YUNUS FURUNCU(*)
Katar Enerji Bakanı Saad el-Kaabi´nin geçtiğimiz günlerde Katar´ın Ocak 2019 itibariyle OPEC´ten ayrılacağını açıklaması, dünya gündeminin en çok konuşulan konularından biri oldu. İçerisinde birçok ilkleri barındıran bu karar, esasen dünya enerji piyasasının beklemediği bir hamleydi. Katar´ın 1961 yılından beri üyesi olduğu OPEC´ten ayrılacağını söyleyen Kaabi, bu kararın nedenini ülkesinin petrolden ziyade doğal gaza yönelmek ve uluslararası enerji piyasasındaki rolünü arttırmak istemesi şeklinde açıkladı. Fakat bu kararın alınmasında siyasi etkenlerin de belirleyici olduğu anlaşılıyor.
Katar günlük ortalama 600 bin varil petrol üretiyor; bu OPEC´in toplam üretimi içerisinde yalnızca yüzde 2´ye tekabül ediyor. Katar´ın dünya petrol üretimi içerisindeki payına bakıldığında ise bu oranın yalnızca yüzde 0,6 civarında olduğu görülüyor. Sadece bu rakamlara bakarak yapılan bir analiz Katar´ın dünya petrol piyasasında oldukça küçük bir etkisinin olduğunu gösteriyor. Ama durumun tam olarak böyle olmadığı ifade edilmeli.
Bilindiği gibi başta Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere bölgedeki bazı ülkeler Katar´a ambargo uyguluyor. Katar Enerji Bakanı, açıklamasında, OPEC´ten çekilme kararının bu ambargoyla ilgili olmadığını, bu kararı teknik ve stratejik gerekçelerle aldıklarını belirtti. Yaklaşık 18 aydır süren ambargonun kalkmaması ve en önemlisi bu konuda iyimser bir ortamın ortaya çıkmasının zor olduğunu düşünmesinden dolayı Katar, diğer Körfez ülkelerinden ayrılarak kendini yeniden konumlandırıyor. Bu kararla birlikte Katar´ın Suudi Arabistan´ın sert tepkisinden çekinmediği ve artık kendi otonom gündemini oluşturan ve kendi stratejisini belirleyen ülke konumuna yükseldiği görülüyor.
İlk defa bir Körfez ülkesinin OPEC´ten ayrılması bölgede ve uluslararası platformlarda tartışılmaya devam ederken, bu kararın arkasından "diğer üyeler de OPEC´ten ayrılır mı?" sorusu gündeme geldi. Katar´ın ardından, Suudi Arabistan´ın petrol üretimiyle ilgili kararlarda belirleyici olmasından rahatsızlık duyan ülkelerin de ayrılması gündeme gelebilir. Fakat ayrılmayı düşünen ülkelerin ekonomik anlamda elinin Katar kadar güçlü olması gerekiyor. OPEC üyeleri içinde Katar petrol maliyetlerinin en düşük olduğu ülkelerden biri. Öyle ki, diğer ülkeler maliyetlerden dolayı üretimi kısarken Katar üretimini artırabilecek durumda.
OPEC üyesi ülkelerin bugün Viyana´da yapacakları toplantı, Katar´ın ayrılacağını duyurmasıyla daha da önemli hale geldi. Esasen G20 zirvesinde Suudi Arabistan ile Rusya´nın petrol üretimini kısma konusunda fikir birliğine varmalarından dolayı bu toplantıda da aynı sonucun çıkması sürpriz olmayacak. OPEC üyelerinin büyük bir bölümünün ihracatları petrole dayanıyor. Bundan dolayı bu devletlerin gelirleri petrol fiyatlarına aşırı hassas durumda. Dolayısıyla petrol fiyatlarının düşmesi bu ülkeler için büyük tehdit teşkil ediyor. Bazı ülkelerin petrol üretme maliyetlerinin oldukça yüksek olması ise bu ülkelerin fiyatların düşmesinden daha fazla etkilenmelerine neden oluyor.
OPEC toplantılarının ve alınan kararların petrol fiyatları üzerinde etkisi büyük. Ne var ki bu toplantılarda alınan kararlara 15 üye ülkenin eşit derecede etki ettiğini söylemek mümkün değil. Burada ülkelerin karar almadaki etkinliklerinin anlaşılmasında günlük petrol üretim kapasiteleri önemli bir gösterge. OPEC üyelerinin en önemli aktörü durumunda bulunan Suudi Arabistan´ın bu alınan kararlarda ciddi etkisinin olduğu görülüyor. Birliğin 15 üyesi olmakla birlikte bazı ülkelerin üretimleri oldukça sınırlı. Suudi Arbistan günlük yaklaşık 10 milyon varil petrol ile birinci iken günlük yaklaşık 5 milyon sınırına yaklaşan Irak ikinci sırada yer alıyor. Gine ve Gabon gibi üyelerin petrol üretimleri ise günlük sırasıyla 200 ve 300 bin varil sınırında. Buradaki üretim farklarından da anlaşılacağı gibi OPEC´in alınan kararlarında büyük üreticilerin daha fazla etkili olduğu fark ediliyor. Alınan kararlarda birkaç ülkenin belirleyici olması birlik içinde sıklıkla tartışılan bir konu. Nitekim Katar´ın ayrılmasından sonra İran petrol bakanı bu noktaya dikkat çekerek diğer üreticilerin sorunlarıyla daha fazla ilgilenilmesi gerektiğini ifade etti.
Suudi Arabistan bir taraftan İran yaptırımlarıyla oluşan üretim boşluğunu doldurmaya çalışıken diğer taraftan da petrol fiyatlarının yükselmesini istiyor. Fakat ABD´nin petrol üretiminin artırılması yönündeki baskısına rağmen Rusya ile anlaşan Suudi Arabistan, petrol arzını kısmaya çalışıyor. Viyana´da toplanan OPEC üyelerinin de üretimi kısma konusunda görüş birliğine varması durumunda petrol fiyatlarının bir miktar daha artacağı öngörülebilir. Bu durum, ABD´nin uygulamaya koyduğu İran yaptırımlarının işlevselliğini de etkileyecek. Hem İran yaptırımlarıyla petrol arzındaki azalış hem de OPEC´in üretimi kısma kararı petrol fiyatlarını yeniden yukarı yönde zorlayabilir.
Katar Enerji Bakanı OPEC´ten ayrılarak önümüzdeki dönemde LNG (Sıvılaştırılmış Doğal Gaz) piyasasına odaklanacaklarını belirtti. LNG üretimi bakımından dünyada birinci sırada olan Katar, üretimini yıllık 77 milyon tondan 2024 yılına kadar 110 milyon tona çıkarmayı hedefliyor. Dünya Enerji Ajansı´nın verilerine göre yaklaşık 700 milyon ton olan doğal gaz ticaretinin 2040 yılında yaklaşık 1 milyar 230 milyon tona ulaşacağı tahmin ediliyor. Bu tahminlere göre doğal gaz kullanımının daha da yaygınlaşacağı anlaşılıyor. Bu artışa etki eden en önemli unsurun LNG taşımacılığının olacağı ve satılan doğal gazın yüzde 60 oranında LNG tankerleriyle sağlanacağı ifade ediliyor.
Dünya Enerji Ajansının verilerine göre günlük petrol üretiminde 2040 yılına kadar 10 milyon varillik bir artış olacağı tahmin ediliyor. Fakat elektrikli otomobillerin yaygınlaşmasıyla binek otomobilde kullanılan petrol miktarında önemli ölçüde azalma olacak. Bu verilerden anlaşıldığı gibi enerji piyasası bir değişim ve dönüşümden geçiyor. Artık dünyanın petrole bağımlılığı azalıyor ve bu eğilimin güçlenerek devam edeceği öngörülüyor. Fakat bugünkü teknolojiyle petrole olan bağımlılığın kısa sürede sıfırlanması mümkün değil. Bu doğrultuda özellikle elektrik depolama sistemlerinde daha fazla iyileşme ve gelişme kaydedilmesi gerekiyor. 1980 yılında dünyada kullanılan enerjinin yaklaşık yüzde 50´si petrolden elde edilirken bugün yenilenebilir enerji ve doğal gazın etkisiyle bu oran yüzde 32 seviyelerine kadar gerilemiş durumdadır. Bu durumun farkına varan Katar da ülkenin geleceğini daha çok LNG sektöründe görüyor. Bundan dolayı doğal gaz sektörünü stratejik bir sektöre dönüştürmek istiyor.
Katar´ın OPEC´ten ayrılma kararı, ülkenin stratejik önemini artırdığı gibi kendi çıkarlarını esas alarak politika geliştirmesi durumunda OPEC üyelerinin kısıntıya gittiği bir zamanda petrol pazarını büyütme fırsatı da sunabilir. Dünya rezervlerinin yüzde 2´sine sahip olan ülkenin dünya üretiminin yalnızca yüzde 0,6´sını gerçekleştirdiği göz önüne alındığında, hâlihazırda günlük 600 bin varil olan üretimini, rezervine göre üç kat arttırarak yaklaşık 2 milyon sınırına yaklaşması mümkündür. Böyle bir durum ise OPEC´in petrol fiyatlarını etkileme gücünü düşürecek. OPEC içinde çok fazla etkisi olmayan Katar´ın OPEC´ten ayrılmasıyla petrol piyasası açısından daha fazla etkisi olan bir aktöre dönüşme ihtimali söz konusu.
Petrol sektöründe kanıtlanmış rezervlerin yüzde 82´si OPEC üyelerinin elinde bulunuyor. Bu açıdan bakıldığında OPEC´in elinin oldukça güçlü olduğu söylenebilir. Fakat özellikle rüzgar ve güneş enerjisi gibi geleneksel olmayan üretimlerin her geçen gün artması ve kaya gazı ve petrolündeki gelişmeler OPEC´in bu güçlü konumunu etkileyecek faktörler Özellikle kaya gazı ve petrolündeki üretim artışıyla 2018 yılı itibarıyla doğal gaz ihraç eden ülke konumuna gelen ABD´nin 2025 yılından sonra ise petrol ihraç edebilen ülke konumuna gelmesi bekleniyor. Avusturalya ve Kanada´nın da kaya gazı üretimini artırması ve Çin´in zengin kaya gazı rezervlerini değerlendirmek istemesi ile birlikte doğal gazın daha fazla ön plana çıkacağı ve petrolün kullanım oranının düşmeye devam edeceği öngörülebilir.
Her ne kadar Katar´ın OPEC´ten ayrılma kararını duyurmasıyla petrol fiyatları yukarı yönde hareket etse de bu artışın asıl nedeni Rusya ve Suudi Arabistan´ın üretimi kısma konusunda anlaşmaya varmalarıyla ilgili. Ayrıca Kanada´nın petrol fiyatlarının düşük seyretmesi sebebiyle mevcut üretim miktarının mantıklı olmadığını açıklaması ve yaklaşık yüzde 9 oranında kesintiye gideceğini belirtmesi de fiyatların yukarı doğru hareket etmesine katkı sağladı. Petrol üreticilerinin birlikte hareket ettiği piyasadan, bağımsız ve kendi kararlarını alan piyasa oyuncularının olduğu bir düzene geçilmesi petrol fiyatlarının artmasını engelleyecek ve tüketici lehine bir gelişme olacak.
________________________
(*)Lisans ve yüksek lisansını Viyana Ekonomi Üniversitesi´nde, doktorasını Düzce Üniversitesi´nde tamamlayan Yunus Furuncu, SETA enerji masasında araştırmacı olarak çalışmaktadır..