Tarih: 23.11.2018 12:57

Karadeniz´den Geçen 2. Boru Hattı Sadece Doğalgaz Taşımıyor

Facebook Twitter Linked-in

Turgut Özal´ın başbakan olduktan sonra enerji alanında attığı en hayati adımlardan biri, 1984 yılında Sovyetler Birliği ile bu ülkeden doğalgaz ithalatını başlatan 25 yıllık bir anlaşma yapmasıydı.

Böylelikle, Sovyetler Birliği´nin Ukrayna üzerinden Avrupa sistemine sevk ettiği doğalgaz, Romanya ve Bulgaristan´daki boru hatları üzerinden Türkiye sınırına getirilecek ve buradan itibaren inşa edilecek bir boru hattıyla Türk pazarına ulaşacaktı.

Bu hattan doğalgaz alımı 1987 yılında başladı. Sovyet doğalgazı, kademeli olarak inşa edilen 845 kilometre uzunluğunda bir hatla Hamitabat, Ambarlı, İstanbul, İzmit, Bursa, Eskişehir güzergâhını izleyerek 1988 yılında Ankara´ya ulaştı. Bu hattın kapasitesi 14 milyar metreküp.

Hattın devreye girmesinden 10 yıl sonra ikinci hat gündeme geldi. 1997 yılında üçlü koalisyon hükümetinin başbakanı olan Mesut Yılmaz, o dönemde büyük tartışmalara yol açan bir hamleyle Rusya ile ?Mavi Akım´ (Blue Stream) anlaşmasını yaptı. Buna göre Rus doğalgazı bu kez boru hattıyla Karadeniz´den geçirilip Samsun´a getirilecekti.

Kıyamet koptu. ABD cephesinden bu projeye şiddetli itirazlar yükseldi. Karadeniz´in özellikleri dikkate alındığında projenin uygulanabilir olmadığı bile iddia edildi. Gelgelelim ?hayalci? bulunan proje gerçek oldu. Mesut Yılmaz´ın başlattığı bu projeyi tamamlayıp törenle vanayı açmak, 2005 yılında dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan´a kısmet oldu.

?Mavi Akım´, Samsun´dan başlayarak Çorum, Kırıkkale üzerinden 501 kilometre kat edip Ankara´ya ulaşıyor ve burada ana hat ile buluşuyor. Bu hattın yıllık kapasitesi 16 milyar metreküp.

Bu iki boru hattının toplam kapasitesi 30 milyar metreküpe ulaşıyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu´nun resmi verilerine göre Türkiye, 2017 yılında Rusya´dan 28 milyar 636 milyon metreküp doğalgaz ithal etti. Geçen yıl 55 milyar 250 milyon metreküpe çıkan Türkiye´nin toplam doğalgaz ithalatı içinde Rusya´nın oranı yüzde 51.8´dir.

Değindiğimiz rakamlar kaba bir hesapla bize şunu söylüyor: Ülkemizde doğalgaz kullanan her iki evden biri Rusya´dan gelen doğalgazla ısınmakta, sanayide çarkları döndüren enerjinin azımsanmayacak bir bölümü yine bu kaynaktan gelmektedir.

Türkiye´nin elektrik üretiminin yüzde 37´sinin doğalgaz santrallerinden sağlandığını hesaba katarsanız, evlerimizin aydınlanmasında da yine Rus doğalgazının payını teslim etmemiz gerekir.

Erdoğan, geçen pazartesi günü bu kez Cumhurbaşkanı unvanıyla, Karadeniz üzerinden Rus doğalgazını getirecek ikinci bir boru hattının Türkiye´ye ulaşması dolayısıyla düzenlenen törende hazır bulundu, Rusya lideri Vladimir Putin ile birlikte. Boru hattı Trakya´da Kırklareli´nin Vize ilçesine bağlı Kıyıköy´deki alım terminaline ulaşmıştı.

?Türk Akımı´ olarak adlandırılan bu projede Kıyıköy´deki terminali ana sisteme bağlayacak hattın yapımının tamamlanmasıyla birlikte Türkiye, 2019 yılı sonundan itibaren bu hattan gelen doğalgazı da tüketmeye başlayacaktır. Bu durumda Türkiye, batı hattındaki Ukrayna geçişli doğalgaz yerine doğrudan bu hattan taşınan gazı kullanabilecektir.

Daha sonraki aşamada çekilecek bitişik ikinci bir hatla, aynı güzergâh üzerinden geçen doğalgaz miktarı iki kat artacaktır. Buna karşılık, ikinci hat üzerinden gelen doğalgaz Türk pazarına çıkmayacak, doğrudan güney Avrupa ve orta Avrupa pazarına yönelecektir. Her bir hat yıllık 15 milyar 750 milyon metreküp kapasitelidir.

Projenin iki ayağı birlikte düşünüldüğünde, ?Türk Akımı´ hem bölgenin, hem de Avrupa´nın enerji denkleminde yepyeni bir durum yaratıyor. Öncelikle Rusya, böylelikle doğalgazını orta ve güney Avrupa´ya -sıkça anlaşmazlık yaşadığı- Ukrayna´yı aradan çıkartarak doğrudan Türkiye üzerinden sevk edebilme imkânını bulacaktır. Bu yönüyle Rusya, Avrupa pazarına ulaşmada çeşitlilik kazanacaktır.

Türkiye de doğalgaz aldığı hatları çeşitlendirmektedir. Bir kere, doğalgazın Ukrayna üzerinden gelmesinin kış aylarında zaman zaman yaratabildiği sıkıntılar aşılmış olacaktır. Ama daha kritik olan, Avrupa´nın enerji ihtiyaçlarının karşılanmasında Türkiye´nin stratejik bir enerji terminali olma konumunun daha da güçlenmesidir. Bu da bölgenin enerji jeopolitiğini önemli ölçüde etkileyecektir.

Altı çizilmesi gereken bir diğer sonuç, projenin Türkiye ile Rusya arasında siyasi düzeydeki yakınlaşmayı çok daha yüksek bir noktaya taşımasıdır. Yazının başlığının anlattığı bu gelişmeyi ayrıca değerlendireceğiz.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —