1- “Kaptan June’a hakkınızı helal eder misiniz?”
Ahali: “Ederiz…”
– Helal eder misiniz?
– Ederiz…
– Helal eder misiniz?
– Ederiz…
Namazı kılındı. Ve tabutu sırtlayan ahali, Kaptan June’un naaşını bir Dalyan motoruna bindirdi.
Hep birlikte 5 bin yıllık Kaya Mezarları’na doğru dümen tuttular…
Kaptan June dualar eşliğinde Kaya Mezarlığı’nın altındaki Çandır Mezarlığı’na defnedildi…
Böylece 1 asırlık hayatını doğaya, kuşlara, balıklara ve en önemlisi caretta carettalara adayan Kaptan June Haimoff aramızdan ayrılmış oldu.
Daha doğrusu binlerce yıllık tarihi mezarların arasında bir başka zamanın yolculuğuna çıktı.
2- NEDEN İSLAMİ KURALLARA GÖRE UĞURLANDI
Peki İngiltere’de yıllarca jet sosyetede yaşayan…
Muazzam bir varlığı olan…
Kraliçe’den ödül almış olan June Haimoff neden Dalyan’da, Ortaca’daydı?
Ve neden İslami kurallara göre defnedilmişti?
Anlatayım…
June Londra’da çok mutluydu. Harika bir yaşamı vardı. Varlıklı bir aile. Soylu bir geçmiş. Partiler, balolar, müzayedeler, moda, aşklar…
Elizabeth Taylor’la komşuydu.
Masal gibi bir hayattı ama June bir türlü içindeki “macerayı” susturamıyordu.
Ve bir gün denizle tanıştı. Gitti kendisine 14 metrelik bir tekne aldı.
Kendi macerasına çıkacaktı. Ve öyle de yaptı. June artık kaptandı ve denizlere açılmıştı.
Rüzgâr onu bütün denizcilerin hayali olduğu gibi Ege’ye taşımıştı.
Uzun süre Yunanistan kıyılarında kaldı.
Ve 1975 yılında bir haziran sabahı rüzgârı kolladı, kendini içindeki maceraya bırakıp Ege’nin öteki kıyısına doğru rota tuttu.
Rüzgâr onu dalgaların üzerinde sörf yaptırarak Fethiye açıklarına getirmişti.
Köyceğiz ve Dalyan taraflarına gelince tutulup kaldı Kaptan June…
3- ARADAN YILLAR GEÇİNCE
Ve bir sabah kilometrelerce uzanan bir plajın önündeydi…
İztuzu Plajı’na âşık olmuştu…
Burada yaşamalıydı. Londra’daki hayatından kopmasının nedeni işte burası olmalıydı…
Öyle de oldu…
1984’te âşık olduğu İztuzu Plajı’nın açıklarında bir barakaya yerleşti…
Malikânelerden barakaya bir hayat…
Kısa sürede orada yaşayan balıkçılar, çiftçiler, kim varsa Kaptan June’u sevmişti…
Ve yine bir sabah plajda gezerken June deniz kaplumbağalarını gördü. Yumurtluyorlardı…
Aman Allah’ım… Doğanın bir mucizesi gözlerinin önündeydi.
İşte böyle başladı Kaptan June’un “caretta aşkı”…
Öylesine sevmişti ki… Bütün hayatını ortaya koydu. Öylesine mücadele etti ki…
Oraya yapılacak bir oteli rahmetli Turgut Özal’la görüşerek engelledi.
Sonra “Kaptan June Vakfı”nı kurdu.
Tam 30 yıl orada doğa için mücadele etti. Kaplumbağaları yaralayan pervanelerin değiştirilmesini sağladı.
Ve bu çalışmaları nedeniyle…
2011’de İngiltere Kraliyet Ailesi tarafından “Kraliyet Nişanı” verildi…
(Acaba biz neden bir ödül vermedik?)
4- YAVRU AYI İSVİÇRE’YE NASIL GİTTİ?
Buradan sonrasını BBC’ye verdiği bir röportajdan dinleyelim:
“Yaşadığım yerden çok uzakta olmayan bir köydeki bir düğüne davet edilmiştim.
Buraya sadece tekneyle ulaşılabiliyordu ve düğün 2-3 gün sürüyordu.
Düğün sahibi orada bir ayı yavrusu olduğunu söyleyince çok heyecanlandım ve hemen onu görmeye gittim.
Zavallı hayvanı gördüğümde zincirlenmiş, gölgesiz, güneşin altında susuz bir haldeydi. Kaplumbağa anneyi gördüğüm andaki gibi bana çok dokundu. Ayının sahibi köy okulunun öğretmeniydi, ben de onunla pazarlık ettim ve ayıyı satın aldım.
Ayıyla birlikte tekneye binip evime döndüm ve bahçemde 1.5 yıl benimle birlikte yaşadı.”
BBC: Sonra ne oldu?
– İsviçre’ye gitti.
– Nasıl yani?
– Kulağa çok garip geldiğinin farkındayım ama bundan çok önce İsviçre’de yaşamıştım ve ayı motifli bir bayrağın ulusun simgesi olarak başkentte parlamentonun önünde dalgalandığını biliyordum. Ülkede ayılara yüzlerce yıl boyunca baktıkları bir yer olduğunu da biliyordum.
Ve belki yine naif bir biçimde, İsviçre’deki arkadaşlarım aracılığıyla ayılar konusunda uzmanlaşmış bir profesörle iletişime geçtim. Ayıyı almak için çok istekliydi ancak ayı Türkiye’den oraya gönderilemiyordu.
5- İMREN AYKUT DEVREDE
Doğrusu söyleşinin bu noktasında öyle bir isim duyuyorum ki…
Yıllarca dostluk yaptığımız, hatta aile büyüklerimizi aynı gün mezara verdiğimiz İmren Aykut…
İmren Hanım harika bir insandır… Yıllar sonra bir kez daha gördüm ki yalnız harika değil, muhteşem bir insanmış…
O nedenle buradan sonrasını çok daha dikkatli dinledim.
Kaptan June ayı yavrusunun İsviçre’ye nasıl gittiğini şöyle anlatıyor:
“Daha önce kimse bir ayının İsviçre’ye ihraç edildiğini duymamıştı.
Ancak arkadaşlar aracılığıyla İmren Aykut adında büyüleyici bir Türk hanımefendiyle iletişime geçebildim. Kendisi daha sonra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olarak görev yaptı.”
– Ve ayının İsviçre’ye gönderilmesine o mu yardım mı etti?
– Evet, ayının gönderilmesi için izinlerin alınmasını ve İsviçre’nin onu ücretsiz kabul etmesini sağladı.
6- DOĞAYA BIRAKILAN 100 YILLIK ÖMÜR
İşte şimdi yazının başındaki soruya gelebilirim…
“Kaptan June’a hakkınızı helal eder misiniz?”
Onu dostları gözyaşları içinde uğurlarken yakın bir arkadaşı olan Abidin Kurt DHA’ya şunları söylüyordu:
“Kaptan June, sağlığında bana, ‘Öldüğümde beni Kaya Mezarları’nın altında bulunan Çandır Mezarlığı’na İslami usullere göre gömün’ demişti. Bu vasiyeti yerine getirildi…”
Evet arkadaşlar…
İngiltere’nin jet sosyetesinden Köyceğiz, Dalyan ve Ortaca’ya…
Ve Ortaca Camisi’nde Fatihalarla Çandır Mezarlığı’na uğurlanan “Kaptan Haziran”…
Niye “Kaptan Haziran”?
Çünkü o…
June ismini bırakıp “Haziran” adını almıştı…
Evet sevgili Kaptan Haziran…
Bu 4 Haziran Dünya Çevre Günü’nde bütün kaplumbağalar sana doğru yüzecek. Carettalar sana doğru doğacak…
Ben hakkımı helal ediyorum…
Allah rahmet eylesin…
7- İKİ İSTEK
Aslında bu vesileyle Çevre Bakanlığımızdan iki dileğim var.
1) Türk amatör denizciliğinin efsanesi… Bu koyların, kıyıların koruyucusu rahmetli Sadun Boro için bir anıtmezar yapılsa…
2) Önceki gün uğurladığımız “Kaptan Haziran”ımız için de İztuzu’nda bir anıt yapılsa…
Biliyorum…
Yunuslara, kaplumbağalara sorsam hemen “Evet” derler…
Buyurun efendim…
Kaynak:Farklı Bakış