Doğru Haber Gazetesi'inden Yusuf Can yazdı;
Manşete taşıdıkları habere(!) göre;
Antalya’nın Finike ilçesine bağlı bir köy okulunda bir Cami İmamının eşi köy okulundaki derslere giriyormuş. Hem de Çarşafla! Dahası yüzü bile kapalıymış!
BirGün Gazetesi ve Cumhuriyet Gazetelerinin sitelerinde Manşetten verdikleri haber aynen şöyle:
“Antalya Finike’de yüz yüze eğitimin başlamasının ardından 4 köy okulunun ikisinde köy imamı ikisinde ise eşleri ders vermeye başladı.
Köy okullarından birinde eğitim veren imamın eşinin derslere çarşafla ve yüzü tamamen kapalı şekilde girdiği ortaya çıktı. Öte yandan imam eşinin pedagojik formasyonu olmadığı ve ilahiyat mezunu olduğu öğrenildi.”
Bu haberi veriş şekliyle bir yandan içlerindeki kini kusuyorlar bir yandan da ÂLİ GÖREVLİLERİ davet ederek İHBAR EDİYORLAR!
Oysa Finike İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nden konuya ilişkin şu bilgiler veriliyor:
“İlçe milli eğitim müdürümüzün iyi niyetli kullandığı bir tasarruf var. Branş öğretmenleri, derse girecek öğretmenler de görevlendirildi bu mahallelerde. Öğretmenler gittiler bir iki gün çalıştalar. Daha sonra gidemeyiz uzak dediler ve görevden ayrıldılar. Görevlendirilen imam eşi ilahiyat fakültesi mezunu. Formasyon aldığında atanacak bir kişi. Özellikle imam eşi görevlendirilmiş diye bir şey yok. Bir ya da iki kişi görevlendirildiği halde istifa etti. Kimse bulunamayınca imamın eşi ilahiyat mezunu, üniversite mezunu denilerek görevlendirildi.”
Yani İmamlar ve eşleri aslında Milli Eğitim için önemli bir boşluğu doldurmuş oluyorlar. Öğretmensiz kalmış bir köy okulunda İlahiyat Mezunu bir bayanın değerlendirilmesi ve çocukların eğitim öğretimlerine devam etmesi sevinçle karşılanmalı iken malum Kemalist zihniyet bu fedakârlığı başka yönlere çekerek yarım kalmış 28 Şubat’ı tamamlamaya çalışıyorlar.
28 Şubat’ı atlatalı daha birkaç gün olmuşken talihsiz 28 Şubat’ı atlatamadığımızı bir kez daha görmüş olduk.
Kemalist zihniyetin bilinçaltında İslami yaşam tarzına ve özellikle bir sembol olan Müslüman bayanın giyim tarzına en küçük bir tahammül olmadığı zaten bilinen bir şey olmasına rağmen bu çağdışı anlayışın hala Müslümanlarla uğraşmayı kendine bir görev bilerek ihbarda bulunması ve devlet yetkililerinin bu kesimin yaygarasından çekinmeleri anlaşılır gibi değil.
Bu çağdışı kalmış anlayışın bir yandan “Bizim yaşam tarzımıza müdahale ediliyor!” diye iftirayla üste çıkmaya çalışırken gerçekte Müslümanların giyim ve yaşam tarzlarını belirlemeye çalışmaları bilinmeyen bir şey değil.
Asıl bilinmeyen; ‘Yeni Türkiye’ söyleminde Müslümanca yaşamın Anayasal güvenceye ne zaman alınacağıdır.
Çünkü bu çağdışı zihniyetin maazallah bir iktidar yüzü görmesi halinde İslami olan hiçbir şeye en küçük tahammül göstermeyeceği daha bugünden savurdukları tehditlerden ve ihbarlardan rahatlıkla anlaşılmaktadır.