Sonunda oldu: CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun eşiyle birlikte ikamet ettikleri evin elektriği kesildi. Kılıçdaroğlu dün gece karanlıklar içindeki evinin bahçesinden canlı video çekimi yaptı.
Neden kesildi elektriği?
Geçen yılın son günü ilan edilen zamlar arasında en fahişi olan elektriğin faturasını ödemediği için…
Aldığı ilk yüksek elektrik faturasından sonra indirime gidilene ve KDV’si kaldırılana kadar ödemeyi durdurduğunu duyurmuştu CHP lideri…
Peki neden, pek çok kişinin başına geldiği gibi, Kılıçdaroğlu’nun evinin elektriği bugüne kadar kesilmedi?
Yaşı ileri olanların elektriği hangi sebeple olursa olsun üç ay kesilemiyor da ondan…
Üç ay dolduğu gün Kılıçdaroğlu ailesinin evi karanlığa büründü.
Bu vesileyle öğrendik: Onun durumunda olan, elektrik faturasını ödemediği için şalteri indirilen ev sayısı dört milyondan fazlaymış…
Akıl alır gibi değil: 21. yüzyılda evleri elektriksiz kalan milyonlar…
Ekonomi tıkırında…
Ramazan ayının üçte ikisini geride bıraktık. Dokuz gün sonra bayram. Memleketleri dışında öğrenim gören gençler bayramda evlerine gidip gitmeme konusunda tereddüt yaşıyorlar. Sebep, ulaşımın pahalı olması… Uçak, tren ve otobüs biletleri, öğrencinin harçlığını, devletten aldığı krediyi, kurumların burs desteğini çok aşıyor…
Tren fiyatlarına kısa sürede tam üç kez zam yapıldı.
Otobüs firmaları yolcu azlığından sefer sayılarını azaltma yoluna gittiler. Firmaları çatısı altında toplayan derneğin başkanı, “Korona günlerinden daha kötü durumdayız” açıklaması yaptı.
Partiler ‘askıda ekmek’ uygulamasından sonra öğrenciler için ‘askıda bilet’ uygulaması başlattı.
Denildiğine göre, ekonomi tıkırında…
İyi de, ekonomi iddia edildiği üzere yolunda ise, her dini bayramda -yani yılda iki kez- emeklilere ödenen ikramiyelere, daha önce söz verildiği halde, bu bayram neden artış getirilmiyor?
En son ödenen ikramiye miktarı 1100 TL idi, bu bayram ödenecek miktar yine 1100 TL olacak…
Oysa, geçen yıl ile bu yıl arasında, hayat en az bir misli pahalandı.
Devlet özellikle kendisinden alacaklı olan müteahhitlere ek ödemelerle hayat pahalılığını hissettirmiyor; yollara, köprülere enflasyon oranının üzerinde zamlar yaparak hayatı kendisi de pahalandırıyor; petrol fiyatlarındaki artışlar benzin istasyonlarındaki pompalara anında yansıtılıyor, sıra emeklinin ikramiyesine geldiğinde, ümit de verildiği halde, vuslat başka bahara bırakılıyor.
İlgili bakan ümidi temmuz ayına bıraktı.
Emekli maaşlarına zam için temmuz ayı beklenecek…
Acaba?
Hayat her ay bir öncekinden daha pahalı hale geldiğine göre, temmuz ayı göstergelerinin bugünkünden daha iyi olması, bütçenin vaat edilen zammı taşıyabilmesi daha da zorlaşacak demektir.
“Müteahhitlere taahhütlerimizi mi yerine getirelim yoksa ümitlendirdiğimiz emeklilerin maaşlarına bir miktar zam mı yapalım?” ikilemi arasında kalacak olan yetkililer hangi seçenekten yana tavır alır dersiniz?
Kendi hesabıma, bugünkünden farklı bir tavır bekleyemem.
Ümit verilmese daha iyi olur.
Okurum da olan bir dostum önceki gün kendisine sosyal medyadan gelen şu notu gönderdi:
“Yargıtay partilerin üye sayılarını açıkladı; AK Parti’nin üye sayısı 11 milyon 84 bin 224 kişi imiş. İlgili bakan da sosyal yardım vakıflarından yardım alan kişi sayısının 11 milyon kişi olduğunu duyurdu. Ne tesadüf ama…”
İki veri arasında böyle bir ilişki kurulabilir mi, bilemiyorum. Vakıfların yardım ulaştırdığı aileler ülkenin en fakir tabakası olmalı; herhalde öyledir. Yapılan araştırmalar açlık ve fakirlik sınırlarının toplumun yarıdan fazlasını içine alacak kadar genişlediğini gösteriyor. Asgari ücret açlık sınırının altında.
Oysa üyesi olduklarına göre AK Parti’ye oy vermesi beklenecek kişilerin durumlarından memnun olmaları beklenir. Ekonomik sıkıntılar onları da içine alacak boyutlara ulaşmış olsaydı, halinden memnun olmayanlar arasına onlar da katılır, parti aidiyetini sorgular veya kamuoyu yoklamalarında hala yüzde 30’larda gözüken iktidar cephesine oy verecekler içerisinde yer almazlardı.
İşte bu sebeple, 11 milyon yardım alan kişi ile 11 milyon AK Parti üyesi arasında doğrudan bir ilişki kurmak bana çok makul gelmiyor.
Belki AK Parti’nin %30 civarındaki oy tabanını oluşturanlar için ‘Parti üyesi 11 milyon kişi + sosyal yardım vakıflarından yardım alan 11 milyon kişi + ekonomideki iniş-çıkıştan etkilenmeyenler’ denklemi kurulabilir.
O kadar insan, elektrikleri kesik, karanlıkta nasıl oturabiliyor?
Kemal Kılıçdaroğlu bir hafta boyunca karanlıkta yaşamaya karar vermiş; “Nasıl?” sorumun cevabını yedi gün boyunca onu izleyerek öğrenebileceğiz.
“Maaşım var, ben ödeyebilecek durumdayım” dediğine göre, CHP lideri faturayı kendi kesesinden ödeyecek.
“İzin verirse ben ödemek isterim” diyen İYİ Parti lideri Meral Akşener’in alicenaplığına ihtiyaç duymayacak.
Acaba 4 milyonu aşan elektriği kesik evler için de ‘askıda fatura’ uygulaması mı başlatılsa…
Öneririm.
Ekonomide işler tıkırında imiş…
Öyle deniliyor…
Gençliğimizde yine hayatın pahalandığı bir dönemde şu şarkı dillere düşmüştü: “Kuru fasulye 2,5 liraya / Ham kaynasın, hem oynasın.” Biraz önce yaygın bir marketin sitesine baktım, kendi etiketini taşıyan kuru fasulyenin fiyatı 17.25 TL’ydi; İspir kuru fasulyenin ise 750 gramı 47.64 TL.
Hep oynasın, hep oynasın…