İÇİŞLERİ Bakanlığı Göç İşleri Genel Müdürlüğü´nün Suriyeli mültecilerle ilgili verilerindeki en çarpıcı tablolardan birini Türkiye´de geçici koruma altındaki Suriyeli nüfusun yaş grupları itibarıyla yapısı oluşturuyor.
İÇİŞLERİ Bakanlığı Göç İşleri Genel Müdürlüğü´nün Suriyeli mültecilerle ilgili verilerindeki en çarpıcı tablolardan birini Türkiye´de geçici koruma altındaki Suriyeli nüfusun yaş grupları itibarıyla yapısı oluşturuyor.
Bakanlığın verilerine göre, 2011´de başlayan iç savaşla birlikte Türkiye´ye gelmeye başlayan Suriyeli mültecilerin sayısı geçen hafta perşembe günü itibarıyla 3 milyon 636 bine çıkmıştı. Bu toplamda en kalabalık kümeyi 549 bin kişiyle 19-24 yaş aralığındaki mülteciler oluşturuyor. Bunu 5-9 yaş aralığındaki 506 bin mülteci izliyor.
Altını çizmemiz gereken bir nokta, çoğunluğunun Türkiye´de doğduğunu tahmin edebileceğimiz 0-4 yaş arasındaki çocukların 482 binle yarım milyon eşiğinin biraz altında kalmasıdır.
Mülteciler içinde 18 yaş ve altında ?çocuk´ olarak değerlendirebileceğimiz bütün kümelerin toplamı 1 milyon 653 bindir. 24 yaş ve altındaki mültecilerin toplamı ise 2.2 milyona ulaşıyor. Bu yaş aralığındaki çocuk ve gençlerin toplam mülteci nüfusu içindeki oranı yüzde 60´tır. Özetle, bir hayli genç bir mülteci nüfusundan söz ediyoruz.
*
Arkadaşımız Gizem Coşkunarda´nın Hürriyet´in 20 Ocak tarihli Pazar ekinde yayımlanan ?Artık Türkiyeli olan Suriyeli Çocuklar Anlatıyor? başlıklı araştırması, bu istatistiklerin rakamsal dünyasının dışına çıkarak, çocukların Türkiye´deki geleceklerini nasıl gördüklerini anlatan, meseleye onların gözünden bakan insani bir perspektif açıyordu.
Bu çocuklar arasında Suriye´yi hiç hatırlamayanlar olduğu gibi, savaşın korkutucu yüzüne bizzat tanıklık etmiş, bombardıman altında yaralanıp tedavi görmüş olanlar da var. Sorulara verdikleri yanıtların ortak paydası, neredeyse hepsinin söz birliği etmişçesine Türkiye´de kalma arzusunu belirtmiş olması.
Suriyeli çocukların ifadeleri yan yana konulduğunda, çoğunda Türkiye´ye bir aidiyet duygusunun şimdiden yerleşmiş olduğu anlaşılıyor. Kuşkusuz, aralarında Suriyeli oldukları için ?dışlandıklarını?, ?sevilmediklerini?, ?kendileriyle dalga geçildiğini? söyleyenler de var. Böyle de olsa, bu küçük çocukların dünyasında gelecek düşüncesinin büyük ölçüde yaşadıkları ülke Türkiye üzerinde şekillenmekte olduğunu söyleyebiliriz.
Coşkunarda, İstanbul´un Balat semtinde Suriyelilerin yoğun yaşadıkları mahallelerde yaptığı bu mülakatlar sırasında çocuklarla iletişim kurmakta hiç zorlanmadığını belirterek, ?Kendilerini Türkçe çok iyi ifade ediyorlar. Bazılarının Suriyeli olduğunu anlamak mümkün değil? diye konuşuyor.
*
Suriyeli mülteci çocuklar içinde okul çağında olanların, yani 5-17 yaş aralığında olanların sayısı resmi rakamlara göre 1 milyon 99 bindir. Okula devam edebilenlerin sayısı 650 bin dolayında tahmin ediliyor. Suriyeli çocuklarda okullaşmanın yüzde 60 oranına yükseldiğini söyleyebiliriz. Bu orana çıkılmış olması önem taşımakla birlikte, yaşı tuttuğu halde okula gidemeyen ya da bilinçli bir tercihle eğitimine devam etmeyen 450 bin çocuğun durumu da ciddi bir sorunun varlığına işaret ediyor.
Buradaki önemli bir nokta, 2016-17 eğitim-öğretim döneminden bu yana yürütülen bir uygulamayla Suriyeli öğrencilerin gittiği Arapça eğitim veren Geçici Eğitim Merkezleri´nin kademeli bir şekilde tasfiye edilerek, çocukların doğrudan Milli Eğitim Bakanlığı´na bağlı Türkçe eğitim verilen okullara kaydedilmeye başlanmasıdır. Suriyeli çocukların çoğunluğu artık Türk çocuklarla aynı sıralarda okumaktadır. Bu stratejik kararın gerisinde Suriyeli çocukların uyum sorunlarının aşılması düşüncesi önemli bir faktördür.
*
Tabii bir de Türkiye´de doğan Suriyeli çocukların durumu var. Resmi rakamlara göre geçen yıl ekim ayı sonu itibarıyla Türkiye´de doğan Suriyeli mülteci çocukların sayısı 395 bin 683´e ulaşmıştı. Yalnızca 2018 yılında doğan çocukların sayısı 110 bin dolayındadır. Günde ortalama 301 Suriyeli çocuk ?mülteci´ kimliğiyle Türkiye´de dünyaya gözlerini açıyor.
Bu çocukların büyük bir bölümü muhtemelen Türkçeyi anadilleri Arapça kadar iyi konuşabilen, belki de daha iyi konuşan bir kuşak olarak yetişecek ve Türkiye´de toplumsal yaşama katılacaktır.
Buraya kadar aktardığımız verilerden yola çıkarak ve -bu çocukların, gençlerin önemli bir bölümünün Türkiye´de kalacağını varsayarak- bundan 10 yıl, 20 yıl sonrasına dönük projeksiyonlar yaptığımızda, Suriyelilerin Türk toplumu içindeki yeri ne olacaktır? Türk toplumu 2029´da, 2039´da nasıl görünecektir? Bu bağlamda ne gibi sorunlar Türkiye´yi bekliyor? Bu sorunların üstesinden gelebilmek için şimdiden ne yapılabilir?
Bu sorulara da yarınki yazımızda yanıt arayalım.