Kemalistlerin Tepkisizliği

Mehmed Şevket Eygi

Kemalistlerin Tepkisizliği

ABD´de yayınlanan THE FORWARD isimli Yahudi gazetesinde HİLLEL HALKİN isimli birisi M. Kemal Paşa hakkında çok acayip bir iddia ortaya attı.  Aradan şu kadar yıl geçti, Atatürkçüler bu konuda hayır öyle değildir diyemediler. M. Kemal´in kurduğu Tarih Kurumundan da, sağlam bilgilere ve belgelere dayanan bir tepki gelmedi.

***

Bu fakir, mensubu bulunduğum Müslüman kesimi tenkit ediyorum, yapıcı özeleştiri yapıyorum. Kemalistler, laikler de benim gibi yapsalar, kendi kesimlerini tenkit etseler iyi ederler.

***

Şık bir takım elbise, şık gömlek, şık kravat, şık cilalı ayakkabılar...  Böyle tarım mühendisi olmaz. Tarım mühendislerimiz tarlalarda, bahçelerde, bağlarda, bostanlarda, seralarda, laboratuvarlarda iş elbisesiyle harıl harıl planlı programlı çalışmalıdır. Ayakkabılarında mutlaka çamur olmalıdır.

 

 

 

***

Eski başbakanlardan biri halka iki anahtar vaad etmişti. Ev anahtarı, otomobil anahtarı. Bu iki anahtar ekonomimizi çökertti.  Trilyonlarca dolarımızı, sermayemizi lüks ve konforlu meskenlere, lüks otomobillere, taşa toprağa, araziye, mobilyaya, mermere granite, yakıta yedek parçaya gömdük.  Japonlar böyle yapmadılar ve müthiş kalkındılar.

***

İngiltere bir krallık, orada laiklik de yok, din devlet birliği var.  Hem krallık, hem din devleti, hem de demokraside, temel insan hak ve hürriyetlerinde, adalette dünya birincisi... Nasıl oluyor bu iş? (İngiltere´de şu anda 85 Şeriat mahkemesi resmen faaliyette.)

***

Avrupa´da en demokrat, en hürriyetli, en âdil ülkeleri şu krallıklardır: Norveç, İsveç, Danimarka, İngiltere... Bunlarda bizim bildiğimiz laik(çi)lik yoktur.

***

Efendiler, hanımlar!.. Küfür etmekle, sövüp saymakla, hakaretler savurmakla bir şahsı, bir tezi çürütemezsiniz. Ortaya delillerle, belgelerle, gerekçelerle çıkınız ve (becerebilirseniz) sakin sakin efendice reddediniz, çürütünüz. Yaygara ile, şamata ile bir yere varılmaz.

***

İspanya iç savaşında sosyalist kızıllar sekiz bin papazı katl etmişlerdi...

***

Fransız AlainPeyrefitte´in 1973´te yayınlanan Çin Uyanınca adlı kitabı 885 bin nüsha satılmıştı,  hayli dünya lisanına da tercüme edilmişti. Kültür dediğin böyle olur.  Bizde Çin hakkında bir kitap yazılsa birkaç binden fazla satmaz. Belki o kadar da satılmaz. Türk maarifi, okumaz yazmazlar yetiştiriyor.

***

Birine: Fazla konuşma!.. Sultan Abdülhamid devrinde, İstanbul´dan Adriyatik sahillerine kadar Türk bayrağı dalgalanıyordu. Şimdi, topraklarımız İpsala´da,  Kapıkulede bitiyor.

***

Şu zengin ve okumuş Müslümana bakınız: Aylık geliri on binlerce lira, haftada iki sabah ailesi ile birlikte dışarıda pahalı kahvaltılar yapıyor, cep telefonu yedi bin lira, otomobili yarım milyon, su gibi para harcıyor. İşte bu adam ayda birkaç yüz liralık kültür ve düşünce kitabı alıp okumuyor, hep aynı yerde otluyor.

***

Yanıma üç genç alacağım, önce Kumkapıdaki ucuz lokantaya götürüp nohut pilav yedireceğim. Lokanta büyük ve temiz, self servis. Hakikî yoğurt yapan yoğurtçumdan aldığımız tatlıları yiyeceğiz. Sonra, Fatih Atpazarındaki çaycıya...  Hesabın (dört kişi için) elli lirayı geçmeyeceğini sanıyorum.

***

ACAİP!.. Namaz kılarken kedim önümdeki sehpaya çıkıp dikkatle bakıp bekliyor. Selam verdiğim zaman saniye kaybetmeden kucağıma atlıyor, boynuma sarılıyor.

***

Sağlığınız için: Bal, İslam tıbbının temel ilaçlarındandır. Yüzde yüz saf, şekersiz, glikozsuz, hilesiz, katışıksız bal bulabilirseniz sabahları ılık suyla (iyi su olmalı) şerbet yapıp içiniz.

***

Kağıt fabrikalarının satılması ve kapatılması çok kötü oldu. Küçük ve orta yayınevlerinin yüzde yetmişi, ithal kağıtların çok pahalı olması dolayısıyla kapanmak tehlikesiyle karşı karşıya. Kültür Bakanlığı bu kağıt işine bir el atsa ne iyi olur.

***

Namazı takke ile kılmak, Ehl-i Sünnete göre namazın edeb ve sünnetlerindendir. Baş açık namaz kılmak bid´attir. Ukalânın biri ?Kur´anda yazıyor mu?? derse onun aklına şaşılır.  Kur´an Peygambere (Salat ve selam olsun ona) itaat etmemizi emr ediyor, onun Sünnetinde namazı başı örtülü olarak kılmak vardır.

 

***

1950´li yıllarda, Siyasal Bilgiler Fakültesinde okurken, Ankara Üniversitesi Tıp tarihi ve Deontoloji kürsüsü başkanı merhum Profesör Feridun Nafiz Uzluk´un ziyaretine gitmiştim. Bu fakirin ilme, irfana, kültüre meraklı bir genç olduğumu görünce sevinmişti. Bana bir cümle söylemişti ki, onu yazamam. Hâlâ kulaklarımda çınlıyor.

***

Köy düğünlerinde musiki icra eden davullu zurnalı klarnetli bir ekibe Mozart´tan bir parça çaldırsanız, besteyi mahv ve katl ederler. Cahillerin din hizmeti yapması buna benzer. Hizmetlerin canına okurlar ve ne iyi yaptık derler.

***

Biri anlattı... Bir camideymiş. Tesbihat bitmiş, imam Kur´andan bir parça okuyacak. Müezzin mahfeline doğru iki elini birkaç defa kaldırarak işaret etmiş. Anlatan, yanımdakine sormuş, ne istiyor?  Meğerse imam efendi hoparlörün sonuna kadar açılmasını istiyormuş. Halbuki hoparlör yüz desibel açıkmış... Hoparlörü bu kadar açmak, akustik ilmine ve tekniğine, hem de sağlığa aykırı değil midir?  Kulak zarlarını zorlayan bu kadar şiddetli ses Kur´ana saygısızlık olmaz mı?