Cumhurbaşkanı Erdoğan Milli Görüş’ün eski takımından Oğuzhan Asiltürk’ü ziyaret etti.
Asiltürk’ün Karamollaoğlu’na soğuk durduğu biliniyor.
Saadetin Partisi’nin lideri dururken Erdoğan’ın onu ziyaret etmesi sebepsiz değil.
Bu bir ‘ağabey’ ziyaretinin ötesinde, siyasi bir ziyaretti. Erdoğan da ziyaretinde Cumhur İttifakı’na destek istediğini söyledi.
Asiltürk’ün oy potansiyeli nedir? Ne olursa olsun oy kaybetmekte olan iktidar bir damla katkıya bile ihtiyaç duyuyor.
Bir başka faktör, Erdoğan”ın “Bizim bir yalnızlığı hissetmememiz lazım” sözlerinde saklıdır. Erdoğan bütün sağ kesimlerin kendi etrafında topladığı, karşısında da tesettür düşmanı ve HDP’nin koluna girmiş bir CHP resmi yaratmak istiyor.
Terörle mücadele eden vatan severler, dindarlar “Cumhur İttifakı”nda… Karşısında ise dine saygısız, teröristlerle kol kola bir hainler zümresi; illet zillet falan filan.
Propagandanın çok basit taktiği; biz ak, onlar kara!
Bu propaganda tablosu hem gerçeklere uymuyor, hem böyle bir siyasi kutuplaştırma bakın nereleri unutturuyor: Ekonomi, kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, fikir ve ifade hürriyeti, yolsuzlukla mücadelede bir türlü çıkmayan kanunlar, denetim ve denge…
Propaganda gerçeklere uymuyor, çünkü Millet İttifakı’nda milliyetçi İyi Parti var, dindar bir siyasi hareket olan Saadet Partisi ile merkez sağda Demokrat Parti de var.
Ordu milletvekili Cemal Enginyurt’un DP’ye katılması da sayısalın ötesinde bir moral katkı ifade ediyor.
Kaldı ki, CHP Kılıçdaroğlu liderliğinde muhafazakar değerlere ve kitlelere açılmakta olan bir partidir.
İktidar ise dini değerlere karşı bir CHP resmi çizmeye çalışıyor.
Evet mahalli seçimlerde Millet İttifakı HDP tabanından oy aldı.
Ama aynı tabandan oy almak için Öcalan’a adam gönderip mesajını TRT’den yayınlatan, Osman Öcalan’ı TRT’de konuşturan, Binali Yıldırım’ın Diyarbakır’da “Kürdistan”lı konuşma yapmasını organize eden kimdi?
Seçim taktiklerinden vatan kahramanlığı da vatan hainliği de çıkmaz.
Hamasi kavramlar etrafında kutuplaşmanın bitmez tükenmez kavgalarla bize neler kaybettirdiği yüz yıllık tarihimizde bellidir.
Hiç birimiz “öteki”mizi yok edemedik.
Aklın yolu nedir?
Hepimizin özgür, güvenli ve barışık bir hayat yaşamasını sağlayacak bir demokratik hukuk devleti değil mi?
Madem “öteki”ni yok edemiyoruz, hukuk devleti çatısı altında barış içinde yaşayarak ülkemizin gelişmesine, her birimizin mutlu olmasına bakalım; öyle değil im?
İşte bu noktada kuvvetler ayrılığı, yargı bağımsızlığı, fikir ve ifade hürriyeti, yolsuzlukla mücadele, denetim ve denge gibi değerler büyük önem kazanıyor.
Karamollaoğlu ne yapıyor, sorusunun cevabı, “Milli Görüş” geleneğinde işte bu değerleri savunuyor olmasıdır.
Ülkenin birliğinin, istikbalinin, mutluluğun bu değerlerle mümkün olacağına samimiyetle inanarak bu değerleri savunuyor.
Samimiyeti nereden belli? Bu değerleri içselleştirerek konuşmasından belli. Bu değerleri dil ucundan değil, kültürünü özümsemiş olarak, kavramsal derinliğiyle konuşmasından belli…
Hepsi merhum oldu; Demirel’in, Ecevit’in, Türkeş’in, Erbakan’ın siyaset yaptığı yıllarda öncelikli sayılan sorunlar başkaydı.
Hem dünyanın değişmesi, hem “alnı secde görenlerin” iktidarında yaşanan hesapsızlık, hukuksuzluk, denetimsizlik örnekleri toplumsal bir ders oldu: Ülkenin iyi yönetilmesinin ön şartı, kuralların ve kurumların güçlü olmasıdır, kişilerin dindarlık derecesi değil…
Sıffin savaşında hangi tarafın alnı secde görmemişti?!
Ehl-i takva olan Ebu Zer’i kimler sürgün etmişti?! Önde gelen sahabelerden Hucr bin Adiy kimlerin emriyle katledilmişti?!
Görülüyor ki, iyi yönetimin, çağımızda da hürriyetin ve adaletin, hatta kalkınmanın ön şartı hukukun siyasetten üstün olmasıdır. Siyasetçinin siyaseten dengelenmiş ve hukuken denetlenmekte olmasıdır..
Temel Karamollaoğlu, dini değerleri siyasetten üstün tuttuğu için siyaset meydanında dindarlık gösterisi yapmıyor, dindarların da hukukun üstünlüğünü, kuvvetler ayrılığını, siyasi gücün denetlenmesini savunabileceğini gösteriyor.
Bunu bıraksın mı? Bu alanlardaki vahim sorunlara göz mü yumsun?
Hapishane arkadaşımdır, karakterini biliyorum, yapmaz bunu.