Son günlerde, utangaç bir şekilde olsa da özel sektörün aşırı borçluluğundan, maliye politikasının borç geri ödemeye nasıl yardımcı olabileceğinden bahsedilmeye başlandı. Ben böyle sözleri duyunca hemen kamu borç stokunun durumuna bakarım. Bilirim ki artan borcun ülkeye ve ekonomiye maliyeti oldukça fazladır. Bana göre ?Borç alan emir alır?.
Bu bağlamda borç stokunun geleceğini klasik bütçe açığı üzerinden değil, nakit hareketleri özellikle de faiz dışı denge hareketlerinden izlerim.
Nedenine gelince?
Önce bazı basit teknik açıklamalar yapmama izin verin. Faizler her yılın bütçesinden ödendiği için, borç stoku = anapara demektir. Stokun içinde faizler yoktur. Diğer bir yaklaşımla, borç stokunun artmaması demek, dönem başındaki anapara stokunun, dönem sonundakine eşit olmasıdır.
Borç neden artar? Bütçe açık verdiği için değil mi? Bütçe açığının finansmanı ile faiz ödemeleri ve faiz dışı denge arasında yakın bir ilişki vardır.
Ne demek istediğimi aşağıdaki tablonun yardımı ile açıklamaya çalışayım.
Tabloda 2008-2017 arasındaki dönem yılsonlarını, 2018 için ilk aylık dönemi içeren bütçe nakit verileri görülüyor. Bütçe nakit açığı (finansman ihtiyacı) = faiz ödemeleri ? faiz dışı denge denklemiyle tanımlanabilir. Denklemden de kolayca anlaşılacağı gibi; (Faiz ödemeleri = Faiz dışı fazla) olduğu zaman bütçede nakit finansman ihtiyacı olmuyor.(Açıktan fazla borçlanma Hazine´nin kasasına para aktarmak, az borçlanma ise kasadan para almak anlamına geliyor.)
Konuyu teknik ayrıntılardan uzaklaştırmak istersek işin özet şu: Ne kadar az faiz yükü olursa bütçenin açığı o kadar azalacaktır. Çünkü faiz ödemeleri bütçe ödenekleriyle yapılıyor. Diğer bir deyişle, yeniden borç alarak yapmak istemiyorsanız, o yıl ödeyeceğiniz faizler kadar faiz dışı fazla vermeniz gerekiyor.
Buradan hareketle son dönemdeki faiz dışı denge rakamlarına bakalım. Üç tür faiz dışı denge verisi var:
1)Tabloda yer alan nakit bazlı, borçlanmayı belirleyen Hazine rakamları;
2)Bütçe ödeneklerinden elde edilen Muhasebat Genel Müdürlüğü Kamu Hesapları Bülteni verileri;
3)Hazine´nin yayımladığı IMF tanımlı, bir defalık gelirlerin hesaplara dâhil edilmediği rakamlar. 2017 yılsonu itibariyle 1. rakam -5 milyar TL; 2. rakam +9,3 milyar TL, 3. Rakam ise ? 14,6 milyar TL imiş.
Bu yılın ilk altı ayında durum farklı. Nakit faiz dışı açık -6 milyar TL, kamu hesapları bültenine göre faiz dışı açık -12,3 milyar TL, IMF tanımlı faiz dışı açık ise -36,8 milyar lira olmuş.
Rakamların birbirinden bu kadar uzak olmasının arkasında nakit bazlı hesaplamada tüm nakit girişlerinin hesaba dâhil edilmesi gerçeği var. Muhasebat Kamu Hesapları Bülteni´nde ödenek bazlı hesaplar esas alınıyor. IMF, özelleştirme gelirleri, bedelli askerli ödemleri, TCMB ve kamu banklarının kar ve temettü gelirleri vb. kalemleri hesaba katmıyor. Bu tür gelirleri bir defalık, devamlılığı tartışmalı olarak kabul ediyor. Borç stokunun geleceğini değerlendirirken bu tür gelirleri riskli görüyor.
Özetlemek gerekirse, dünyada faizler yükselmeye başladığı dönemde bizde de kamu faiz ödemeleri artış eğiliminde. Yanı sıra bütçe dengeleri de gittikçe bozuluyor, faiz dışı denge açık vermeye başladı. Şimdilik çok fazla hızı olmasa da borç stokunun artışı dikkat edilmesi gereken bir noktada.
Olası bir borç ödeme sıkıntısı durumunda kamuya gelecek yüklerin tahmini büyüklüğü de düşünülürse, kamu borç stokunun çok rahat bir konumda olduğunu söyleyemeyiz. Karar alıcılar şimdiden faizleri düşüren, faiz dışı fazla vermeyi sağlayan radikal önlemler almazlarsa, kamu borç dengeleri zor günlere gebe olabilir.
Bunun yaman bir çelişki olduğunu, ekonomide küçülme anlamına geldiğini biliyorum. Ama el atına binerek buraya kadar çalım satılabiliyor.