Kavramlarla Ötekileştirme

Ali Haydar Haksal- 09.02.2018

Kavramlarla Ötekileştirme

Müslümanların zihin dünyası çok parçalı. Bölünmüşlük bütünleştirmeden ve birlikte olmaktan uzak. İslâm milletinin çok parçalı hâle gelmesinin nedeni kavramlarıyla kendilerini tanımlamayışları.

Her kavram farklı düşünüş alanlarına götürüyor. Yabancılık ruhu taşıyor. İslâm milleti Tanzimat´tan sonra kavramlar üzerinden ayrıştırıldı. İlericilik, gericilik, sağcılık, solculuk, ırkçılık ve daha niceleri. Irkların ayrışması da buna dayanır.

İslâm milletinde ve düşüncesinde ırk asıl unsur değil, alt unsurlardan biridir. Millet olma bilinci bir üst kavram ve tanımlayış. Müslümanlar açısından millet olma İslâm merkezli ve ruhlu.

Kur´an ve sünnet diyoruz. Bunlar ırkları birleştiren ve biricik unsur hâline getiren öz. Hangi ırk Kur´an´ı ya da sünneti kendine ait bir unsur sayabilir veya bunun üzerinden ayrıştırıcı bir yola gidebilir.

 

Bugünün bakışı ve durumuyla kimi unsurlar dinin önüne geçmiş bulunuyor. Millet bilincini ve duygusunu öteleyen bir bakışla. Irkçılık, mezhepçilik, siyasi bölünmüşlük dinin önündedir. Din bu kavramlarla izah edilir oldu.

Bunlar örnek verildiğinde bugünün çok parçalı Müslümanları öne sürülür. ?Müslümanlık mı alın size Araplar?, denilir. Sanki İslâm sadece Araplara özgü. İslâm denilince sadece onlar akla getirilir. İslâm´dan uzaklaşan her kim var ise onlar üzerinden bir din tanımı yapılamaz. Bugünün yöneticilerine bakarak İslam ve Müslümanlar değerlendirilemez ve yargılanamaz. Asıl sakatlık da burada. Emperyallerle birlikte olanlar İslâm´ı temsil edebilir mi? Kudüs gerçeği ve İsrail ortada. Bunun üzerinden bile konu açıklığa kavuşur.

İslâm milletinden olan kimi topluluklar dönemsel olarak el değiştirmiş bunların tamamı İslâm´a hizmet etmişlerdir. Araplar, Türkler, Kürtler ve hemen bütün kavimler. Endülüs, Arap Müslümanlar öncülüğünde sekiz yüz yıla yakın bir hizmette bulundu. Abbasiler, Emeviler, Eyyubiler, Selçukiler, en son Osmanlılar. Osmanlı Devleti´nin yöneticileri Türk asıllı olmalarına karşın onlar asla kavim duygusu ile yönetmediler. Bu, akıllarına da gelmedi. Osmanlı Devleti çok unsurlu idi. Yaklaşık otuz altı, kavim dört kültüre mensuptu. Yani, Müslümanlar, Hıristiyanlar, Yahudiler ve Sabiiler bulunuyordu. Bunların mezhepleri de vardı. Örneğin Hıristiyan ekalliyetinin mezhep ve ırkları bu coğrafyada yaşıyordu.

Osmanlı Devleti Devlet-i Âliye´dir: Yüce Devlet. Ya da Devleti Âliye-i Osmaniye. Altı yüz yıllık bir dönem. Spesifik olarak bir örnek verir isek güneyimizde yaşayan Süryaniler, farklı bir din ve kültüre sahip. Bölge insanı daha çok İslam milletine mensup. Fakat onlar orada yüzyıllarca yaşayageldiler. Dünyanın başka din ve kültürlerinin olduğu bir yerde böyle bir durum ile karşılaşılamaz. Endülüs sonrası durum ortada.

Müslümanların en önemli yanı adil ve hakkaniyetli olmaları.

Osmanlı Devleti hem dünyanın hem de bölgenin dengesi idi. Devlet dağılınca yerine kurulan ırk, kabile ve aşiret eksenli devletçiklerden oluştu. İslâm milletini temsil etme özellikleri bakımından bir Türkiye vardı. Özellikle ?vardı? ifadesini kullanıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti ideolojisi dönemin milliyetçi tanımlamasıyla ırk eksenli, tanımlaması da öyle. İttihat ve Terakki ruhlu Cumhuriyet Halk Partisi kurucu unsur. Onun en önemli umdelerinden ya da temel ilkelerinden biri milliyetçilik, yani ırkçılık. Masonların ve Yahudilerin yönlendirmesinde ve etkisinde. Cumhuriyet Halk Partisi´nin diğer siyasal oluşların milliyetçilik düşüncesinden farklı değil. Bugün için Cumhuriyet Halk Partisi´nin milliyetçi olmadığını kim iddia edebilir?

 

İslâm düşüncesini temsil bakımından öz kavramlarıyla ve bakışıyla tanımlanmadan çok uzak. Öncelikle millet olma bilinci yitti. Irk bilinci merkeze oturdu. Türkiye´de İslâmcılık bir başka deyim ile İslâm düşüncesi çabası bir başka alana geçiş yaptı. Jakoben devletçi, liberal muhafazakâr. Bu 15 Temmuz ile bir başka alana evrildi. İslamcılıktan uzaklaşıldı.