Fehim Taştekin yazdı;
Hadi peşinen adını koyalım: Katar ile komşuları arasında varılan uzlaşmayı ‘barış’ olarak nitelemek biraz bol beden kesim olur. Mecburiyetten taraflar kılıçlarını kınlarına soktular demek daha betimleyici. Liderler kucaklaşırken alttan devam eden çelmel;eşmeyi bir süreliğine görmezden gelmemizi isteyeceklerdir.
5 Haziran 2017’de kesilen ilişkileri düzeltmek için öne sürülen 13 maddelik şartnamede olanlarla mutabakatta çıkanlar arasındaki farka bakınca Katar’ın nedamet getirdiği söylenemez. Şartlar arasında Katar’ın İran’la ilişkileri koparması, Türk üssünü kapatması, El Cezire’ye kilit vurması, Müslüman Kardeşler’e desteği kesmesi de vardı.
5 Ocak’ta El Ula kentindeki Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) zirvesinden çıkan uzlaşıya göre Katar’a deniz, kara ve havadan abluka kalkarken Doha da komşuları aleyhine açtığı davaları geri çekiyor. Bu uzlaşının öteki beklentilere dair yansımaları olacaktır ama neyin ne kadar gerçekleşeceğini süreç gösterecek.
Zirveye Kuveyt lider düzeyinde katılırken diğer ülkelerin başbakan ya da veliaht prensleri göndermesi, ev sahibi olarak Kral Selman’ın işi oğlu Veliaht Prens Muhammed bin Selman’a bırakması, Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) dış siyasetine yön veren Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayid’in ortalıkta görünmemesi uzlaşmanın gücüne gölge düşürdü.
***
Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn’i öfkelendiren nedenlerin başında Katar’ın İran’a düşmanlıkta ikircikli davranması, monarşileri tedirgin edecek şekilde Müslüman Kardeşler kuşağına yatırım yapması, El Cezire’nin Arap isyanları sırasında siyasal İslamcılar ve militarizmin sesine dönüşmesi ve Türkiye’nin Osmanlı coğrafyasına dönme hayallerine kapı açması geliyor. Bu nedenler dışında tarafların düşmanlaşmasını gerektirecek stratejik yön karmaşası yok; hepsi Amerikan çıkarlarının ‘şehvetli’ ortakları.
Ne var ki bu abluka Katar’ı çok da yola getirmedi. Şeyh Temim Amerikalıları da memnun ederken sürece komşu hışmının kafi gelmediği görüldü. Aksine abluka, istemedikleri bazı sonuçlar verdi:
- Körfez üçlüsü ve hariçten Mısır’ın tutturduğu eksenin karşısında duran Türkiye 2014’teki ilk gerilimden itibaren komşu kavgasını kendi genişleme stratejisi için iyi kullandı. Katar’da 2015’te açılan askeri üs bunun meyvesi. Temim-Erdoğan arasındaki dostluğun ekonomik boyutları da ortada.
- Düşman bildikleri İran da krizi iyi değerlendirdi. 2017'de hava, kara ve denizden ablukası başlayınca İran altı gün içinde Doha’ya gıda sevkiyatına başlamıştı. Ardından Türkiye, Katar ve İran ekonomi bakanları Tahran’da iki kez buluşup ortaklık sergilemişti. İlişkiler hiç olmadığı kadar mesafe aldı. ABD'nin 2018'de ilan ettiği yaptırımlar nedeniyle Air France ve British Airways İran'a uçmaktan vazgeçerken Katar Havayolları Tahran'a yeni seferler koymuştu.
Şimdi hasımlar el sıkışırken Doha’nın Türkiye ve İran’la açtığı sayfaların behemehâl kapanacağına ya da ilişkilerde vites küçültüleceğine dair bir emare yok. Eğer gizli mutabakat varsa, o ayrı. Türkiye bir kenara Katar’ın doğalgaz havzasını paylaştığı İran’ı tamamen karşısına alması gerçekçi bir beklenti değil. Kaldı ki BAE bile perde arkasında İran’la gerilimi düşürmenin derdinde.
Geçmişten bu yana Katar’ın komşularıyla ilişkileri mutlak husumet ya da dostlukla tanımlanamaz. Katar, İran’la Güney Pars/Kuzey Kubbe doğalgaz yataklarını paylaştığı için Tahran’ı gözeten bir siyaset izliyor. Buna mukabil KİK’in politikalarını çıkmaza sürükleyen bir ayrıksılığı yok. 2011’de Bahreyn’e müdahale eden Yarımada Kalkanı’na katılmakta sakınca görmedi. Yemen’i cehenneme çeviren Kararlılık Fırtınası’nın da ilk faslına eşlik etti.
Bahreyn, Yemen, Suriye ve Irak’ta İran’la ters düşen yani ‘Sünni Azılı Diş’in parçası olan Katar’ın İran’la gizli ilişkileri olduğu suçlamasıyla cezalandırılması da kaderin cilvesi! Eğer İran’la açık ya da gizli ilişkilerden söz edilecekse belki önce bakılması gereken yer BAE’nin Dubai ayağı. 2014’te KİK’teki ortaklarıyla ipleri koparan, Katar’ın Mısır’da 2013’teki darbenin ardından Müslüman Kardeşler’e himaye sunması ve El Cezire’de Suud-Emirlikler ekseninin darbe finansörü olarak resmedilmesiydi. 2017’de ipleri ikinci kez koparan şey ise Katar Haber Ajansı'ndan sızdırılan bir metindi. Metne göre Şeyh Temim, El Udeyd Üssü’nde askerlerin mezuniyet töreninde, Trump’ın Müslüman ülkeleri İran’a karşı birleşme çağrısını eleştirip "İran'a düşmanlık beslemenin hiçbir mantığı yok" diyordu. Trump'ın kendi ülkesinde başının dertte olduğunu belirtip siyasi ömrünün uzun olmayacağını ima ediyordu. El Udeyd Üssü’nün Katar’ı bazı komşu ülkelerden koruduğunu belirtirken İsrail ile ilişkilerin iyi olduğunu belirtiyordu. Katar'ı teröre destek vermekle suçlayanlara da şu yanıtı veriyordu: “Müslüman Kardeşleri terörist olarak kara listeye aldıkları ya da direniş hareketleri Hamas veya Hizbullah’ı reddettikleri için kimse bizi terörizmle suçlama hakkına sahip değildir."