yasası bu haliyle geçerse AYM'ye götüreceğiz"
"Anayasa'da der ki basın hürdür sansür edilemez. Ama getirilen düzenleme sansür uygulaması. Bu teklif bu şekliyle yasalaşırsa parlamentoda da mücadele edeceğiz, parlamento dışına çıktığında da alacağız Anayasa Mahkemesi'ne götüreceğiz, iyi bir gerekçeyle bunun demokrasiye aykırı olduğunu, düşünceyi ifade özgürlüğüne aykırı olduğunu, yürütme organının denetlenmesine engel olduğunu, dolayısıyla yürütme organının yolsuzluklarının kamuoyu tarafından bilinmesi için basının özgür olması gerektiğini detaylarıyla ifade edeceğiz.
Pınar Gültekin davası kararına tepki
"(Pınar Gültekin davası kararına tepki) Haksız tahrik indirimi verildi, hangi vicdan, ahlak kabul eder bunu! Kadınlara yönelik yapılan bütün haksızlıkların karşısında beraber olmak zorundayız. Bu mücadeleyi yapacağız.
"Sandığa gideceğiz demokratik yollarla ben bunların tamamını emekli edeceğim"
"(Kaşıkçı Davası ve Suudi Arabistan Prensi Selman'ın ziyaretine) Eğer İstanbul'da Suudi konsolosluğunda bir cinayet işleniyorsa o cinayetin bütün ayrıntılarını sorgulamak ve gerçeği halka paylaşmak artı gerekli cezayı vermek TC devletinin görevidir. Eğer siz para uğruna Türkiye'yi kötü yönettiniz dilencilik yapıp birilerinden para istemeye gidiyorsunuz ve Türkiye'de görülmekte olan bir davayı ve işlenen bir cinayeti birilerinin talebi üzerine para uğruna Suudilere veriyorsunuz. Şimdi TC devletinde vicdan sahibi olan herkese sormak isterim. TC devletinin itibarını bu kadar ayaklar altına alan para uğruna bu ülkenin itibarını birilerine satan adama Allah aşkına ne denir? Cinayet öncesi geliyorlar zaten üç tane tuğgeneral, 2 tane yarbay iki teğmen 8 istihbarat elemanı geliyor. Katlediyorlar konsoloslukta TC devletinin itibarını İstanbul'daki Suudi Konsolosluğu'nun bahçesine gömüyorlar. Bunlar ülkeye asla ve asla itibar kazandıracak olaylar değildir itibar kaybettiren olaylardır. Sandığa gideceğiz demokratik yollarla ben bunların tamamını emekli edeceğim.
"Yine gelecek yine kucaklaşacaklar. TC devletinin başındaki kişi cinayet emrini veren katille kucaklaşacak. Onun için AK Parti'ye geçmişte oy vermiş ama bugün vicdanını sorgulayan bütün kardeşlerimde bütün ülkücü kardeşlerime sesleniyorum, bu ülkenin itibarını koruyan biziz; bu ülkede hakkı hukuku savunan biziz; bu ülkede bir cinayet işlendiyse mahkemenin yerinin Türkiye olduğunu bileniz; davaları birilerine dolar trilyonlarca dolar bile verseler birilerine devretmeyeceğini bileniz biz. O yüzden kardeşlerime sesleniyorum artık dur demenin zamanı. Türkiye'nin itibarı, şerefi, onuru. Yerde bırakılan değil ayağa kalkan onurlu güçlü bir Türkiye istiyoruz. Yapmadılar, onurumuzu ayaklar altına aldılar. Zaten başlangıç belliydi .Bakın İsrail Mavi Marmara'da bizim 10 kardeşimizi şehit ettiler dimi. Dosyayı verdiler mi Türkiye'ye? Vermediler. Hem de açık sularda. Bizimki yine esti gürledi. Sana 20 milyon dolar vereyim dosyayı kapat dediler. Kapattılar. Onlar unuttu ama biz unutmadık! Rüşvet alandan büyükelçi yaparsanız baştan itibaren kokmaya başlar . Başladı da zaten.
Tarım ve Orman Bakanı'na sert tepki: Ne söylediğini bilmiyor, çünkü kafası Venezuela'da!
"Efendim köylü milletin efendisidir. İzmir'de gittim çiftçi kardeşlerimle konuştum. Kadınlar çıktılar konuştular, dertlerini anlattılar. Rakamlarına baktık gene, bizim veriler değil Türkiye Ziraat Odası'nın verileri. Battık diyorlar. Dinledim neyi yapacağımızı da söyledim. Fakat hemen arkasından Tarım Bakanı bir açıklama yaptı biz onlara destek veriyoruz diyor. Fatma Doğan'a diyor ki 17 ayda 9 bin 14 lira destek verdik diyor. İki torba yem parası arkadaşlar. Ne söylediğini bilmiyor. Çünkü kafası Venezuela'da! Kader Başaran, 17 ayda 23 bin 740 lira destek verdik diyor; aylık 1397 lira o da 4 torba yem parası. Kadınlar destek vermediler demiyor yetersiz diyor. Bir verdiğine bak bir de gelen zamma bak!
"Millet İttifakı ile birlikte bu ülkeyi yönettiğimizde çiftçiyi bu milletin efendisi yapacağım. Biz kendi çiftçimiz için çalışacağın onları bu milletin efendisi yapacağız.
"Erdoğan ücretli rolü oynuyor"
"Erdoğan perişan vaziyette galiba, geçinemiyor herhalde öyle anlaşılıyor maaşına yüzde 40.4 oranında zam istemiş. Tabii ben şunun söylemek istiyor, o kadar zam geldi ki fiyatlara ben de etkilendim benim de maaşıma zam olması lazım. Asgari ücretliye vereceğiz ama biraz bana da olması lazım deyip yüzde 40 zam geliyor. Erdoğan ücretli rolü oynuyor. Ama halkımın şunu bilmesini isterim, bu rolleri bıraksın senin çocuklarının milyon dolarlarla nasıl oynadıklarını biliyoruz. Muhammed Ali'nin çiftliğini nasıl aldıklarını biliyoruz. Bu millete sözümdür, bu milletten çalınan her kuruşu bu millete vereceğim. Ben o parayı alacağım getireceğim kendi ülkemin hazinesine koyacağım."
Kaynak: T24