Tarih: 12.03.2020 18:37

Kapitalizmin kusurlarını üzerine para atarak örtemezsiniz

Facebook Twitter Linked-in

ir süredir küresel ekonomi için resesyon risklerini değerlendiriyoruz. Ancak koronavirüs ile yeni bir dönem başladı ve resesyon ihtimali artık hiç olmadığı kadar yüksek oranlara yükseldi. Hatta kimi yorumcular artık resesyona kesin gözüyle bakıyor. Peki küresel ekonominin sorunlarının sorumlusu bir virüs olabilir mi?

“OMNES VULNERANT ULTIMA NECAT !”

Bugün koronavirüsün dünya ekonomisini etkisi altına almasını ve virüs nedeni ile resesyon beklentilerinin arttığını konuşuyoruz. Oysa koronovirüs bu sorundan tek başına sorumlu değil. Çünkü yerleşik küresel iktisadi anlayış için son dönemlerdeki en ciddi uyarı niteliğinde olan 2008 Küresel Finansal Krizi’nden hiç ders çıkarmadık. Nasıl mı?

Hala ekonominin dara girdiği ve resesyon riskinin arttığı dönemlerde sadece para politikası ile her şeyi düzeltebileceğini iddia eden ortodoks ekonomi politikalarına körü körüne bağlı durumdayız.

Hala kapitalizmin doğasında olan sorunları üzerine para atarak örtbas etmeye çalışıyoruz.

Hala reel sektörü değil finans sektörünü önceliyor, dolayısıyla üreteni değil tüketeni önemsiyoruz.

Hala türevin türevi ürünleri kullanmaya devam ediyoruz.

Borçlanmayı borç ödemek için değil, borçları çevirmek için yapmaya devam ediyoruz.

“Ahlaki çöküntü” içinde olan kredi derecelendirme kuruluşları aynı metodoloji ve aynı finansman kaynakları ile işlemeye devam ediyor.

Hala dolar silah olarak kullanılıyor, ticaret savaşları makbul bir şeymiş gibi pazarlanıyor.

Hala ETFs gibi ürünler özellikle emtialarda fiziki talebin çok üzerinde işlem hacimlerine neden olarak balon fiyat oluşma riskini artırıyor.

IMF’in politika önerileri çözüm üretmek yerine sorunları derinleştiriyor.

O halde biz 2008 Küresel Finansal Krizi’nin çıkmasına neden olan ana sorunlara eğilmek yerine o sorunların semptomlarına palyatif tedaviler uygulayarak sadece riski öteliyoruz. İşte Koronavirüs de böyle bir öteleme döneminin sonunda ortaya çıktı ve küresel ekonomiyi etkisi altında aldı. Tıpkı bu bölümün başındaki Latince deyişte olduğu gibi; “Hepsi yaralar, sonuncusu öldürür!”

BORÇ VE EŞİTSİZLİKLER

Birey ile ekonomi arasında karşılıklı bir ilişki vardır. Zira bir sosyal bilim olarak ekonomi bireylerin tek tek davranışlarının toplu bir sonucudur. Yani bireyin algısı ve kararları, diğer bireylerin kararları ile birleşerek ekonomiye etki eder. Diğer yandan ekonomideki gelişmeler de bireylerin kararlarında etkilidir. Bu halde ekonomik durum, bireylerin bir seçmen olarak kararlarında da ana belirleyici unsurlardan birisidir. Bu noktadan hareketle yerleşik ekonomik sistemin bir sonucu olan eşitsizlikler ise bireyler üzerinde ciddi psikolojik tepkiler doğurabilir. Bugün eşitsizlikler tarih boyunca hiç olmadığı yüksek seviyelerde. Tıpkı küresel borç rakamında olduğu gibi. Uluslararası Finans Enstitüsü’nün son verilerine göre bugün küresel borç yaklaşık 253 trilyon dolarla küresel GSYİH’nın yüzde 322’sine ulaşmış durumda. Korkunç bir rakam. Daha korkuncu bu rakamın önemli bir kısmı hükümet borçlarından oluşuyor ve çevrilmesi giderek daha zor hale geliyor. Tıpkı Lübnan’da olduğu gibi. Birkaç gün önce Lübnan borçlarının vadesi gelen taksitlerini ödeyemeyeceğini ilan etti.

Örnekleri artırmak mümkün. Ancak esas söylemek istediğim, küresel borç ve eşitsizlikler arttıkça ülkeleri sonuçları oldukça riskli sokak hareketleri bekliyor. Özetle küresel borç ve eşitsizliklerin oluşturduğu sorunları da üzerine para atarak çözmek mümkün değil.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —