Kaşıkçı ile mayıs ayında İstanbul´daki bir konferansta tanıştıklarını kaydeden Cengiz, Ortadoğu ve Körfez´e ilgisinden dolayı bir sohbetlerinin ardından yaptıkları görüşmelerinde, aralarındaki arkadaşlığın duygusal bir ilişkiye dönüştüğünü belirtti.
Cengiz, Kaşıkçı´nın tüm dünyayı gezip en çok Suudi Arabistan´ı sevdiğini vurgulayarak, "Ancak, kendi ülkesinde artık ona yer yoktu. Veliaht Prens Muhammed bin Selman´ı eleştiren fikir adamları ve aktivistlere yönelik baskılar nedeniyle iki valizini alıp Suudi Arabistan´dan kaçtı ama yine de Cemal vatanseverdi. İnsanlar onu muhalif olarak tanımladıklarında buna karşı çıkarak, ´Ben kalemini kendi ülkesinin iyiliği için kullanan bağımsız bir gazeteciyim.´ derdi. Suudi Arabistan´ı terk etti çünkü bu, önem verdiği konu ile görüşleri yazabilmesi ve konuşabilmesinin, ayrıca onurundan taviz vermeden çalışmasının tek yoluydu." değerlendirmesini yaptı.
´TÜRK MAKAMLARI ALARMA GEÇİRMEMİ SÖYLEDİ´
Kaşıkçı´nın Suudi Arabistan´ın İstanbul Başkonsolosluğuna gittiği sabah da oldukça neşeli olduğunu belirten Cengiz, şöyle devam etti:
"Konsolosluğa vardığımızda, içeri girdi. Bana kısa sürede kendisinden haber alamazsam, Türk makamları alarma geçirmemi söyledi. Eğer bunun Cemal´i son görüşüm olduğunu bilseydim, konsolosluğa kendim girerdim. Hikayenin devamı: O binadan bir daha hiç çıkmadı. Ve onunla ben de orada kayboldum."
Cengiz, makalesinde, "Bugün Cemal´in doğum günü. Onun için bir parti planlayıp, ona özlediği sevgi ve sıcaklığı gösteren en yakın arkadaşlarını davet etmiştim. Şimdi evlenmiş olacaktık." ifadelerini kullandı.
´SADECE KINAMAK YETMEZ´
Kaşıkçı´nın kaybolmasının ardından 12 gün geçtiğini ve her sabah ondan bir haber alabilme umuduyla uyandığını yazan Cengiz, makalesinde şu ifadelere yer verdi:
"(Kaşıkçı´nın) Akıbeti hakkındaki spekülasyonlar hala yetkililerce teyit edilmedi ama Suudi Arabistan´ın sessizliği beni korkutuyor. Aklımdan çıkmayan bir soru beni bir an yalnız bırakmıyor: Bu doğru mu? Cemal´e suikast mi yaptılar? Eğer suçlamalar doğruysa, Cemal Muhammed bin Selman´ın ayakçıları tarafından öldürüldüyse o zaten çoktan şehit olmuştur. O sadece benim değil, bilinçli ve vicdan sahibi herkesin kaybı olur. Cemal´i kaybettiysek sadece kınamak yetmez. Onu bizden alan insanlar, siyasi konumlarına bakılmaksızın sorumlu tutulmalı ve hukuki çerçevede cezalandırılmalıdır."
Son dönemlerde ABD Başkanı Donald Trump´ın da kendisini Beyaz Saray´a davet etmek istediğine dair haberler gördüğüne dikkati çeken Cengiz, "Eğer o gün (2 Ekim) Suudi Arabistan´ın İstanbul Başkonsolosluğunda neler olduğunu ortaya çıkarmak için harcanan çabalara gerçekten katkı sağlarsa, davetini kabul etmeyi düşünürüm." görüşünü paylaştı.
Cengiz makalesini şu ifadelerle sonlandırdı:
"Cemal zulme karşı sesini yükseltti ama Suudi Arabistan halkının özgürlük talebini kendi hayatı ile ödedi. Eğer öldüyse ki öyle olmadığını umuyorum, bugün, onun doğum gününde binlerce Cemal doğacaktır. Sesi ve görüşleri Türkiye´den Suudi Arabistan´a ve dünyanın her yerine ulaşacaktır. Zulüm sonsuza dek sürmez. Zorba diktatörler önünde sonunda günahlarını öder. Sevdikleriniz bu dünyadan ayrıldığında, öbür dünya artık o kadar da korkutucu ya da uzak gelmez. Burada onlarsız, yapayalnız kalmak en acı verenidir."