Küresel kapitalizmin hakim olduğu toplumlarda fertlerin iki büyük korkusu vardır. Yaşlanmak ve yoksullaşmak. Onlara göre yaşlanmak bir güç yitimidir, elden ayaktan çekilip ölümü beklemektir. O yüzden bu zihniyetlerin yaşam sürdüğü beldelerde yaşlıların pek kıymeti yoktur, onlar atıl bir eşya gibi atılır ve değersiz görülürler.
Batı kültürüne karşın İslam yaşlılara özel bir değer biçer. Yaşlanan ebeveynler evlerin başköşelerinde itina ile bakılır ve onların tecrübelerinden istifade edilir. Fakat bugün çağın seline kapılan İslam toplumlarında da yaşlılar huzur evlerine terk ediliyor. Oysa İslam yaşlı ebeveynlerine şefkatle bakan kişileri müjdeler ve onların ahiret yurdunda mükafata ulaşacaklarını haber verir.
Küresel kapitalizmin etkin olduğu toplumlarda yaşlı bireylerin şahsi algıları da negatiftir. Bu kişiler kendilerini miadı dolmuş bir eşya gibi görür, bilgi ve deneyimlerini genç bireylere aktarmak yerine kıyıya çekilip ölümü beklerler.
Eşyaların eskisi müzelerde saklanır ve dönemin kültürel yapısı hakkındaki malumatlar bu eşyalar üzerinden okunur. Fakat yaşlanan insanların asırlık birikimlerinin hiç değeri olmaz, bu insanlar kıyıya itilir ve ölümü beklemeye terk edilirler.
ADANMIŞ ÖMÜRLER
Ömer Muhtar ilerlemiş yaşına rağmen köyün çocuklarına okuma yazma öğreten ve onlara İslam şuuru aşılayan bir dava adamıydı. Yetiştirdiği talebelerin İslam´ın sancağına sımsıkı sarıldıklarını görünce şevki daha artıyor ve yaşlanmış bedenine aldırmadan gece gündüz mücadele ediyordu. Ömer Muhtar küresel kapitalist algıya göre yaşlanmış ve ömrünün en verimli çağını geride bırakmış bir ihtiyardı. Ancak o hayata hiçbir zaman öyle bakmadı. Biriktirdiği asırlık ilmini, tecrübesini ve bilgeliğini genç bireylere aktararak onlara şuur aşıladı.
Dava adamları yaşlanmazlar aksine zaman geçtikçe daha da gençleşirler. Dava insanı Ömer Muhtar da yaşlılığı bir güç yitimi olarak görüp kıyıda ölümü bekleyenlere inat yirmisinde bir cengaver gibi çalışıyor ve topluma hayırlı evlatlar yetiştiriyordu. Fakat bir gün emperyalistler onun yaşadığı bölgeye çığ gibi düştüler ve topraklarını işgal ettiler. Ömer Muhtar yaşlanmış bedenine hiç aldırmadı mücadeleye kaldığı yerden devam etti. İlmi ile yaptığı hizmetini artık cihada çevirmişti. Gençleri bilinçlendirdi ve onlara direnç kazandırdı. Ve bir gün düşmana esir düştü. Mahallenin hocası dava insanı yaşlı Ömer artık esirdi, düşman ona ağır işkenceler yapsa da, imanla bütünleşmiş benliğine uzamadı, buna güç yetiremedi. Doksanına merdiven dayamış bir dava adamıydı o ve düşmana hiçbir şekilde boyun eğmedi, inandığı davayı satmadı, düşmana yalakalık yapmadı, Hakk´ın çizgisinden zerre kadar uzaklaşmadı ve şanına yaraşır şekilde şehit oldu.