Maalesef Türkiye’de okur gittikçe haber değil, propaganda, yorum, siyasi pozisyon savunusu istiyor.
Bilgi değil, belagat seviyor, sükûnet ve şüpheyle değil şehvet ve bağırılarak savunulan fikirleri ikna edici buluyor.
Bir süredir de bilgi, haber ve kulisle yazılmış analiz değil, kehanet duymak istiyor.
Tabii bu talebe uygun arz olarak da gazeteciler, uzmanlar, analizciler kahinlik yapıyor.
Karar mekanizmalarının gözlerden ırakta olduğu, kokusu gelen yemeklerin kapalı kapılar ardında pişirildiği bir düzende içeriden, göklerden derin haberler alan kahinler büyük ilgi görüyor.
Kehanetler artık şu şöyle olacak, o öyle olduğunda da bu böyle yapacak gibi üç faktörlü kompleks gelecek projeksiyonlarına kadar vardı.
Bu kehanetlerin önemli bir kısmı tespitten çok temenni. Kahinler bile kutuplaşmış, kürelerine bakıp gördüklerini değil, görmek istediklerini anlatıyor.
Son Mümtazer Türköne-Bahçeli meselesi bunun son örneği oldu.
Halbuki mesela çözüm sürecinde olan biteni anlamak için en baştan beri kehanete, içeriden bilgiye çok fazla ihtiyaç yoktu.
Olan bitene önyargısız bakan doğru haber kaynaklarına ulaşarak gelmekte olanı görebilirdi.
Nitekim bu köşede en baştan beri gelmekte olanın izlerini takip ederek, yazdık.
(Bu yüzden “Bunun asla mümkün olmadığını” iddia eden her şeyi bildiğinden şüphe duymayanlarla, hoşuna gitmeyen gerçeklerle kavga ederken beni “aşırı iyimserlik, saflık”la, “Bahçeli’den bile medet ummak”la, “iktidara fazla kredi açmak”la suçlayanlarla, “PKK’yı tanımamak”, “bölgeyi bilmemek” gibi ukalalıklar yapanlarla bir kere daha muhatap olma şerefine nail oldum.)
Her neyse yine küremize değil, olan bitene bakalım.
Bu aralar aslında en ilginç gelişmeler Suriye’de yaşanıyor.
Sadece dün olanlara bakın.
İlk kez Suriye Dışişleri Bakanı Washington’da Sezar yaptırımlarının kaldırılması için görüşmeler yaparken, Suriye’de eş zamanlı olarak çok ilginç bir tutuklama meydana geldi. Şam yönetimi Esad rejimi döneminden beri Suriye’de olan Filistin İslami Cihad örgütünün Suriye sorumlusunu ve bir örgüt yöneticisini tutukladı.
İran destekli bir örgüt Filistin İslami Cihad.
ABD yönetiminin yaptırımları kaldırmak için Şam’ın önüne koyduğu uzun talepler listesinde önemli bir maddeydi İsrail’i tehdit eden bu örgütlere Suriye’nin evsahipliği yapmaması.
Bu tutuklamayla Suriye bu talebin yanına da tık atılmasını sağladı. Muhtemelen Dışişleri Bakanı Şeybani’nin Washington’daki muhataplarına verdiği bir haber oldu bu tutuklama.
Aynı gün Kuzey Suriye’de aylardır süren ve birkaç kez çöken müzakereler nihayet sonuç aldı ve SDG ile Barzani yanlısı partilerin oluşturduğu ENKS arasında Kürt Ulusal Birlik Kongresi toplamak için anlaşmaya varıldı.
Kongre 26 Nisan’da. Bu önemli çünkü Suriye’deki Kürtlerinin temsiliyetinin sadece SDG-YPG’den ibaret olmaması hem Şam’ın ve hem Ankara’nın talebiydi.
Bu aynı zamanda ABD’lilerin YPG adını SDG yaparak başından itibaren yapmak istedikleri ama makyajdan öteye geçmeyen bir çoğulculuktu.
YPG, Türkiye’de bazı solcuların bayıldığı Rojava’dan kovaladığı kendisinden daha eski partilerle böylece Suriye’de iktidarını paylaşacak ve Şam’da Kürtleri birlikte temsil edecek.
Böylece Suriyeli Kürtler, Türkiye’nin de müzakere edebileceği bir muhataplığa doğru dönüşecek.
Bir diğer kritik gelişme ABD’nin Suriye’den asker çekme planının hızlanmasıydı.
Pentagon, sayının 1000’in de altına çekileceğini açıkladı.
ABD, Suriye’nin kuzeyinden Tişrin Barajı’ndaki bir birlik dışında tamamen çekilmeye hazırlanıyor. Suriye’de ABD askerleri sadece Irak/Ürdün sınırındaki Tenef üssünde kalacak.
SDG kontrolündeki Deyrizor ve Rakka’nın kontrolü Suriye hükümet güçlerine devrediliyor.
Suriye yönetim, Türkiye, Irak, Ürdün ve Lübnan’la birlikte IŞİD’e karşı bir ittifak kurdu.
Yani SDG’nin yaptığı işi Şam yapacak. Türkiye de bu amaçla Suriye’de askeri üslere sahip olacak.
ABD’nin Suriye’de YPG ile askeri işbirliğinin zemini böylece ortadan kalkacak.
ABD askerleri Deyrizor & Rakka’daki üsleri boşaltıyor.
Şam-SDG anlaşmasında ise varılan uzlaşmanın gereği yapılmaya devam ediliyor.
Çatışmaların yaşandığı Tişrin Barajı’ndan çekilmede çıkan teknik pürüzler ertelemelerle şimdilik çözülmüş gözüküyor.
Bütün bu pozitif süreç Türkiye’deki çözüm sürecini de güçlendiriyor.
Çünkü Türkiye’deki sürecin esas motivasyon kaynağı Suriye. Suriye’de işler yolunda gittikçe Türkiye’de de gidiyor.
Trump’ın, Suriye’de Türkiye ile işbirliği yapacağını net biçimde göstermesi, İsrail-Türkiye arasında Bakü’deki varılan çatışmasızlık anlaşması ile İsrail’in Suriye’de Türkiye rağmına ileri adımlar atmayacağının görülmesi, PKK’nın bazı kanatlarının son ümitlerini de suyu düşürdü, onlar da Türkiye ile anlaşmanın şu anda en rasyonel tercih olduğunu görüyorlar. O yüzden Kandil’den uzun süredir “Rojava” merkezli açıklama gelmiyor.
Şimdi herkes Nisan sonundaki PKK’nın kendini fesih kongresini bekliyor.
Bunu nereden biliyoruz.
Çünkü AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Nisan sonunda iyi haberler beklediklerini açıkladı.
DEM eşbaşkanı Bakırhan da “haftaya Salı başka bir gündemimiz olacağını” söyledi.
PKK’nın fesih kongresi muhtemelen bu haftasonu yapılacak.
En güçlü ihtimal 27 Nisan Pazar günü.
Muhtemelen Kandil’deki mağaralarda değil, Süleymaniye’de meskun mahal bir yerde yapılacak.
Ve biz kongrenin tarihinin ilanını güvenlik nedeniyle hiç duymayacağız.
Kongrenin yapıldığı haberini duyacağız.
Çözüm sürecinde işler yolunda gözüküyor.
Tek bir sorun var; Sırrı Süreyya’nın kalbi.
Bütün bu gelişmeleri ve iyi haberleri ilk duyacağımız, bundan korkmamak gerektiğini, olan bitenin herkesin hayrına olduğunu halka kalbi bir dille anlatacak Sırrı Süreyya’ya acilen ihtiyaç var.
Kaynak: karar.com